Bugünkü insanın şu bakış ,görüş ve anlayışı yarın başka bir bakışa, görüşe ve anlayışa mutlaka dönüşür. İnsanın bugün ki bakış görüşü, gaybi olan aleminin bakış görüş ve anlayışına göre çok dar ve perdelidir. Gaybi bakış, görüş ve anlayış perdeleri yaratılmış arşın nurundan yere kadar kürevidir Çünkü ruh-i İnsaninin hakikatle arası maddi ve manevi hicab perdeleri ile örtülü olduğu ayet ve hadislerle meşhurdur.
İslam kaynakları vve alimler meleki ve deniz gibi olan maddi ve manevi perdeleri Arş-ı Azamdan yer kürresine kadar iç içe olduğunu dört ana başlıkla ifade ederler ''Yüksek cennetlerin altında Allah cc ;
1-Güneş ışığından yetmiş bin perde icat etmiştir.
2-Onların altında ay ışığından yetmiş bin perde vardır.
3-Onların altında karanlıktan yetmiş bin perde yaratmıştır.
Bütün bu perdeler çeşitli meleklerden ibarettir.
4-Onların altında taksim edilmiş rızıklar denizi vardır.
5 -Onun altında nimetler denizi vardır.
6-Onun altında su denizi vardır.
7-Onun altında hayat denizi vardır.(Mana denizleri).
8- Bu denizlerin altında yedi gök vardır(maddi perde)
Bu perdeler, alemi ve dört unsurdan yaratılan İnsanı dışından kapsar. Perdelerin insanı içten kapsayışı ve aksi bedeninden ruhuna kadar olan tabaka ve mertebeler gibidir. Yahut insanın özelliğini bu alem mertebeleri ve tabakaları gibidir. İnsandaki dört unsur bu dört denizi simgeler.İnsanın dört unsurdan yaratılmış olan bu varlığı, bakışına görüşüne ve anlayışına perdedir.İçten bakış perdeleri mürşide bağlılıkla ancak aşılır. Bunun istisnası çok az bulunur..
Hakikatte bakış, görüş ve anlayış özelliği insanda izafi ve itibari olarak bu şekilde remz ve resm edilir. İzafi olan bu cüzi nispet yani bakış görüş ve anlayış kaabiliyeti , insanın asarı yani yaratıcıyı bulması için hak tarafından verilen (İşaretler ) yani ayetlerdir. Çünkü Kuran, Hakkın mukaddes ali ve yüce bir bakışı, görüşü ve sözü dür. Bu dünyada bakış görüş ve anlayış rehberimiz evvela Resulullah sav efendimizdir. Hak dan sonra en yüce varlık Hazreti Peygamber sav dir. Sonra her hususta ona tabi olan mürşidi kamiller gelir. Bunlara kaptanı derya da denir. Gaybi bakış ve görüş,tüm perdeleri ve denizleri deler geçer. Çünkü ona bu hassayı Hak vermiştir.
Kimi sandığı kadar bilir, kimi çektiği kadar, kimi bildiği kadar kimi anladığı, kimi gezdiği kimide gördüğü kadar bilir. Bu bilenlerin yanında birde yandığı kadar, hiç olduğu kadar bilen ve tanıyan da var. Zira bu anlayışın ,bilmenin ve tanımanın sonu yok..
Şimdiki bizim bakış, görüş ve anlayışımız Cüzi aklın ve nefsin bakış ve görüşünden ibaret. O yüzden kendi cahil aklınla, bakışınla, görüşünle ve anlayışınla fazla övünmen sana yasak kılınmış..
