Can bir müddet, fani beden içinde görünmez bir bağla bağlı ilahi bir nefha yani rahmani nefesdir.
Ölünce toprağa girecek olansa toprak unsurlarından yaratılan bu bedendir. Can nasıl olur da toprak altına sığar. Canın unsuru, beden gibi toprak unsurlarından olmadığından oraya sığmaz.Ama Hak dilerse başkadır. Hak işleri yani efalullah aklın ötesinde sır işlerdendir. Dilerse katre ye bir deniz sığdırır. Her can bedenini tanır nerede olduğunu bilir toprağını bulur. Ama istendiğinde toprağın özünde olur orada durur. O kabiliyettedir. Ya da izin verildiğinde özgür olur. Canın esareti yahut özgürlüğü imanı ve salih amellerin azlığı ve çokluğu birde kabul edilişiyle ilgilidir. Buda insanın manai derecelerini gösterir.Kimi ruhların özgür kimi ruhların esareti bu sebeble ilişkilidir.Velev ki hak dilenmesin..
Çünkü ‘’O rahman ve rahimdir.’’
Bu varlık ve beden kalıbları matruşkaya benzer. İçi açıldıkça açılan kat kat yapraklar gibidir İçten içe sonuna kadar gidilir oradan yokluğa varılır. İşte o yoklukta beseri gözlerle görünmez can gizlidir. Her şeyi keyfiyetsiz ihata etmiş ve kuşatmıştır. Beden kuvvetini bu can dan alır. O sebeble gölge hareketlerini yapar. Canın bedenle bağı insanın ruyası ile olan bağına benzer. Ölü gibi uyayan birinin ,uyandığı zaman kendi ruhunu başında bulmasına benzer.Binlerce koyunun içinde bir kuzunun annesini tanıması bilmesi ve bulması bunun gibidir.. Yıllarca dışarda arayıp durduğun hazinenin aslında senin havlunda gizli olması ve bulman gibidir.
Hz Mevlana bu durumu şöyle izah eder ''Haşa Allah hakkı için sen, diriyken de bu alemden dışarıda değilsin, ölüyken de..Gayb havasında bir kuş uçar ama gölgesi yere vurur. Beden, gönlün gölgesinin,gölgesinin gölgesidir. Nereden beden gönül mertebesine erişecek? Adam uyur, ruhu, güneş gibi gökyüzünde parlar. Bedense yorgan altındadır. Can, boşluklarda astar gibi gizlidir, bedense yorganın altında döner durur. Ruh, “Rabbimin emrindedir” gizlidir buyurmuştur.
Marifetin doğuşu ,beşeri bakış görüs, yaşayış ve anlayışın, can bakışı ,görüşü, yasayışı ve anlayışı haline gelmesiyle olur.Yoksa insan beşeri vasıflarla kaldıkça suretlerin ardındaki hakikati ve ahireti insan idrak edemez. Cahil ve hayvan gibi tabiata bağlanarak bir hayat sürer. Canın özelliği ebedidir ve diridir. Gaflet içindeki bedenin vasıfları geçicidir. İnsan geçici toprak yani tabiat vasıfları uğruna ,Can incisini nimetini heba eder ucuza satar yahut gülyabanilere bedavaya verir. Eğer can vasıfları idrak etse insan, bilse, farkında olsa, hemen secdeye kapanır iman eder..Can vasıfları kjitablara anlatılışa sığmaz.
Hakikat, cahillikten kemale yani can olgunluğuna doğru yaşanan bir terakki sürecidir.İnsanın maksadı budur. Kendini bilen rabbini bilir marifetine sahib olur. Ahirette insana yarayacak olan ancak canın bakışı,görüşü ve anlayışıdır.. ona göre insana ahir unsurlardan libas giyer. Bakışı ve görüşü bu dünyada kör olan Ahir alemde de yine kördür. Bu husus ayetlerle cenabı hak tarafından insana bildirilmiştir.
İnsan can ile ten; akılla şehvet, ulvî ve süflî hisleri cami ismi gereği kendinde toplayan barındıran bir varlıktır. Bir yandan Ulvî olan his ve hasletleri ile kanatlanıp yükseklere uçurmak isterken buna mukabil bedenide ait olduğu yer kabuğuna bitki gibi pençelerini geçirmiş ona dört elle sarılmış bırakmamaktadır. Bu dünyadan ayrılmak istememektedir. İşte insan bu çeşit paradoks yahut çekişler içinde kalan yaşayan bir varlıktır. Sınamak için bir kalıbla dünyaya gönderilmiştir.
