Kendinden emin o kadar kendine Müslüman var ki içimizde.
Kimse komşusuna akrabasına, dostuna, yetim ve yoksula yani etrafına Müslüman değil.
Kendine Müslüman kişilerin hiç kimseye bir faydası yok. Pirin öz bir ifadesiyle Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok..! Nice elbiseler gördüm içinde insan yok" gibiler.
Yaptıkları çoğu amel ve işleri, sahte tevazu ve yüz ekşitmeden sabır göstererek yapıyorlar. Yani tahammül ve tevazuları dünyalık emellerini elde etmek için. Görünüşte ise Allah rızası için. Ancak kendi başlarına kaldıkların da gerçekleri ortaya çıkıyor.
Açık söyleyelim gizlemeyelim. Yalnız başına kaldıklarında kinlerinden parmaklarını ısırıyorlar. Tahammül ettikleri yani sabrettikleri şeylerden nefret ediyorlar. Gösterdikleri tevazuları onlara aşağılık hissi veriyor. İçten içe insanlara olan kinlerini arttırıyor. Yani tevazularının ardında kin ve kibir, sabırlarının ardında içlerinde nefret doğuruyorlar.
Yani kendine zengin, kendine cömert. Kendini düşünen ve seven, kendi ve ailesinin istikbal ve geleceği canı için çırpınıp duran kadar Müslüman görünümlü insan var ki içimizde saymakla bitmez. İnsanlık, iyilik hayr, umurlarında bile değil. Âmâ görünüşte öyleler..!
İnsanlık bu gibi insanların ne zenginliğinden ne bir fayda görmüştür nede cömertlik elleri insanlığa ulaşmıştır. Bencil ve çok cimri olmalarına rağmen gösterdikleri sahte tevazu ve sabır sebebiyle halkın içinde çok rağbet görür fikirlerine itibar edilirler.
Bu tür insanlar gücünü, aslında dünyada sahip oldukları servet ve mevkilerinden alıyorlar. Vakur gibi dik duruşları bu sebeptendir. Yaptıkları amel ve işlerinde sırtlarını, hep mallarına ve mülklerine dayanarak yaparlar yüzden hayatlarında huzurlu ve mutlu gibidirler. Dünyanın geçmiş hayalleri insanları nasıl uyutursa. Gelecek hayalleri de insani öyle uyutur.
Huzurlu gibi yaptıkları ibadet ve amellerinin ardındaki güç ve ihlas ,o mal ve servet iledir.!?
Yani güçlerini inancın dan değil ardında gizledikleri servetlerin den ve mallarından alırlar. Halkta onları Hak adamı zanneder. Bir gün gelir o güvendikleri servet ve malları güç olmaktan çıkarır ellerinden alırlar güçün gerçekte kimin olduğunu onlara çok iyi gösterir, hatırlatırlar.! O zaman kimin ne mal olduğu ortaya çıkar..!
Kendine Müslüman olanlar halktan safiyane gördükleri saygı karşılığında surat ekşiliği ve kibir satarlar. Çoğu halkta onları takva ehli, vakar sahibi gibi görür. Cömertlik sahibi sanır.
Halkın içinde hemen belli olurlar. Kıyafetleri oturuşları etrafında insanların toplanması ve tabi ki konuşmalarından ayrıcalık oldukları seçkin oldukları hemen anlaşılır. Yani uzaktan halkın içinde parmakla gösterilecek kadar belirgindir.
Ve çokta İtibar bulurlar. Ancak kimseye de öyle kolay kolay da itibar vermezler. Kimseye karşılıksız iyilik yapmazlar çıkarlarını çok severler. İhsan ve iyilikleri gösteriş itibarı iledir. Yoksa iyilik yapmazlar. İyilik ve itibar verdikleri kişileri de hiç unutmazlar.
Zamanı geldiğinde yaptıkları iyiliği hatırlatırlar. Tefeci gibi karşılık taleb ederler. Karşılık bulamazlarsa kin güderler. Kinle bir şey elde edemeyeceğini anlayınca bu seferde yaptığı iyiliklerin faizciliğine soyunurlar duygu sömürücülüğüne başlarlar. Oda tutmazsa bu sefer sağda solda yaptığı iyiliği anlatır, iyiliği yaptığı kişinin nankör olduğunu dedikodusunu yayarlar.
Yaptıkları küçük şeyleri büyük şeymiş gibi anlatır anlattırır inandırırlar. Yani göz boyarlar. Pot kırmazlar. Yalanlarını güderler. Çok fırsatçıdırlar. Her hangi bir konuda öncelik söz konusu olursa, kılıflarından çıkar hemen kaymağa talip olurlar. Ve bunda da çok başarılıdırlar.
Yani bu kendine Müslüman görünümlü insanlar kendilerini bulunmaz Hint kumaşı gibi gösterir, şeytana bile külahını ters giydirirler. Çok zeki insanlardır. Yani attıkları taş kurbağaları ürkütmeye yetiyor. Bu dünya pazarında alıcılarını çok iyi buluyorlar. Çok ta güzel gönül avlıyorlar, iyi de başarıyorlar. Nereye kadar bakalım..
Kendine Müslüman olanlar ne bu ümmetin ne de milletin derdinde değil. Kalabalığın içinden kaybolmaları takvalı olmaları yada itikafa girmeleri sebebiyle değil sadece insanların sorunlarından kaçtıklarındandır. Dert dinlemeyi sorun çözmeyi sevmezler. İnsanı yük görürler. Kısaca insanlara hizmet etmekten kibr ederler.
Dertsiz tasasız yaşayan o kadar zengin kendine Müslüman var ki memlekette kazandıkları unvan ve imkanlarıyla sefahattalar. Ahirette de kendilerinin cennette olduklarından eminler. Nede olsa dünyada ki cennet gibi hayatları, Ahirette yaşayacakları cennetin şimdiden müjdecisi. Haklılar tabi ki!
Vatandaş hala eski sıkıntılarıyla meşgul, hikmeti ilahi hayatı tam bir cehennem, mahkemede, sokakta, koşturup duruyor. Vatandaşın derdini dert edinen, müşkülünü kimse ne dinlemeye ne de halletmeye talip değil!..
Çoğu kişi kendi egosunun, istikbalinin ve rehavetinin peşine düşmüş ona tapmış. Bürokrasi ayrı bir gündem, zengin kibirden, fakir dertten, yetim sahibsizlikten, hülasa çoğu insanın her biri ayrı telden çalıp duruyor. Bunun sonu nereye varır bakalım... İmtihanı unuttu insanlık.
Kibrin saltanatı muhakkak bir gün yıkılacaktır! Bu kibir ve servet sarhoşluğu her kimdeyse bilsin ki, o çok büyük bir hüsrandadır. Halkın iki eli kıyamet günü bunların yakasındadır. İster hoca olsun ister zengin olsun ister imtiyaz veya mevki makam servet sahibi hiç farketmez..!
Haklının haksızdan, Mazlumun zalimden, fakirin zenginden İftiraya uğrayanın yalancıdan hakkını alacağı gün pek yakındır.!
Tevazunun ,gösterişsiz Hakkın iktidarı, muhakkak bir gün gerçekleşecektir. Adaletin ve eşitliğin yani üstünlüğün ancak Takvada yani yüksek ahlakta olacağı gün bu memlekete bir gün gelecektir!
Allah özünde mümin ve Müslümana olanların yanındadır.
Ahmet Düzgün