Maraz, insanı nifaka ondan da Allah korusun münafıklığa kadar götüren elem verici bir hastalıktan dertten illetten başka bir şey değildir.
Maraz, nefret öncesi meydana gelen bir bakış düşünüş ve kibir halidir. Kötü ve çirkin bir huydur. Çoğu kişi ve kavim bu sebeble yol azıtmıştır. Kur'an' da bu hususla ilgili birçok kıssa mevcuttur.
Allah, nasıl doğruları doğru yola kadar çekerse. Batıl olanlar da batılları kendine çeker! Maraz Allah’ın sevmediği bir hastalık ve tavır halidir. Müminler bu halden cehennem azabı ile korkutulmuş uyarılmıştır. Allah bizi böyle bir hastalığa düşmekten korusun. Bir müminde böyle bir vasıf olamaz. Mümin yol ayrımını bilen. Hak ile batılı ayırt eden kişidir.!
Hz Pir ‘’Ayırd ediş, inanmaktır, küfür de ayırd edemeyiştir’ ’der. Kim de ayırd ediş kabiliyeti yoksa yoksundur o.Kim de ayırd etme kabiliyeti varsa o kazanır; İman, zâti ayırd ediştir, ayırd edişten başka bir şey değildir.’’ buyurur. Sonra devam eder. Hâsılı ayır dediş, anlayış pek büyük bir nîmettir. Kuzu, nasıl olur da sütünü emdiği koyunu tanımaz? Der .Çünkü Hakkın Aklından ,o anlayıştan doğmuştur o; yani ondan başka ne düşünebilir yada ne yapabilir gibi..
Bir türlü ayırt edemeyen, her şey açık net ortada yani meydanda iken öfkesi kini ya da bir kuyruk acısı yüzünden bir türlü karar veremeyen, her şeyin altında buzağı arayan, bu şüpheci bakış, görüş anlayış müminin ahlakı olamaz. Ümmetin ahlakı olamaz.
Kuranda kötü huyları sebebiyle Hakkın lanetine müstahak olmuş kişiler olarak Yahudileri görürüz. Onlar bu kötü ahlakları sebebiyle helak olmuşlardır. Bunlar, kolay kolay tatmin olmayan, beğenmeyen, kibirli, hemen bıkan, güven vermeyen, sabredemeyen, çekiştiren, gizli gizli kıskanan, hased eden kişilerdir.
Yaşadığımız ahir zamanda bu ümmetin içinde Yahudiler gibi düşünen aynı anlayışa sahip kişi çoktur. Kıyasla itikadî olmazsalar da huy bakımından, davranış bakımından Yahudilerle birbirine çok benzerlik gösterirler.
Bunları o anlayışa iten, salt hayatın gerçeğidir manadan gafi olmaları maddeye tutkun olmalarıdır. Dünyayla beraber hareket etme inanışlarıdır. Kendi Akıllarına ve kendi anlayışlarına itimat ederler. Batılın hak anlayışına benzeyen bu benzerlik dikkate şayandır. Manası ise çok manidardır. Zira cins cinse çeker. Velev ki Hak izin vermemiş dilememiş olsun.
Hz pir cinsliği şöyle tarif eder. Bütün sevgileri, lütufları, sevgi ve lütuf cinsinden bil, bütün kahırları da kahır cinsinden...!? Küstahlık, küstahlığı doğurur, aldatan aldanır gibi. Çünkü bunlar akıl bakımın dan dan birbirlerinin cinsidir. Yani bir birini doğurur. der. Cinsiyet nedir? Bir çeşit bakış. Bununla bir cinsten olanlar, birbirlerine yol bulur, birbirlerine kavuşurlar.(Yani ürerler). Buyurmuştur.
İşte bu karar veremezlilik ve taraf olamayışlılık hali şeytanın ve tüm şeytanlaşmış insanların çok sevdiği bir haldir. Çünkü üremeleri ve çoğalmaları bu haldendir. Bu sebebten kalblerinde maraz hastalığına sahib olanlar içimizdeki çoğu insanı düşmanlarımıza dost ve ahbab etmiş onların ahlakına bürümüştür.
Bu hal yani maraz hali kontrol edilmezse hainlerin, Yahudilerin emperyalistlerin, daha öz bir ifadeyle Rahmetli Erbakan Hocamızın da dediği gibi İlluminatinin kısaca tüm nifak severlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir. Sürdükten sonra da onları aynı amaç ve inanç birliğine sokması tabi ki de kaçınılmazdır. Nitekim ekmeklerine yağ sürmüş, aynı amaç ve inanç birliğine onları sokmuştur da. Sonuç ortadadır...
