İnsan nefsi, işlerin sonuçlarının hep kendi düşündüğü gibi olmasını ister. Hakikatte de iş aslında böyledir. Gerçekleşince mutlu olur aksi durumda şeytanlaşır merdud olur.
İşte insan-ı gafil, Hak dan onun işlerinden ve muradından habersizdir. Aslında kendi isteklerine düşman kesilmesi gerekirken gider mani sandığı gölge vasıtalara düşman kesilir onlara savaş açar. Bu gölge vasıtalar halbuki imtihan vesileleridir. Hepside memur kılınmış yaratılmıştır.. İnsanı pişirmek olgunlaştırmak içindir..
İnsanı dünya istekleri nasıl kendine çekerse Hakkın istekleride kendi tarafına çeker. Bu çekişler sana göre tersine işler ama Hakka görede doğru işlerdir.. İsteklerin çoğu kez tersine gitmesini iyi anlaman gerek..Bu çekişler gizli ve açık memurlar vesilesi ile olur. Hemen öfkelenme men bayrak açmamak gerek...Hak bu hususu elçileri vasıtasıyla defalarca sana ikaz etmiş bu kaza ve kaderi ilahi tekliflerini sabret diye göndermiştir..
İnsanın ma'nilere düşman kesilmesi boş kağıdın kendine anlam veren kaleme düşman kesilmesine benzer. Halbuki kalemle iş bitmiyor daha ziyası var. Kalemi tutan parmakları ve onunda üzerinde bir el var. Ziyadesi bir kolu var.
İnsan-ı gafil bu kolun sahibi bir vücudundan varlığından tümden habersizdir. Birde onun bildiğinden.. İnsanı gafil bu vücudun mukaddes aklından canından ve maksadı olduğundan bütünüyle gafildir.
İnsanın bu hususu çokça düşünmesi gerekir.. Şeytan ve nefsinin hayali ürettiği düşmanla savaşmakla gazi olunmayacağını insan artık bilmelidir... Gerçek sebebi hikmeti görmelidir. Bela demenin manasına ermelidir.. İşin aslına yani vechullaha yüzünü dönmelidir.. Kendi yüzüne ve görüşüne değil..
ANLAYIŞ MERTEBELERİ
İşte anlayış ve görüşün bu derece mertebeleri var. Sanki vücudun her uzvu; anlayışın önündeki aşılması gereken engeller perdeler yani ma’niler gibidir. Anlayışın görüşün önünde her engel insana bir ma’ni dir. İnsan kendini bırakıp kaleme onu tutan parmaklara kola düşman olmakla işin içinden çıkamaz.. Manileri aşmak için akl etmek ve tefekkür etmek farzdır...
Nereden haberi olsun bir elma içindeki kurtçuğun gıdasından.Orada bulunma müsebbibinden.. Yaşadığı elmanın (alemin), içinden ve kabuğundan.Şeklinden renginden dışındaki hayattan.. Bağın ağaçlarından, boyundan posundan...dallarından, yapraklarından , meyvelerinden ana gövdesinden. Buda yetmez o gövdenin gıdasını aldığı yetiştiği toprak dan yahut mekanından.. Ne bilsin kurtçuk o toprağa su ve hayat vereninden..Kurtçuk kendine yani içinde bulunduğu duruma bakar öyle inanır ve bilir.. Öteyi beriyi nereden bilecek.. Sakın bu anlayış mertebeleri varlık ağacımız gibi yani abı hayat teşbihi olmasın.
İNSAN-I KAMİL
Maniler, imalar, manaların hepsi bir A'ma dan mütevellidtir. İnsan-ı kamil bu mertebelerden nasıl bi haber olsun. Ma'niler den imayı görmek manayı anlamak yakin imana gelmek a’ma yı tanımak İnsanı kamile mahsustur. Bu iş erlerin işidir.. Erler dünyalık kayd ve endişelerden arınır sıyrılır soyunurlar.. Sadece Allahı kayd ve endişe ederler.
Bu yol için kendinsiz sefer gerek..Bu sefer ancak pak gönülle yapılan seferdir. Cüz-i pak gönülden yine mukaddes Külli gönle doğrudur. Külli gönül ise insanı kamilin gönlüdür. İnsan-ı kamillerin gönlü Hakkın gönlünün gölgeleri gibidir..
Aşkın nişanları eşyada numuneler halindedir. Kendini yem kalıbları içinde gizler.. Görüş ayrımı burada başlar. Kimi acele ile surette aşkı bulduğunu zanneder tapar harab olur kimide isyan ve küfr eder.Kimi uyanıkda var ki bu nişan numuneleri sabırla arar toplar bütünü anlamaya gayret eder. Aşkın nişanları hakikatin zerreleridir. O numuneler küllünü bulmak içindir...
HAK VARSA ORADA SEN YOKSUN ÇÜNKÜ ADEMSİN
Büyükler ''aşk ancak yokluk ''Halinde'' yaşanır buyurdular.. Varlıkta ve varlıkla beraber aşk yaşanmaz. Kim yaşarım diyorsa o söz yalandır. Aşkın sermayesi yokluktur.Aşk bi çeşit kendinden geçiştir. Yani sen varsan o yoktur. Sen yoksan o vardır. Aşk da böyledir imanda böyledir, ihlasda böyledir. İhsanda böyle..İbadette böyledir duada böyle...Ben varlığımdan soyundum oda hayalden soyundu sözleriyle kulaklara küpe yollu ima etmişlerdir.
DEVE TİKENİ
Kızgın çölde yaşayan develerin en çok sevdiği yiyecek çöl tikenidir.. Çöl tikenini çok sevdikleri için bu tikene arablar deve tikeni derler.. Deve, çöl dikeni yiyince damağı kanar. Tikeni yedikçe boğazından ve geçtiği yerlerden kanatarak geçer.. Bu ona bir hoş tatlılık verir yedikce yiyesi gelir..
Deve bu tuzlu ılık kanın tadını çok sever; Lezzetini kandan değil tikenden bilir. Böylece diken yemeye devam eder. Kendi kendine kasd eder. Sonunda deve kan kaybından ölür. Araplar, devenin diken yemesine 'ha-re-se' derler. Yani hırs yani ihtiras denir..Hırs ihtiras kendi kanında boğulmaktır. Kanına kasd etmektir.
İnsanı gafilin dünyadaki hali hırsı ihtirası böyledir. Tam aksi İnsan-ı Kamilin Hakka olan iştiyaki buna benzer... İnsanı kamilin canında geçmesi yeni mükaddes can bulması hakikate avded etmesi içindir. İnsan-ı gafilin ihtirası ve canına kasd etmesi toprağa avdet etmesi içindir. Her iki insan olduğu yerde karar kılana dek gayret sarf eder.