Tercihlerimiz temyiz kabiliyetimizi yani en iyi ve doğru ayırd edebilme hünerimizi gösterir.
Ama daha önce tercihlerimiz vasıtasıyla geldiğimiz iyi yada kötü her duruma ihtiyaçlarımız sebeb olmuştur. Tercih etmeye bizi zorlayan en güçlü etkenlerden biride muhakkak ki ihtiyaçlardır. Çünkü ihtiyaçlar bizi sürekli tercih etmeye zorlar gizli ve açık bize yön verirler. Yani ihtiyaçlar insana yön vermede çok büyük bir rol oynar. Özetle söylersek herkes anlayışı yahut da anlayışsızlığı karşılığında ihtiyaç hissi duyar ona göre meyl eder..
İhtiyaç hissimiz bize yön verdiğinde bizi çekip bir yere getirip bağlar.. Çünkü insan muhtaç olarak yaratılmıştır. Bu yüzden içinde hep ihtiyaç hissiyle yaşar. Ancak anlayışlar artınca ihtiyaçlarda bir bir derece derece değişir.
İhtiyaçlar genel olarak iki kısımdır. Biri bedeni diğeri ise manevi ihtiyaçlardır. Maddi ihtiyaçlar insanda gizli bir bağlılık yapar.
Manevi ihtiyaçlarda onun gibidir. İnananlar için ikisi önemlidir. Fakat birinin fazlalığı değersiz sayılırken iken diğerinin ki çok değerli sayılmıştır. Hadli olana yönelmesi yasaklanmış önemsiz gösterilmiş yani ona duyulan ihtiyaç bağlılık men edilmiş diğerine ise men edilmemiş bilakis önü açık bırakılmış oraya yönelmesi ihtiyaç duyması istenmiştir. Manevi aleme olan ihtiyaç hissi inanan insana tercih ve tavsiye edilmiştir. İnsanın kendi kendine cevaplaması gereken en önemli sorulardan biride ''Hayatta en fazla ihtiyaç duyduğum şey nedir ''sorusudur.
İnsan hakikatte Allah'a muhtaç olduğunu anlayana dek Yüce Allah bu varlık yani kesif alemden latif aleme kadar bu ihtiyaçlar sebebiyle derece üzerinde derece şeklinde kendini insana hissettirir. Muhtaçlık ve ihtiyaç hissinin üzeri sınama maksatlı örtülmüştür. İnsan varlığa muhtaç kalmayacak nihayet varlığa olan bağlılığı bırakacak Allaha olan muhtaçlığını anlayacaktır. İnsan gerçekten de Allah'a muhtaçtır ona sığınır bu varlığa değil. İnsan maddi ihtiyaçların dilenciliğini terk edecek mülkün sahibi olan Allah'tan dilenecektir.
İnanmayanlar ile henüz anlayışını hayvani dürtü mertebesinden kurtaramamış kişiye göre manevi ihtiyaç diye bir şey yoktur. Onlar için geçerli akçe maddi ihtiyaçlardır. Ona dayanır ve ona sığınırlar. Onlarda bedenin beş duyusu olan nefsin hazlarıdır. Bu yaşayış ise gözleri bağlı değirmen eşeklerinin haline benzer hazların etrafında sürekli tavaf eder dolanırlar.
Diğer manevi ihtiyaçlar ise tamamen kalbde ve ruh da akılda yaşanan ulvi manalardan ibarettir.Bir şeyin manası o isim taşıyan şeyin lezzeti demektir.
Gözleri açık inananlar da işte bu manaların etrafında tavaf eder dolanırlar. Maddi varlığın içinde barındırdığı tatların manası ile manevi isimlerin ve işlerinin içindeki lezzetlerin manası birbirine zıttır.
İhtiyaç hissi yani çekim duygusu bir pıcak gibidir yani ne amaçla veya ne için duyulduğuna göre farklıllık arzeder. Etraflıca düşünüldüğünde içinde yol ayrımlarının gizlerini barındırır. Gizli açık ihtiyaç duyduğumuz şeyler veya şey sonunda yakamızı ele veririz. Sonunda o şey elimizde patlar.
Akibetimiz onunla olur. Bu nedenle tercihlerimize sebeb olan ihtiyaçlarımızın ne için ve kim için olduğu çok önemlidir.