Ümmetin çoğunluğunun ittifak ettiği Reisin liderliğinden hoşlanmayanlar, istikametine yani kıblesine karşı çıkanlar, ondan nefret edenler kalblerin de hastalık yani maraz olan kişilerdir.
Nihayetinde ise 15 Temmuz hain darbe girişimi, bu marazın ve bu kötü anlayış kardeşliğinin, gün yüzüne yani ortaya çıktığı bir gündür. Sobelenmişlerdir. Müfteri hırsız, aleti edevatıyla birlikte aşikar yakalanmıştır. Sonrasında kalpazanlık yaparak karanlıklarını gündüz gibi halka yutturmağa çalışmaları yok mu firavunun sihirbazlarının Hz Musa’ya meydan okumasına benzer. !? Ama ne fayda.
Tevhid zahirde ümmetin beraberliğidir. İnananların içinin dışa vurumu dur. Bizden istenen budur. Hak istikametinde doğru olmak ve değişmeden tavır koymak, Kur’an’da övülen yüce bir ahlak İnanç ve ibadettir.
Nitekim niyetsiz amel makbul değildir. Ortada kalmış avare bir amel sahibini arar..!? Ortada dolaşan binicisi olmayan sahibsiz ve yularsız bir deve, ya sahibine gider yahut ta biri ona debelleş olur. Bu amel veya iş kişinin Hayrına tebdil olunacağı gibi yarın başına da bela olabilir..!? Nitekim olmuştur da.
İstikamet insanın niyetini açıkça gösterir. Amelini ise ahlakı gösterir. Akıl sahibi olanlar bunu iyi anlar bilir. Bizim için ölçü önce istikamettir. Çünkü insana İstikamet yol gösterir. İman hakka istikamettir. Önce iman sonra da amel insana farz kılınmıştır. İmansız amel, bineksiz hayvana benzer. Bedende can, iman gibidir, beden ise amel.
Can yoksa hepsi de ölüdür. O zaman zaten hayatın anlamı yoktur. Alem-i Cihandan maksat yani meram önce candır. Yani İmandır. İstikamettir. Tevhittir. Biz Sünniler buna inanırız.
Ameller düşüncenin amacını istikametini gösterir. Amellere, istikamet ise niyetle verilir..!? Niyet düşüncenin kararlı ve kasd halidir. Zira insanın ameli ve düşüncesinin değeri niyetle ölçülür. İnsan niyetle yücelir ya da alçalır. Ulvileşir ya da suflileşir.
Kısaca inananların yeryüzünde tek bir kıblesi vardır oda ‘’KABE’’ dir. Pensilvanya değil..! Şimdi kalblerin de maraz olanlar, bir türlü taraf olmayanlar, karar vermeyenler, çekiştirenlerin niyeti ne ,amacı ne.. Bu tavırları ve duruşları ile kime hizmet ediyor, nereye gidiyorlar. İstikametleri neresi.?
Kinleri, kuyruk acıları sebebiyle reisi bir türlü kabullenemeyen, sevemeyen, yaptıklarını hazmedemeyenler, her meselenin altında yalandan buzağı arayanlar, kalblerinde maraz olan kişilerdir.. !
Zira Allah huyuyla huylananlar, Allahlın merhameti gibi merhametli davranırlar. Yeryüzünde dosdoğru hareket ederler tevazu ile yürürler. Fitne ve nifak çıkarmazlar. Barışın ve sulhun temsilcileridir onlar. Muslihundurlar.Tevhid için savaşırlar. İnsanların kusurlarını örterler. Çünkü Hakkın settar isminin özelliğini taşırlar. Ortaya çıkarmak için sağda solda kusur aramazlar. Ortalığı velveleye vermez dedikodu yapmazlar. Ölü eti yemezler. Beddua etmezler. Dua ederler.
Allah'ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru. "Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla". Amin
‘’Allah’ım ‘’Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır dilediğini yaparsın, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima üstünsün, hükmünde hikmet sahibisin’’ Amin.
De ki: “Ey mülkün (gerçek) sahibi olan Allah Dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın! Hem dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil kılarsın! (Her) hayır (ancak senin) elindedir! Şüphesiz ki sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin! Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın! Hem ölüden diriyi çıkarırsın, diriden de ölüyü çıkarırsın! Dilediğini ise hesapsız rızıklandırırsın!”
Sadakallah.
Ahmet Düzgün