Çoğu kimse hayatının son anı hakkında hiç düşünmez.Aklına veya hayaline dahi getirmez.Sanki daha fazla seveceğimize ve hiç ayrılmayacağımıza ''inandırıldığımız'' bir dünya hayatı yaşıyoruz. Buna alışkanlıklarımız neden ve sebeb oluyor. Özetle bedenin alışkanlıkları, toprak tabiatı ve unsurları ile akraba olması aynı cinsten olmasından kaynaklanıyor.Bu bedenin akrabalık bağı ,insanın hakiketle arasındaki imani bağı gittikçe yok eden ferzin bir bend.
Ama İnsan,Hak'kın inayetiyle dünyayı ve hayatı tanıdıkça ve daha yakın baktıkça aslında kendinden hızla uzaklaştığını, her dakika ona yabancılaştığını anlıyor ,biliyor ve görüyor. Sadece dünya değil içindeki her şey için bu ölçü böyle. İşte bu anlayış, biliş ve görüş insanı kemalinin başlangıcı olduğu gibi diğer unsurların yani nebatat ve hayvanatın da kemali yani nihayeti oluyor.
İnsanın nihayeti ise başka bir şey işte burada durmak biraz düşünmek tahayyül etmek gerek. İnsanın nihayeti diğer yaratılmışların nihayetinden ayrıdır.Bir birine tamamen zıt hakikatler barındırır. Fakat insan nefsi kendini toprak tabiatli sandığından ve ona bağlandığından ona bu hakikatler örtülü kalıyor. İlahi ikaz dan maksad da o örtülerden bir an önce kurtulma hülasasıdır. İnsanın arzda ve semada kimsede olmayan bir özelliği var ki, ''İnsan benim sırrımdır, ben insanın sırrıyım'', kudsi hadisiyle cevabını ve karşılığını buluyor.
İşte insanın diğerlerinden üstünlüğü, ona emanet verilen, güzel isimler, huylar ve meziyetler den dolayıdır. Bu husus ayetlerle ve hadislerle defaaten insana bildirilmiş zikredilmiştir. Ama hayvana bildirilmemiştir. Ademin muhatap kılındığı mutlak varlık ancak ve ancak HAK 'tır. Buna nispetle yaratılmış diğer varlıkların muhatab olduğu karşılık ise cevherleridir..
İnsanın ta ilk başta yani elest bezm de yaratılan cismi, aklı, ruhu ve canı diğer varlıkların aklı ruhu ve canından çok farklıdır. Bu farklı oluş ilahi ikram gereğidir. Hak ,takdir ettiği bir ölçü ve mikdar da insana kendi özelliğinden özellik vermiş ve bu süretle de onu şereflendirmiştir.Teşbihle insan yani adem alemin nüvesidir. Aynası gibidir. Diğer ifadeyle alemi berzahı dır. Adem süretiyle izafi ve itibari olarak gönderilmiştir.Kıymet bilenlerin gurbette vefalı olması umulur, buna mukabil kıymet bilmeyenlerin vefasızlığıda tabiyetiyle umulur. İnsanın değeri bu mukaddes emanetlere olan nispetine göre olur..
HER BİR ASL, KENDİ ASLIYLA KARŞILIK BULUR.
Değiş tokuş edilen şey misli ve dengi ile aynı ve tam olursa ancak yani karşılığını bulur.Her bir asl tam manasıyla kendi aslıyla karşılık bulur.Bulduktan sonra artar mertebesi ziya olur. Bu afiyetin ziyadesi ölümsüz ve sonsuz huzur ve tali mutluluktur. Onun cisimlerde ki adı şimdilik ruh tur. Ziyası ise sırdır .Bu sırrın ziyası da sırrın sırrıdır.
Demire demirle karşılık verilir. İşiğa da işık ,yahut nura nurla karşılık verilir. Keza ateşin karşılığı ve değeri yine ateşten biçilir ve bilinir.Toprağa karşılık yine toprağın cinsinden olan şeylerle değer verilir, biçilir ve bilinir gibi.Ulvi olan şeyler yine ulvi olan şeylerle,Sufli olan şeylerede sufli olanla karşılık verilir.
İşte adaletten maksad bu eşitliktir.Bu eşitlik her iki hayatta hem dünya hemde ahiret hayatında kendi cinsiyle karşılık bulur. Şimdi değer bilmez ve kıymet vermez vefasızlar la ,değer bilen ve kıymet veren vefalılar, insan şeklinde aynı gibi görünebilir.Şimdi isimleri Hasan veya Hüseyin olabilir, Ahmed yada Mehmed olabilir. Şimdi mümin veya kafir ,zalim yada fasık olabilir. Hakikatte ise İnsanın karşılığı ahiret aleminde tam karşılığını bulur.
Ulvi olmayan göz algısı aklın yanılgısına neden olur. Yani gözün hayata maddi bakışı,gafletin bakışıdır.Bu maddi bakış ve görüşünün karşılığı esinlendiği kaynak neyse yani cinsi neyse ona dönüşür.Ve insanı alır o kaynağa gafletle götürür. Dünya alışkanlıklarımız da aynı böyledir.Kendini insana sevdirir.Yüce nur, zulümat karanlığına gömülür yani insan cinsi olmadığı toprağa doğru çeker götürür.Alışkanlıkları terk etmek nefsin ölümüdür.