Maddi ihtiyaçlarımız manevi ihtiyaçlarımzın önüne geçtiği an denge kaybolur. Düzen bozulur. Ancak manevi ihtiyaçlarımız maddi ihtiyaçların önüne geçtiğinde denge yeniden korunur ve kurulur. Manevi ihtiyaçların karşılığı olan hazlar kalbde yaşanırken. Maddi olan ihtiyaçların karşılığı olan hazlar ise nefste yaşanır.
Her ikisinin yani imanın ihtiyacı ile bedenin ihtiyacı yani gıdası ayrı ayrı şeylerdir. Bedenin imanı ve hayatı mesabesinde olan ihtiyaçları arzdan ve onun unsurlarındandır. Kalbin imanı ve hayatı sayılan ihtiyaçlar arş' dan ve arşın unsurlarındandır. İşte hakikatte insanın tarifi de budur. Yani o hale gelen varlığa adem yani insan denir. Acaba bizi gece gündüz ruhumuzun, aklımızın, kalbimizin ihtiyaçlarımı yoksa nefsimiz yani ten organlarımızın ihtiyaçlarımı yönlendiriyor. Mesele budur. Öncelikle bu ihtiyaçları anlamakla ve ayırmakla meseleye bakabilir düşünmeye başlayabiliriz.
Kim neye ihtiyaç duyuyorsa onun peşinden koşar. Gece gündüz onunla yatar onunla kalkar hep onu anar. Herkes anlayışı nispetince ihtiyaç duyar..
Kimi varlığa ihtiyaç duyar kimi Allaha.. Kimi paraya ihtiyaç duyar kimi bir lokma ekmeğe ihtiyaç duyar. Kimi şehvete ihtiyaç duyar kimi aşka .. Kimi kötülük yapmaya ihtiyaç duyar kimi iyilik ve hayra. Kimi ameli için maddi karşılık beklemeye kimi ise sevap kazanmaya ihtiyaç duyar...Kimi duaya ihtiyaç duyar kimi lanete. Kimi bir dosta ihtiyaç duyar kim dolandırmaya ihtiyaç duyar.. İnsan neye çok fazla ihtiyaç duyuyorsa yatıp kalkıp onun peşinden koşar. Ancak insanı hayvandan ihtiyaçların anlayışı ayırır.
Maddi ihtiyaçlarımız, tutku derecesine varmış vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelmişse manevi ihtiyaçlarımız azalıyor derimiz yani kalıbımız dahada kalınlaşıyor demektir. Maddi ihtiyaçlar sanki onsuz yaşanmaz derecede bir bağlılığa sebeb olmuşsa gama, kedere, isyana bizi çekip getirmişse o ihtiyaçlar artık bizim putumuz olmuş demektir. Onun uğrunda yaşıyoruz çalışıyoruz onun uğrunda dostluk kuruyoruz işler güçler yapıyoruz demektir. Onun uğrunda düşünüyoruz ağlıyor seviniyoruz demektir. Kısacası ona ibadet ediyoruz secde ediyoruz demektir.
İnsanın kimliğini ve gerçeğini ihtiyaçları ortaya koyar. Hayvanın kimliğini ve gerçeğini de yine ihtiyaçları gösterir. İnsanı hayvandan ayrıldığı nokta tam burasıdır. İster kabul görsün ister görmesin ama hayvanda insan aklının anlayışı yoktur. Hayvana ancak Allah ihtiyacı olduğu kadar akıl yani anlayış vermiştir fazlası verilmemiştir,
Hayvana verilen anlayış kısıtlıdır. Ama insanın anlayışı kısıtlı değildir. İnsana verilen anlayış hayvanın anlayışının çok ötesindedir. Gittikçe ziyalaşır.
İnsan anlayışlarla hayvandan sürekli ayrılır uzaklaşır yani hayvanlığı geçer. Geçemezse vay haline.
İhtiyaçlar insani tarafımızın mı yoksa hayvanlık tarafımızın mı öne çıkıp çıkmadığını gösteren yaman bir tılsımdır. Gerçekte hüner hayvanlığın tarafını değil insanlığın tarafını çıkarıp ortaya koymaktır. Bu yüzden ihtiyaç duyduğumuz peşinden sürekli koştuğumuz şeyleri yada şeyi gözden tekrar geçirmekte birçok fayda var. Maddi ihtiyaçlarımız sürekli bizi peşinden koşturacak kadar her şeyin önüne geçmişse maratonda en son koşan atlet biziz yani yarışı kaybediyoruz demektir.