Cahil aklın cüzi bakışı, görüşü ve anlayışı, ancak Hak vergisi bir tefekkür ile külli bakış, görüş ve anlayışa dönüşür. Bu tefekkür ancak ,ihlasla aşkla bidayet bulur ve büyür. Marifet külli aklın bakışı sözleri ve anlayışıdır. Marifet ancak o kulli akla tabi olmakla elde edilir. İşte o zaman alem insana ayna olur. insan ile konuşur. Akse dikkat etki alem insana ayna olursa ''aynı'' tıpkı sen gibi canlı olduğu görülür..Yani cüzi akıl Külli akla ulaşırsa bu mertebe insanda velayeti kübra makamı dır. Bazan adem, aleme ayna olur bazande alem, ademe, ayna olur. Marifet buradan doğar ve yayılır.
Bu hakikat görene yani görebilene göredir. Köre göre değildir. Bu karşılıklı konuşma açıktan olduğu gibi kimi zaman yönsüz taraftan olur. Kelimesiz ve sessiz sözle yani vasıtalı vasıtasız mana ve imalarla da olur. Bu ima ve manalar rabbani olabildiği gibi, ruhi, meleki , akli ve nefsi , şeytani olarak isimlenir.
Akabinde isimlenen manalar, sima olur simalar sesli sessiz ima ile konuşur. Yahut süret olur görünür.Alemler hakkın imaları ve remizleridir. Buna Hakkın nispetleride denir.. Hak imalarla konuşur mesaj verir. Buna vahy veya ilhamda de denir. Böylelikle en yücesinden alçağına, yüce arştan (büyük alem den) dünyaya dek feleklerin devranı nasılsa insan yani küçük alem denen insandaki alem-i devran da aynı bu şekilde vucud bulur. Bir kapsayan birde kapsanan vardır. Alem den maksad ademdir, Ondan maksad ,hakikati Muhammediyyedir. Ondan maksad da Hak cc dır..Her biri birini kapsar.
Alemi gayb perdesi kaldırılınca İnsan bakış görüş ve anlayışı, başka alemin unsurları ve mertebelerine göre değişir başka anlamlarla yeni yeni tanışır buluşur. Bu sığ cüzi anlayış ve görüş yok olur onun yerine cihanı içten ve dıştan kapsayan devasa bir anlayış yani Külli nefsin görüşü ve bakışına erişir ve dönüşür.Arştan dünyayı kapsayacak kadar büyük görüş ve anlayış sahibi olur insan. Bu ise hakkın övdüğü bir anlayış görüş ve bakıştır.Hakikatte .Alimler insanın yüceliğini ve devasa özelliğini alem mertebelerinde bu şekilde teşbih eder..Ama Bu teşbihler hakiki manayı anlamak içindir yoksa asla hiç bir zaman benzemez.Hiçbir asla eseri benzemediği gibi hiç bir eserde asara asla benzemez ölçüsü kesin noktadır. Orada dur.
Kavrayışlar, anlayışlar, görüşler,duyuşlar gaybi olan alem mertebelerinde (büyük adem olan ) yani küllü nefsin aklın uzuvlarında ve uzuvlarıyla olur. Bu cüzi aklın uzuvlarının sınırlı olan bakış görüş ve anlayışı , kulli nefsin alabildiğine sınırsız umman olan bakış, görüş ve anlayışına kıyası nasıl mümkün olsun. Cüzi akıl ona göre noksan ve küçük bir numunedir. Varlık alemindeki herkes ve herşey oradan yani külli nefsin aklından bilgisinden beslenir. Haşyet ve hayranlıkla devr ve şen eder. Hakkın indinde kimseye vermediği ancak insana verdiği bu özelliği alimler gayb aleminde hakikatte ki insanın varlığını ve yansımasını bu şekilde ifade emişlerdir. .
Canım duyuşunuzu duyuşumuz gibi, sözünüzü de bizim sözümüz gibi görüyoruz. Neden anlayışınız bizim anlayışımız olmasın.Yahut anlayışımız sizin anlayışınız olmasın. İşte biz böyle biliyor ve görüyoruz. Duyuşumuz bakışımız görüşümüz ve anlayışımız hep aynı madenden ama yinede ayrı ayrıyız . Ortak paydada buluşmakta fayda var.Zira bizim ruhumuz bir kaynağımız bir. İnat etme gel de şu yüce kaynağa düşmanlık etme. .