SEVDİĞİN VE BAĞLANDIĞIN ŞEYLERE DİKKAT ET
Sevdiğin ve bağlandığın şeylere dikkat et Çünkü onlar seni yönlendiriyor. Gönül her şeye meyleder dikkat et. Sen onun meylettiği şeyi birde İlahi olan sonsuz akla sor.Ama nefsine sorma.Sorarsan şu an ki olduğun yerde kendini aynı bulursun.İşte insanın tabiatın alışkanlıkların dan tez kurtulup kendinde olan ilahi emanetlerin tarafına yönelmesi ve sevmesi hakikatte doğumu gibidir.Buda görüş biliş anlayış perdelerinin insana açılması demektir. Demek ki insanın taraf oluş sevgisi mihengi oluyor.O miheng de onu aslına sevkeden bineği..
HAYALİN İÇİNDEYİZ AMA BİZ BAŞKA HAYALLER PEŞİNDEYİZ
Her sabah kalktığımızda kendimizi, yani benliğimizi çok şükür yerinde buluyoruz. Elimizin altında ne varsa sonsuza dek bizim sanıyor geçici olduğunu unutuyoruz.Yetmez birde hiç ölmeyecekmiş gibi ölümsüzmüş gibi garib bir hayalimiz var.
Biz mukaddes bir hayalin içinde hedef güzel bir hayaliz ama hayalin içinde uyuyoruz .Elçiler bizi sabah namazına uyandırmaya çalışıyor biz bir sağa bir sola dönüyoruz. Biz o hayalin içinde, kendimizi unutmuş başka sihirli göz alıcı cilveli hayallerin seyrine dalmışız peşine düşmüş hayalperest olmuşuz
O hayaller uğruna çırpınıp duruyoruz. Hakikatte hayali kuran kim ise ,dilediği an o hayalin içinde başka bir hayal kurabilir. Ona hayat ve can verebilir .Hayali kurulanın ,hayal içinde hayal kurmak hak yetkisi ile olur. Bizim hayalimiz sadece bir ümitten ibarettir.Elçilerin hayali ise kabul edilmiş dualarıdır.O nun hayal etmesi murad etmesi ise hakikatten ibarettir.
İNSAN ACİZDİR. VE ACİZ OLARAK YARATILMIŞTIR
Parça ,bütünün özelliklerine sahib olsa bile bütün gibi olması mümkün değil. Zira bütün ekmel olan yani mükemmel olan kendi kendine yetendir. O yüzden yaratılmışların çoğulu aciz denmiş ferlerine ise cüz'i denmiştir.. Külli nefsin ,cüzi nefs dekii tezahürü bunun gibidir.Bu aciz yani cüzi benliğin ,aklı, ruhu, kalbi ve nefsinden ayanı sabitesi gereği kibirli bir zalim insan çıkabileceği gibi tam aksi güzel huylu ahlaklı ve tevazu sahibi bir insan da çıkabiliyor.
Bizden ne çıkıyor işte özetle mesele budur.İnsan kendi özetini çıkarmalıdır..Eğer sütsek ne değerler çıkar süzüp görülmesi gerek .Yok eğer, coca colaysak yinede süzüp görmek gerekiyor... Ömrüne ömür katmaya çalıştığımız bu varlık, geçici bir kalıbdan başka bir şey değil.Büyüklerin senin varlığın zaten cinayetten beter sözünden maksad,hiç bir zaman bizim olmayacak bir varlık derdinde olmamız ve peşine düşmemize kinaye edilmiş...
Sınamak için her an felekler devran edip duruyor.Taneleri salmışlar tuzakları saklamışlar.Teenni, tedbir, uyanıklık, yavaşlık, basiret, müracaat edeni olmadığından gaybe yani madenine çekilmiş.Zem edilmiş,tamah hırsı ,iştah, cehalet, ac gözlülük ,şeytan vasıtaları meydan bulmuş,bu an ve boşluktan insanda tane tuzağına dalmış, tuzak bir parçasını yahut hayatını kapmış.İnsan şaşırmış kalmıştır...
Olgunlaşan akla bu manalar yani anlamlar ,akıl melekeleri yani melekler halinde verildiği gibi, ilhamlar da his şeklinde sesiz sözler vasıtasıyla kendini gösterir ve insanla karşılıklı konuşur.Uyanık olanlar ağzını gözünü kapar sessiz sözleri ve sesi duyar.. sesin geldiği tarafı arar. Kimdir kim değildir sorar..Dünyanın görünen yüzünün ardında başka olan bu yüzü sonradan ortaya çıkıyor. Kimi zaman bu yüzünü gösteriyor kimi zaman gizliyor. Dünya soğuklaşan ve çirkinleşen hakikat yüzünü kime erken göstermişse, o Hak' dan bir burhan dır insana verilmiştir.