Çoğu zaman hayatın şartları ve zorlukları insanı hiçte istemediği durumlara düşürüyor. İnsan bilgisizliği ve tedbirsizliği yüzünden işin içinden çıkamadığı zaman öyle hale geliyor ki binlerce kılığa giriyor veya çıldırıyor.
Kendi dahi düştüğü bu duruma inanamıyor nihayetinde kabullenmek zorunda kalıyor. İnsanın içine düştüğü bu durum onun sanki nakus talihi gibi.
İşte imtihan burada başlıyor. İnancımızın bizi bağladığı yer ile inançsızlığın insanı bağladığı ve çağırdığı yer taban tabana zıt bir şey.
İnsanın dünya hayatında karşılaştığı zorluklar karşısında düştüğü durum, yani takındığı tavır ,girdiği kılık, sürüklendiği yer, edindiği hal yani ahlak, aslında kendi özünde hiçte istemediği ve sevmediği bir durumdur. Sanki bir el yahut bir sebeb onu çekmiş oraya getirmiş atmıştır.
İnsanın hiçte istemediği şeylerle karşı karşıya kalması düştüğü durumun şartlarının cinsinden başka başka çareler aratmış nihayetinde kendini başka kılıklar ve elbiseler içinde bulmuştur. Bir kısım insanda hadisatın zorlukları karşısında hakikat tarafına yönelmiş, ahdine dönmüştür. Çareyi Hakka teslim olma yolunda bulmuş ve kusurlarıyla yola öylece koyulmuştur..
Diğer bir kısım insan da hayatın tesirine ve iradesine esir yani teslim olmuştur. İnsan, korunmak ve varlığını devam ettirebilmek maddi sebeplere bel bağlanmış peşinden koşmuş bu yüzdende bir çok kılığa bürünmek zorunda bırakılmış yahut kendini bırakmıştır. Hayat şartlarının tesirinde sel gibi sürüklenen insan, yüzlerce kılık ve yüzlerce kimliksiz yüz edinmiş, kendi özünden uzak, başka bir hayat tarzı içinde kaybolup gitmiştir.
İnsanı kendine çeken bu toprak tabiatı yani ahlakının yüz çeşit huyu onu kendi huylarıyla huylandırmış, insandaki akrabalık bağını bu bağa göre kurdurmuştur. O bağ sebebiyle bağda bayırda, dağda çayırda ,keza ormanda ve hayvanda yani insan dan uzakta, insan suretinde dönüp dolaşmaktadır.
Tabiatın kurallarını kendine kanun edinen insan, haliyle unsurların huylarına büründüğü gibi kıyafetlerine bürünmesi pek tabii.Böylece ormanda yaşayan hayvanların tüm özelliklerini ve mahiyetlerini yani huylarının insanda görünmesine şaşılmaz.
Kimi zaman çoğumuz bu hayvanca huylara maruz kalıyoruz. Nefret ediyoruz.
Bunun nedeni içimizdeki Allah vergisi insani huydur. İnsanin huyları hakkın kendinden ona verdiği mukaddes emanetlerdir. O huylar, yaratılmış unsurların ve hayvanların huyları ile asla kıyas edilmez.İ nsani huy hayvanda olmaz.
Sünnetullahın kuralı ve işleyişi budur.
Ama gel gör ki hayat şartlarının zor ve çetinliği insanda gizli toprak gıdası vasıflarını hayvanlık vasıflarına dönüştürüyor. Ahirinde insanın aç gözlülüğü, kurdun avına olan iştahı, ihaneti ise sırtlanların hışmına,öfkesi aslanın acımasızlığı şeklinde süret buluyor. Kini ise filin kinine dönüşüyor. Öyle ki kininden insanı ayağı altında ezse doymayacak büyüklük ve ağırlıkta kendini görüyor.
Kimi insanın rahata düşkünlüğü yurdum duymazlığı kolay ve zahmetsiz rızık istemesi yüzünden maymun huylu olmasına neden .Böylece insanda ortaya çıkan bu davranış biçimlerini hayvani huyların benzerliği gibi say ve gör.. Bunun gibi yüzlerce hayvan huyu toprak huyundan insana geçmiş insanı rehin almıştır.
İnsanın kişilik gardrobu o kadar hayvan kostüm ve postuyla dolmuş şişmiş ki.Kılıktan kılığa, posttan posta, huydan başka huya giren dolap beygirine dönmüştür. Aslanın öfkesinden ,sırtlanın ihanetinden ,yılanın zehrinden kısaca hayvanların zulmunden emin olmak için oda careyi kendi istidatına uygun bir hayvan kılığına bürünmekte görmüş ormanda bu şekilde gizlenmiş...
Bu hayat ormanının en zahmetsiz kılığı şempanze postudur. Çoğu insan maymun kılığında dolaşıyor. Daldan dala atlamakla güvende olacağına inanıyor insan. Hem sonunda bu iş pek eylenceli de bir hal alıyor. Sevmeye başlıyor. Akabinde yaşam tarzı birde ahlakı felsefesi oluyor.
İşte insan bu kostüm içinde çok mutlu bir halde iken; ''Kardeş ne işin var senin orada çıkar şu kostümü ,şempanze değilsin ya silkelen kendine gel'' desen bu ses ona çok yabancı gelir. Bu çağrı hiçte alışık olmadığı ürkütücü acib bir ses gibidir.Hem bu ses cinslerinin sesine benzetemez.İşte bu taraflı tarafsız sesler,hitablar ve hatifler onu dahada korkutur. İnsan kaçacak yer arar.Sonunda fare gibi yerin dibine sokar.
İnsan maalesef kendini bilmiyor tanımıyor .O kostümüne aldanmış bulunduğu hayat tarzına bağlanmış o uğurda mücadele içinde.Bu gayesini onur bilmiştir.Ama iş hakikatte hiçte öyle değildir.Ama gelde sen bunu kılığa bürünen insana anlat..İşte İnsanın bu yaşayışı onun küfrüdür.
O yüzden insanın kendini sorgulamaya başlaması çok önemli. Buda Hakkın izniyle vaki olur. Ki buda insana verilen çok değerli manevi bir iptir. İnsanın istemediği durumla karşı karşıya gelmesinin imtihan edilmesinin iki sebebi vardır. Birinci sebeb, kendisinin vasıta olduğu sebeb diğer sebeb ise vasıtasız olan görünmeyen sebebtir. Her iki sebebinde birbirleriyle gizli alakası vardır. Eğer insan bu maddi sebebler den manevi sebebe yöneliyorsa insana bir burhan ve hüccettir verilmiştir. Yok eğer l dünya ve maddi sebebler cihetine yöneltiyorsa delalete düşüyor demektir...Yani yukarıda anlatılan duruma düşüyor.
Maddi sebebleri manevi sebeblere getiren ve dönüştüren bir müsebbib vardır ki oda şüphesiz Hakkın lutfu ve inayetidir. İnsan hayat şartlarında karşılaştığı buhran,zorluk yahut çektiği sızı manevi sebeblerin kendini hissettirmesi, tesirin tarafına yönelmesi için hakkın insanı çağırması gibidir.
Ama çoğu insan hayatın zorluklarını ve düştüğü durumun sebeblerine hep maddi baktığından maddi tesire esir olur.
Ona dayanır ona güvenir .Bütün işlerini ona göre yapar. Allah İNSANI bu duruma düşmekten korusun.