Ünvanların kaldırılması ve medeni kanun uygulamaları sebebiyle nüfus ve tapuda idarenin kendi oluşturduğu hatalı sicil ve kayıtların çözümünden kaçınan bürokratlar ile vatandaş kurumla karşı karşıya geldiği açıktır. Kurumlarda bu gibi Mahkeme öncesi düzeltilebilecek birçok sorun var.
Tapu ve nüfus müdürlüklerin de, ünvanların kaldırılması ve medeni kanun uygulamaları gereği ilgili sicilin devlet eliyle aslına yani dayanağına uygun olarak düzgün oluşturulması ve muhafaza edilmesi hükümlerine rağmen, eski yeni yetkili görevli kişilerin ihmal ve ihlalleri nedeniyle nüfusta ve tapu sicilinde hatalı oluşturulan karıştırılan kayıtlar yüzünden vatandaşın işleri zorlaştığı, içinden çıkılamayacak bir hale geldiğine bir çoğumuz şahit olmuştur..
Tapu sicilinde malik adı ile nüfusta gösterilen kayıtlar arasında yığınla ihtilaflar çıktığı, buna karşın birde bu soruna idarece çözümsüzlük eklendiğinde, meselenin çözümü uzadığı ancak meselenin çözümü vatandaşın mahkemelere başvurmasıyla mümkün. Ama çözümünün en az 3 veya 5 sene sürdüğü yığınla dava var. Bu ve buna benzer sebeblerle yetkili kurum ya da bakanlıkça çıkarılan genelgelerle sorunların halline gidilmeye çalışılsa da, tam anlamıyla sorun çözülemiyor. Daha açılmamış düzenlenmesi gereken bir sürü hatalı kayıtlar var.
Bunlardan bir tanesi de bizim Samsun Çarşamba tapu ve nüfus müdürlüğünde hatalı kayıtları sebebiyle yaşadığımız ciddi sorun. Eski kayıtların günümüze kadar taşınmasında, eski ve yeni görevli yetkililerin ihmal ve ihlalleri sebebiyle birçok hak sahibi vatandaş gibi bizde ciddi anlamda mağduriyet yaşıyoruz. Yaşamaya da devam ediyoruz. Avukatların ve bürokrasinin elinde oyuncağa dönen vatandaş çözümün hallinde artık Cimer, Bimer ve kamu denetçiliğine başvurmak zorunda. Vatandaş hakkını savunacak bir yetkili arıyor.
Kanun nizam ve genelgelerin uygulamalarından bi haber yetkili kişi ve memurlar sorunun çözümünde sorumluluk almaktan kaçınmak suretiyle vatandaşı gereksiz mahkeme sürecine itmekte ve sürüklemektedirler. Bunları bir denetleyen tarafsız kurum veya otorite neden sessiz. Kurum hatasını görse dahi eskiden gelen bu kayıtlar sebebiyle sıkıntıyı eskiye atmakla işin içinden çıkmaya kaçınmaya çalışmaktadırlar. Sorunun hallinde vatandaşı kurumla artık karşı karşıya bırakıyorlar. Vatandaş sahibsiz..!.
Vatandaş nüfus veya tapuda yaşadığı her ihtilafı kendi çözecekse o zaman akla şu soru geliyor. Devletin kurumlarının amacı ne. Niçin var. Kurumun amacı İlgili yasa ve genelgelerle tanzim edilmiş değil mi.! Kurumun ki burası çok önemli ,kendisinin sebebiyet verdiği sorunlarını yani ihmal ve ihlallerini, eksikliklerini veya hatalarını açık genelgeleri gereği kendisi çözmesi düzeltmesi gerekirken tam aksine vatandaşa karşı canlı refleks göstererek direnmesi yükü vatandaşın üzerine atması nasıl izah edilebilir. Ceza günü. .
Sonrasında meselenin çözümü ispatı ve düzeltilmesi yine mağdur vatandaşın üzerinde. Kurumun ihtilafın çözümüne dair sürüyle genelgeleri var ama uzun iş yükü ve sorumluluk almaktan korkup kaçınmaları sebebiyle çözümünüze uygun genelgeleri değil de başka aykırı uygulamaları olan genelgeleri önünüze bahane olarak koyuyorlar. Mesela konunuzla ilgili siz bilirkişi ve avukatlarında görüşlerini alıyor ilgili açık genelgelerle yetkili kişiye başvuruyorsunuz gösteriyorsunuz bu sorunun halli mahkemeye gitmeden mümkün diyorsunuz. Yetkili kişi hayır diyor bu genelgeye göre olmuyor diyor. Üstelik olmadığını da yazıyla bir üst makama yani mülki amirini de yanıltmak surette onayıyla cevaplandırıyor. işte Arasat meydanı..!
.
Şahsımın ve ailemizin tapuda ve nüfusta 2011 yılından günümüze yaşadığı ibretlik vakıa bunun en güzel örneği. Buyrun dünya kıyameti ve azabı.. .