Hakikatte ölü kimdir ; yaşasada canından haberi olmayan kişidir. Hakikatte Canlı kimdir canından haberi olan, can verenine yani Hakk’a muhabbeti olan kimsedir. Yani candan haberi olan kimse daha bu dünyada ikinci kez doğmuş demektir. Buna doğuşa gafletten uyanış da denir. Kimin Hakk’a karşı muhabbeti yoktur? Kendi canından haberi olmayan kimsenin işte o ölü kişidir. insanın bedeni suretten,canı ise ilahi manalardan mütevellit kuvveler bütünüdür. Bu kuvvelerin hepsini insana hak kendi özelliğinden vermiştir.İşte İnsan-i can bu candır. Ama toprak karanlıklarında esaret altında, kalan can özelliğini ve kaabiliyetlerini unutmuştur. Yüce Allah resullerini ve nebilerini bu sebeble yeryüzüne göndermiş insanı yanlız bırakmamıştır.. Ahir zaman velilerinide insanların içlerinden seçmiş aralarına koymuştur.
Hz pir Mevlana ''can'' hakkında şöyle buyurur ; ''Bil ki sen onun sanat elindesin. Gözündeki bu bağ kalktı mı sanatın sanatkarın elinde halden hale girmekte olduğunu anlarsın. Gözün varsa kendi gözünle bir bak. Hiçbir şeyden haberi olmayan bir ahmağın gözüyle bakma. Can alemi, safa denizidir; bedenin, maddî varlığın da onun köpüğü gibidir! Safa denizine bak; köpüklerden elini çek..
Duygu akla esirdir, fakat bil ki akılda ruhun yani canın esiridir. Can, aklın bağlı olan ellerini çözdü mü haline imkân bulunmayan işleri de yapar, düzer. Duygularla düşünceler, duru suyun yüzünü çer çöp gibi kaplamıştır. Bütün canlar birdir, bir yerden gelmiştir! Görünen her şey, kainatın sahibi, kainatı yaratan büyük bir varlığın bulunuşunun belirtileridir! Eğer aklın varsa, şaşı gözünü düzelt de, kainata öyle bak!..
Bir an için, altın kırıntısına benzeyen "din"i al, dilinin altına koy da, senin kendi gönlünde, kendi içinde nasıl çok kıymetli bir maden bulunduğunu gör, anla! Sende bulunan beş duygu ışığını gönül nuru ile aydınlat! Duygulan, beş vakit namaz gibi bil! Senin gönlün ise, yedi ayetten ibaret olan Fatiha Suresi'ne benzer! Her sabah, göklerden bir ses gelir; gönlünden dünya sevgisini atabilirsen, o sesi duyar, hakikat yolunun izini bulur, yol alır gidersin!
Illetlerle, nefsanî arzularla dolu olan hayvanî rühunu ona ver de sonsuz olan, hoş olan insanî rühu elde et! Beden canla gelişir, günden güne büyür; fakat can gitti mi bedene bir bak, ne hale gelir? Bedeninin ancak bir iki arşın boyu vardır; lakin canın, ta göklere ağar, gökleri dolaşır. Can düşünmeye başladı mı a yüce kişi, Bağdat’ a, Semerkant’ a dek yol, yarım adımdan ibarettir. Can, bedenin sakalına, bıyığına aldırmaz; fakat beden, can olmadıkça bir leştir, aşağılık bir şeydir.”buyurur.
Daha henüz dünyada iken Candan bakmanın anlamanın yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorsan küçük bir örnek vermek gerekirse 100 km süratle giden arabanı karşıdan gelen bir tırın üzerine sür.! O zaman bak sen şu canın anlayışına, görüşüne.! Can bakışı işte o an başlar devreye girer. O bakışa göre bu dünyadaki bakış görüş rahatlığı bir aldatmaca yani rüya gibidir..Nefsimiz ve arzularımız olan kötü huylar ,can gözünü kapamış yahut kör etmiştir.
Kaza başa geldi mi can gözünü ozman görürsün.O anı içindeki hali bir düşün ,hakiki heyecanı iyi anla ,gerçek korkuyu kendinden geçişi bi gör.! Heyecan candan gelir akıldan değil.Aklın hisleri uykuda ve gaflettedir. Ruya da yaşayan akıl gibidir..,can ise öyle değil.!? Can kendini hiç kimseye göstermez. Can akla kuvvet verir . Kaza anında akıldan o kuvveti alır kendi devreye girer. Can sadace akla değil tüm uzuvlara yani varlığa derecesince kuvve veren bir ilahi kuvveidr.
Canın çekilisi aklın kavrayacağı bir iş ve oluş değildir. Can gözünü açtımı o an gaybe mansub sırlar ortaya çıkar.Tenin aklı başında değildir ki kazaya akıl erdirsin canını kurtarsın ,o anı anlayabilsin mümkün müdür. Akıl canı daya dünyada yaşarken tanıyan akla denir yoksa ruyada yaşayan akıl diri canı kurtaramaz. O anı ancak can anlar ve can yaşar.! Akıl gider. İşte o an, candan bakış ve candan görüş başlar.