Bilmek için var olmak gerekiyor. Var edilmemiş insan neyi bilecek.. Var olmak için önce hak indinde murad edilmemiz sonrada hayalimizin kurulması gerek. Onun indinde, bizim hakkımızdaki düşüncesi bizim ruhumuzdur. Düşüncesinin şekli yani hayali ,ise bizim şeklimizdir. Eğer varlığımız mutlak hayal sahibinin hayalinde yoksa , bizi de o zaman yok farz et.. Ey insan alabildiğine büyük düşün ama aklen ve bedenen acz içinde ol ve kibirlenme..Büyük düşün ama büyük görünme.Büyük düşünmek içten ve acziyet içinde tevazu ile olur Bu na kulluk denir. .Büyük görünmek için düşünmek ise kibr ve isyandır..
Hak her şeye bir miktar tayin etmiştir. İnsanın manasında öyle miktar var ki o şimdi görünmez. O insanın gizli anlamıdır. Bu ise öyle özel bir mahiyet ve kabiliyet ki insana şimdilik örtülüdür. Bu özellik zamanı ve zemini geldiği an devasa büyüklükte ama hakka görede o denli acz ve küçüklükte ortaya çıkar. Ahir alemde insan bunu anlar görür. O zaman insanın dünyadan edindiği tüm bakışlar görüşler ve anlayışlar kaybolur insan bir başka göz ve bakışa ,bir başka akıl ve görüşe ve yine bir başka kulak ve anlayışa sahib olur.Ve tabidirki onu taşıyacak başka bir vucuda sahib olur. Her derecedeki kalıbsız ruhun bakış görüş ve anlayışı teşbihle külli nefsin başındaki bakışı görüşü ve anlayışı gibi tebdil olunur..
O göze akla ve anlayışa sahib olan insan Hakikatin sandığı kadar mı yoksa yandığı kadar mı olduğunu o zaman görür. O anda bilgimizin aczi ve kusuru rüsvalık ve utançımız olur. Hak indinde yani varlığın hiç ve yok olduğu yerde insanın varlığı cinayetten beter olur..Bu dünyada varlık elbisesinden soyunup cıplak olabilmenin anlayışı,görüşü ve bakışı haline gelmek her hayal perestin harcı değildir.. O iş civan merdlerin işidir.O yüce bakışa ve görüşe sahib olanları Hak cc sevmeyi inananlara emretmiştir. Çünkü o yüce bakış, görüş anlayış özelliği hakkın kendi özelliği olduğu gibi aynı zamanda da kendi huyudur.
Hülasa bizim aciz ve küçük düşüncemizde büyük düşüncelere gebe. Büyük düşüncelere küçük fikirlerle ulaşılıyor. Sen küçük düşünce ve fikirleri büyük düşüncelerin numuneleri say.Yani eserinin izlerini taşır. Asarı eserinden bulur tanırsın.Teşbihle küçük bir spermin kat kat büyük bir cismin oluyor. Sonra küçük bir kar tanesinin çığ olması pek muhtemel.Şu küçük vesileye bak ki geliştikçe ne muazzam bir şey oluyor.Oysa ki ilk başta hiç belli değildi .İşte düşüncelerimiz fikirlerimizde aynı böyle.
Bir buğday tanesinden zamanla ambarlar dolusu buğday elde edebiliyoruz. Bİr ademden nice ademler bir müddet sürete gelmiş, keza nice küçük bir fide devasa agaç olmuştur. Hülasa muhabbetten alem tohumu ondanda nice alemler vucud bulmuştur. Hiç bir şeyi küçük görme ki seni ona muhtac etmesinler.Bakışını görüşünü anlayışını geldiği sınırsız o denize yani kaynağına doğru dönder can bul. Bağını ondan koparma. Ondan meydana gelen varlığa döndürürsen yok olursun.