Tapu sicilinin aleniliği ve bu sicilin devlet eliyle tutulması kanun uygulamaları gereği, Dedemiz UZUNALİOĞLU Aziz oğlu Ahmet UZUNAY, tapu memurunun önünde giderek; Burası önemlidir, ilgili yerin evsafı sınırları ve malikleri hisse oranları açık olarak belirtilmek suretiyle, 1931-1942 yıllarında tapuda satın alıyor. Haklarını yine kanun gereği tapuya emanet ediyor, Kurumda yapılan işlemin bir suretini hak sahibine veriyor. Vatandaş elindeki belgeye güveniyor gidiyor. Ancak kayıtlarla açık olarak hakları sabit olmasına rağmen aradan geçen zaman zarfında, dedemizin erken yaşta ölümü çocuklarının küçük yaşta olmaları rüşd sahibi olmaları ,artı bir de, dini nikahlı eşinin de hukuken elinin kolunun bağlanması sebebiyle, dedemizin satın aldığı yani tapuya emanet ettiği Haklarının çoğu kayıp zayi yani buharlaşmış uçmuş !? Yani sura üfürülmüş siz de yeniden dirilmiş gibisiniz..!
Kısaca Tapu, verilen emanete kanunlarına rağmen sahib çıkmamış korumamış. Hak kayıp. Yetim kalmış Hak sahibleri soğuk bir duş alıyor. Üstelik cabası birde soğuk yüzle karşılaşıyorlar...Mahşer günü.!. Azab..
Suçlu kim HAK sahibi olanlar. Yani siz oluyorsunuz. Çünkü o zaman siz doğmamışsınız. Anneniz babanızla daha evlenmemiş. Veya tapuya böyle bir emanet bırakılmamış edilmemiş... Mizan Kurulmuş..!
Öncesinde tapuya gidiyor bu sefer yerin eski sahiblerinin tapu sicilinde medeni kanundan önceki eski ünvanlarla anılması sebebiyle satın alınan yerin o ünvan sahibleriden alındığını ispatı tashihi ile siz uğraşıyor, sonra satın alan kişinin yine dedeniz olduğunu ispata uğraşıyorsunuz. Yani Ecel teri..
.
Sonrasında nüfusa gidiyorsunuz, nüfusun yersel yazımla oluşturduğu eski dayanaksız kayıtlarla karşılaşıyorsunuz. Kayıtlardan günümüze kadar kimsenin son dönem hariç hiç haberi bilgisi yok. Nüfus, medeni kanun uygulamalarına ve nüfus kanununun uygulamalarının aksine açık hatalı ve aykırı oluşturduğu aslında kendisinin düzeltmesi gerektiği kayıtlar sebebiyle yine size karşı direniyor. Mahkemelere zorlanıyorsunuz. Bu da Ecel sabahı...
Genelgeleri hatırlatıyorsunuz medeni kanun maddelerini önüne koyuyorsunuz çözümsüzlük çözümsüzlük.. Açık olarak aykırı oluşturulmuş bu kayıt diyorsunuz Taviz bile vermiyorlar. Bürokrasinin soğuk yüzlü duruşu, Kendin emin katı tavırları sizi arafta bırakıyor. Vatandaşın ümidlerinin tükenmek üzere olduğu an..! Yani Hz. Musa’nın kavminin deniz kenarında sıkıştığı an..! Şefaat yada bir mucizenin beklendiği an..
Halbuki konu neseb davası ile alakalı değil basit hatalı yapılan kayıtla ilgili yani, Yersel yazımla SOYADI KANUNUN uygulamalarından önce aynı haneye yazılan iki tane Ahmet adlı kişi var. Birinin nüfusta kaydı yok, diğerinin var. Kaydı olan UZUN ALİOĞLU Aziz oğlu Ahmet 2 evliliği olan bizim dedemiz ,diğeri Kırçaloğlu ölü Ahmet adında hanenin köklerinden gelen biri. Ölü Kırçaloğlu Ahmet in aynı hanede bir de çocuğu var. Soyadı nizamnamesi uygulamaları gereği ölü Ahmetlerin ünvanı kalkınca çocuğun babası bu sefer ünvansız '' Ahmet'' oluyor. Dedemiz de Ahmet. Sonrasında nüfusta kayıtlar şu şekilde oluşuyor Ahmetler aynı Ahmet oluyor. Çocuk ta haliyle dedemizin ve eşinin dayanaksız mesnetsiz çocuğu oluyor.
Bu kayıt 2011 yılana kadar bu şekliyle geliyor. İlgili mahkeme nüfusa soruyor, nüfus dedenizin çocuğu değil diyor, kaydı düzeltmiyor. Hak bir türlü ortaya çıkarılamıyor. Mahkeme avukatımıza müzekkere veriyor nüfus direniyor. İş uzuyor, mahkemeler uzuyor, hain darbe girişimi hakimler değişiyor, bürokratlar gidiyor, yenileri geliyor, zaman geçiyor ömür bitiyor.. Vesaire.Vesaire..Vesaire.
Bir çok kurumun hizmet genelgelerinin başında, kolaylaştırın zorlaştırmayın düsturu, insanı yücelt ki devlet yücelsin ,insanların hayırlısı insanlara faydası olandır sözleriyle dolu, hizmet kalite ve standardı müşteri memnuniyeti söz konusu ama gel gör ki sonuç hezeyan.!
Dedemizin hak sahibi çocukları ve 29 torunları olarak hepimiz birden Çözüm bekliyoruz devlet büyüklerimizden sesimizi duysunlar. İnsanı yücelt ki Devlet yaşasın.
Selam ile
Ahmet Düzgün