Kimse sevmediği bir şeyin hayalini kurmaz. İnsanlar sevdikleri özledikleri şeylerin hayalini kurarlar. Hayalini kurduğumuz yada hayaline daldığımız o kadar çok şey var ki ''DÜNYADA'' saymakla bitmez. Sevdiğimiz hayaller sürekli bizi meşgul eder bizden ayrılmazlar. Dünyada daldığımız ve kurduğumuz hayaller aslında bizim gizli putlarımızdır. Bu yüzden kurduğumuz hayaller çok önemlidir. Bu hayaller ya bizi biz edecek yahut da bizi yok edecek değerlerdir.
Sevdiğimiz hayallerimizi kimseye söylemeyiz. Çünkü içimizdeki hayaller bizim oyuncak bebeklerimiz gibidir. O yüzden kimseyle paylaşmayız. Herkesin süret sandığı içinde gizlediği örtülü bir hayali vardır. İşte insan bu hayallerinin yüzünden peçeyi açıp içinde ne olduğunu tekrar tekrar gözden geçirmelidir.
İnsan önce içindeki en sevdiği hayali bir köşeye ayırsın. Diğerlerini bir bir sıraya koysun.Baştacı yani sultan olan hayal hangi hayalmiş onu belirginleşsin. O hayali ile sessiz dilsiz konuşsun. Onu soysun çıplak bir hale getirsin ne var ne yok bir bir görünsün. Sihri ve ya sırrı ne imiş ortaya çıksın. O latif sürette gizlenen maksadı bulsun.
Yalan hayal ile hakiki hayal arasındaki farkı iyi anlamak temyiz aklın görevidir Nefsin Hayali ile ruhun hayali, birbirine tamamen zıdtır. Bu iki hayal, vasıfları ve unsurları sebebiyle ayrılır. Çünkü biri arzdan yani topraktan diğeri arş ve üzerindeki mukaddes nurdan gıdalanır. Bu yüzden kurduğumuz ve daldığımız hayallerin ''kim içinmiş ve ne içinmiş'' olduğu çok önemlidir...
İşte öyle yüce ve mukaddes hayaller var ki dünya göklerinin fevkinde cihanın ötesinde olurlar. İnsanın bu fevkte hayal kurması sevgisini,imanını ve bağını arttırır. Cihetsiz ve suretsizlikte, nitelik den uzak yücelikte ki yüksek göklerde kurduğumuz her hayal bizden istenen hayaldir. Cihanın ötesinde olan bu mukaddes hayaller yine o makamın unsurlarıyla kurulur. Mukaddes hayallerin nasıl kurulacağı ise kuran ve hadislerle inananlara bildirilmiştir.
Kuran insanlara o yüce göklerden güzel tablolar sunar. Çünkü bu ebedi diri ve canlı olan bu tablolar Hakkın mukaddes sıfatlarının hayalinden birer örnektir. İnanan insanların onu hedef alması için gönderilmiştir.İnsan yeryüzüne gelir nihayetinde yine aslına tekrar geri döner. İmanın hakikati geldiği yeri araması özlemesi oraya dönmek istemesidir. Böyle bir hayali kurması ancak asli yurdunun unsurları ile olur.
Beşeri vasıflar ile kurulan her hayal insanı maddeye çeker.Diğeri ise geldiği yere götürür çadırını o yurtda kurdurur...Yeri orasıdır. Sonsuz hayat bulduğu huzur bulduğu yer orasıdır. Onun özlemini çeker.
Kurduğumuz veya daldığımız bu hayali putların vasıfları çok önemli. bu vasıflar hayalin sahtemi yoksa gerçekmi olduğunun izini taşır. Çünkü her hayal vasıflarını, unsurlarından alır. Ondan doğar ve oluşur. O nun özelliğini taşır. Vasfın, unsuruyla gizli bir bağı vardır. Bu bağlar bazısı görünür bazısı görünmez. İnsanın hayalinin değerli oluşu veya olmayışı o hayalin bağıyla ilgilidir.