Candan görüş hakikatin ilk başlangıcıdır. Her iki alemide görür . Candan bakış, görüş ve yaşayış işte böyle bir şeydir.. Yani yaşanır anlatılmaz derler onun gibidir. Başı buysa sonrası ötesini yani sonsuzluğa doğru gidecek olan ebedi can serüvenini artık siz düşünün.!
Şöyle bir hayal edin ve bunu geliştirin bu huyunuz olsun ,hayali bir sürün bakalım sizi nereye götürecek. Belki cennet yurduna veya araf alemine.. veya cehenneme. Korkunun yaşandığı mahşer belki beka yurduna kim bilir. Mahşerin ihtişamına bak can korkusunu bi düşün,!
Bu dünyada yaşarken candan görmeye ve yaşamaya nail olanlara ne mutlu.! İhlas da,takvada,kullukta onları kim geçebilir.!
Ölümün korkusu can ın doğum sancıları gibidir. Can doğduğunda ahiret yurdunda kendi unsurlarına dönüşü için can atar.Can ne dünyaya göre bakar,nede dünyaya göre düşünür. Can ahirete hakikate göre bakar ve ona göre düşünür.! Allah için olan can dünyaya aldırış etmez..Başka çeşit yol yürür. Onların çeşit yürümeleri akıl ve ihlas kanatlarıyla olur.Hayvani can ise tam aksi çırpınır durur.Candan yaşamak ancak bedenden geçmekle mümkündür.Yani ölmeden önce ölmüş gibi davranmak ve yaşamakla ilgilidir.
Bu dünyada her vucud kendi aklının ve nefsinin bakışı ve düşüncesine göre yaşar taki ölüm gelene yani aklın rüyadan uyanıp canı doğana kadar. Ancak bedenin ölümüyle can doğar hayat sürer. Resulullah sav efendimiz buyurduğu gibi insanlar dünyada rüyada ki gibi yaşarlar..öldüklerinde ise uyanırlar..Can uyanıklıktır..işte insan bütün nedenle âlemin varlığına hamil bir var'dır. Canı ve onun cihanını anlamak için bu beyitteki ilk cümleye çok dikkat edelim.
On sekiz bin âlemin cana misâli sendedir
Bil ki sensin ferd-i cami' Hak kemâli sendedir
Hak kemâliyle cemâlin eyledi sende ayan
Sensin ol sun'-ı İlâhî Hak cemâli sendedir.
Hâsılı sensin bilirsen ol hüma-i lâ-mekân
Kim bu eşyanın serâser hep hayâli sendedir.
Sana vasıl olmak için seyr eder bu kâ'inat
Bildi ilham ile bunlar Hak visali sendedir
Ism-i a'zam rûh-u âlemsin hakikat Gaybîya
Zahir u bâtın bu dehrin hep misâli sendedir.
Divanı Ata
Çoğu alim ve mutasavvuf insandaki bu can güzelliğini ve özelliğini ısrarla vurgulamış, insan o kadar zengindir ki bu özelliğini muhafaza edebilirse ne ala ..buyurmuşlardır. İnsana ,ya alim ol, alim olamazsan öğrenen ol..O da olamazsan hiç değilse dinleyen ol..Bu üçünden biri ol. Üç şeyden birisi olursan o zaman kurtuluş kapını çalar denmiştir,
Tevhidin manası Allah'dan başka hiç bir şey yoktur.. ancak ve ancak Allah var demektir. Yani ondan başka mevcud yoktur. Ve yüce Allah yarattıklarından müstağnidir. Bu mevcudiyet yani varlık onun kıyam bi nefsihinde var ettikleridir. Onun dışında hiç birşey yoktur. Yani hiç bir şey Allah’dan ayrı değildir. Allah en doğrusunu bilir.
Eğer arar isen kendi necâtın
Tarîk-i sıdk üzre artır sebâtın
Kıyâm-binefsihî anla hayâtın
Bu kıyâmdan hiç ayrılan olmadı.?
Kemâlî nutkundan olanlar âgâh
Bilirler söyleten söyleyen Allah
Bu söz benim değil Hakk’ındır billâh
Ârifler sözünde yalan olmadı..
Osman kemali divanı ks
Hz Mevlana, ''İşin sonunu gören gözlere ne mutlu. Onlar, bedenin bozulup çürüyüşünü görürler. Hz Ahmed’in gözü de onu görmüş, cehennemi buradayken kıldan kıla seyretmişti. Arşı, kürsüyü, cennetleri görmüş, gaflet perdelerini yırtmıştı. Zarardan kurtulmak istiyorsan gözünü işin önünde kapa, sonuna bak. Sona bak da yokları var gör, bu varları, duyguyla duyulan aşağılık bir şey bul. Sözü bu işte hakikate işaret eder.Yüce Allah yerlerin ve göklerin nurudur.Rabbim bu zulümat içinde kalan can nurumuzu arttırsın.Ziyadeleştirsin.
Amin