Eğer hayalimiz, unsurlarını bağlı olduğu tabiattan alıyorsa o bizim putumuz dur. Aksine hayalimizin unsurları manevi ve ilahi cihetten ise insandan istenen kıble O dur. O olmasıdır çünkü aslı oradan gelmiştir. Bu manevi vasıflar, insanı,Hazreti insan eden değerlerdir. Diğer maddi olan vasıflar hayvanlığa ve tabiatın hüviyetine çeker. Bu iki değere ulvi ve sufli değerler denir..
İnsanın dünyaya dalması onun hayalini kurması,ve ona sığınması Hak ile arasına kalın perde çekmesine benzer. Bu hayal nefsin hayalidir. Ama bu boş bir hayaldir. İman eden insan Allaha sığınır ve dayanır, ahiret gününe ve gaybe iman eder. Dünyaya perde çeker.Geldiği yurdun özlemini çeker hayalini kurar.yahut dalar. İşte buna ruhun hayali de denir.
Bu ise hakiki hayaldir.
Çoğu insan dünyadaki bu hayali putların esiri olduğunu bilmez anlamaz. Bunu hayatın bir parçası ve zorunluluğu gibi görür. Aslında doğruda görür ama bu doğru bir ölçek yere kadar doğrudur.. Çünkü dünyanında umutları ve insanı tavladığı hayalleri vardır. İnsanı bu hayallerle tuzağa düşürür.Yetişkin insanların dünyadaki hayalleri çocukların elindeki oyuncak bebeklere benzer. Tez bu bebeklerden insanın kurtulması umulur.
Her çocuk gibi yetişkin insanda kimseyle malını mülkünü hayalini paylaşmaz.
Bir oyuncak bebek gibi kolay kolay elinden bırakmaz. İsteyene kızar kavga eder. Kısaca biz buna dünyaya bel bağlamak ümit bağlamak da deriz. Bu putlar insanı kendine kul köle eder. Putların peşinde ömür sürer nihayet ölüp gider. Gerçekleşsin yahut gerçekleşmesin bütün bu putlar da bir hayalden ibarettir. İbret almayan insan başını topraktan kaldırıp semaya yüzünü dönmez bir türlü gözünü yücelere dikmez.Gafletinden ve dünyaya bağlılığından ''İnna lillahi ve inna ileyhi raciun'' diyemez..
Hakikatte dünyadaki insanın cismi bir hayaldir. Dünyadaki beden bir müddet sonra yok olur göze göre hayal olur. Ama gayb alemindeki insanın hakikati asla yok olmaz daima vardır. İşte Hakikatteki insan; dualarının ,güzel düşüncelerinin ,tevhidlerinin, tesbihlerinin ,tenzihlerinin, hamdlerinin, güzel amellerinin nurundan karşılığıdır. Yahutta tam aksi durum söz konusudur
İnsan ölünce adı yaptığı iş ve amellerin manası kalır. İnsan ölür adı, eşek ölür semeri kalır sözü bu nükteyi ima eder. İnsan bıraktığı eserleriyle iyi veya kötü anılır. İnsanın manası eşeğin manasından üstündür. İnsanı, eşek ten ayıran özellik, manalar ve isimlerin, hayvana değilde kendine bildirilmesi yüzündendir.
Manalar bakidir lakin büründüğü cisim kalıbları ise izafi ve fanidir. Ama bu sıfat halindeki manalar sonsuz kudret ten var edilmiştir. İnsanın adı ve manası kaybolmaz biz yaşadıkça hatırda kalır. Ancak insanın cismi yok olur. Bunun gibi insan ölünce manası da, İlahi hatırda olan ahirette asla kaybolmaz,manası göre tekrar libas giyer.
İlahi bir hayal içinde olan insanın, bu hayalin içinde başka bir hayale o hayalden de yine başka bir hayale doğru yönelmesi tabiatın çekişi yüzündendir..
Diğer taraftan tam aksi yöne dönmesi ilahi ve rahmani bir çekiş yüzündendir. Bu hale gelen insan uyanmış aydınlanmış ve farkı fark etmeye başlamış demektir. Basiri açılan insana her insana marifet ilmi doğar..
İnsanın Gayb teki hakikati, dünyada yaşayanlara göre hayal gibi gelir. Ama ahirete göre bir bakışlada dünyadaki varlık hayal gibidir. İnsanın ahiretin yahut gaybın bakışı ile dünyada hayat sürmesi ,yaşaması, hayal kurması islam ahlakıdır dinin emridir. Dinimizin vaadleri şimdilik cahil kalmış insanın aklına hayal gibi görünür. Ama gerçekte hakikattir. Cahil akla gerçek gibi görünen bu dünya ve içindeki süretler, ümitler, hayallerin hepsi ise boş hayaldir..!
Bedeni ve nefsi , maddi olan anlayış algılayış ve yaşayış biçimini tabiatın özelliğinden alan ve ona göre yaşayan her varlık hayvan özelliği taşır. Ama insan suretinde, tabiatın özelliğinden başka yüce üstün olan ilahi özellikler meziyetler verilmiştir.. İnsanı insan eden bu mukaddes değerler işte bu değerlerdir.Tüm varlık alemi hakkın mukaddes bir hayalidir .Ancak ve ancak gerçek olan hayal hakkın mukaddes hayalidir. Birde ona inananların hayali ..
insanı yücelten ve aşağılayan şeyler hayalleri ile ilgilidir. Dünya ve onun için kurulan her hayal insanı alçaltır. Buna karşın ahiretin ve gayb teki yüceliklerin hayalini kurmak insanı yücelmeye çeker.. Yokluğun içinde hakiki varı anlamak büyük meziyettir. Zira marifet bu mukaddes hayalden doğar. Buda bedendeki, canın ve aklın şekilsiz suretsiz olduğu gerçeğini bilmekle duyguların geldiği sonsuz şekilsiz kudretli sıfat denizlerini anlamak gibidir.
Dünya hayali ile ahiret hayali birbiri ile kıyaslanamaz. Biri alçak diğeri üstün bir meziyettir. Varlığın daldığı dünya hayali fanidir. Diğer yücelik mekanlarının hayali ise övülen bir hayaldir doğrusu hakikate yakındır. Mutlaka İnsandan Hakikatin hayaline dalması istenir ama dünyanın hayaline dalması istenmez. Çünkü daldığımız her hayal orada gerçeğe bürünür. Tüm elçiler bu sebeble insanlığı daldığı bu uykudan ve dünya uykusunda gördüğü rüyasından ve onu meşgul eden bu boş hayalden uyandırmaya gelmiştir.
Hayaline aldandığımız bu varlık alemi bizim putumuzdur. Bu hayali putlardan gönlün el çekmesi hakiki vara yönelmesi kıble edinmesi insandan istenir. İmanın kendisi budur. Varlıkta Hakkın rızası dışında kalan her hayal değil hayal kırıklığıdır. Çocuk aklımızın gerçek sandıği her iş ve meşguliyet boş hayalden ibarettir.
Her çocuğa ağlamasın diye bir bebek verirler. Onun gibi sanada banada her ustaya da bu dünya pazarında bir sanat, esnafa bir dükkan, alime ilim, herkese bir işin yahut şeyin meylini verirler. Maksad bu oyun içinden kim çabuk uyanacak büyüyecek başını secdeye koyacak, gönlünü yücelere kim dikecek , rabbini kim kıble edinecektir. Bütün bu oyun bu hakikatin bilinmesi ve anlaşılması için teferruatlardır.Hakikatin dışında düşündüğümüz hayaline daldığımız her şey puttur bizi oyalayan bir oyundur. İnsandan istenen bu boş hayallerden ve oyundan bir an önce uyanması abı hayat kaynağına ve hayaline dönmesidir.