Hayatı bu karmaşık halden daha iyi ve yaşanılır bir hale getirmek istiyorsak, O zaman hakikati daha iyi anlaşılır bir hale getirmek zorundayız.. Ki hakikat ve hayat daha iyi yaşanabilir ve sevilir bir hale gelsin. Hayatımızı ne kadar karmaşık hale getirirsek, yahut kim getirirse, insanlık her iki alemde de o denli karmaşa içinde mutsuz ve huzursuz olur.
Hayatı karmaşık hale getirmek iki halde ve sebebten olur. İnsan, hayatı ya bilerek karmaşık bir hale getirir yahut ta bilmeyerek karmaşık bir hale getirir. Hayatın karmaşık hale gelmesi her şeye zarar verir kimseye fayda vermez. Yani İyi kötü herkese ve varlığa tesir eder yansır.
Bilmeyerek hayatın karmaşık hale gelmesi insanın tembellik ve gafleti yüzündendir. Birde nefsini dizginlememesi yüzündendir. Bu yüzden insan hayatta türlü meşakketler sıkıntılar üzüntü perişanlık ve pişmanlık zillet vb. hallerle karşılaşır yüzleşir. Bu karşılıklar inanan insanın kefareti gibide görülür. Bunun sebebi insanın dünya hayatındaki hayat tarzını alışkanlık haline getirmesindendir. Bu da insanın tabiatında olan unsurlar ve unsurların tesiri sebebiyledir. İnsan ancak manevi olgunlaşma ile bu dünya alışkanlıklardan kurtulur Bunun için caba sarf etmelidir. Bu derdin çaresi devası her daim bulunur...
...Ancak bir diğeri var ki onlarda hayatı ve hakikati bilerek ve kasıtlı olarak karmaşık bir hale getirmek isteyenlerdir. İşte bizim asıl ve esas meselemizde budur. Bunlar safi kötülük olmuş habis ruhlardır. İşte bu saf kötülüğün büründüğü ve oradan fısıldadığı kisveler, hakikatin iyi ve açık olarak anlaşılabilmesi önünde en güç rakiblerdir. Bunlar Gaybe inananların, insanlığın, iyiliğin huzurun barışın düşmanıdır. Hakikatin anlaşılmasını örtmeye çalışmak için gönüllü görevlidirler. İnananlarda onlara düşmanlıkta gönüllü kişilerdir..
Dünya hayatındaki karmaşaya bilerek ve kasıtlı sebeb olanlar iki sınıftır. Biri görünen bir çatı altında ve diğerleri ise görünmeyen çatı altında örgütlüdür. Görünen görünmeyen bu cinsleri birbirine yaklaştıran ve birleştiren bir amaç ve gaye vardır. O amaç doğrultusunda kaynaşır menfaatleşir hareket eder, aile olur devletlerini kurmak isterler. Tek amaç ve gayeleri hakikati anlaşılır olmasını örtmek ve gizlemektir.. Ki yaşanabilir bir hale gelmesin.. Ama Allah nurunu tamamlayacaktır.
Hakikati ve hayatı karmaşık hale getirmek isteyen görünmez sınıfın başında kibirli vesvese bir komutan vardır. O da insanın düşmanı olan lain şeytandır. Emrinde tekmil bekleyen vezirleri, komutanları hizmetçileri, ulakları, orduları, bölükleri ve her bölüğün başında ise bir baş vardır.
Bölükteki her baş insanın güzel yaşayışını istikbalini huzurunu iyi işlerini yani hayatını kötü bir hale dönüştürmek, hakikati anlamasını engellemek için görevlidir. Bunlar ateşin ışığından yaratılmış kesif yani maddi olmayan enerji türü varlıklardır. Hayatı daha karmaşık bir hale getirmek için yüz aksi mana yani lügat ve dille saldırmak için hazır kıta beklerler. Ancak Bunların tam akside insanı korumakla görevli sayısız melek ordusu vardır. Temkin halinde beklerler.
Bir diğer hakikati ve hayatı karmaşık hale getirmek isteyen görünen ikinci sınıf olanlarda var ki onlarda et ve kemik yani ten cinsinden olan insanlardır. Bu insanlar ilhamlarını yani vahiylerini vesvesecinin vesvesesin den ve nefslerin yönlendiren arzu ve isteklerinden alırlar. Yani ilahi vahiyden almazlar. Çünkü vahiyden tiksinir ..nefret ederler.
Bu tip insanlar hakikat gün gibi ortaya çıkmaya görsün ışığın bir zerresinden bile yarasa gibi karanlığa kaçıp sığınırlar. Onlara İnsan şeklinde ve kalıbında olan insan şeytanları da denir. Bunlar şeytanın gönüllü yarenleri işbirlikçileri yandaşları olan kişilerdir. Şeytan gibi karmaşa ve kaosu severler. Yani bu karmaşayı sevmek ister bir kişinin anlayışında olsun ister devlet yani ülke nezdinde bünyesinde işler hep aynı mihver üzere hareket eder yürür.
Bu insan şeytanları her kılığa bürünürler çünkü bir müddet onlara verilmiş izin ve ruhsatları vardır. Yeryüzünde özgürce dolaşırlar. Şer kılığında açık ve gizli olarak ortaya çıktıkları gibi, tevazu ve takva yani din kisvesi altında da görünürler. Kılıktan kılığa girmek ve tesir etmekte, çokta usta ve mahirdirler. Ancak basiret sahibi olanlar onların bu sırıtışını görür. Simaları hareketleri ve kokularından onları tanırlar.
Kısaca görünen ve görünmeyenler, aynı idealler için ''BİR '' olurlar. Onları birleştiren sebeb yani hayatı karmaşık hale getirmek fitne fesadı yaymak hakikati anlaşılmasını engellemek ten başka bir şey değildir. Kimi zaman ellerinden bu güç alındığında ruhlarını kaybetmiş zombilere dönerler.
İnsan ve şeytanı aynı amaç uğruna mücadele etmesine sebeb nefsindeki şehveti, açlığı, hırsı yani istek ve arzularıdır. İblisin ise kibirlenmesi, kendini beğenmesi, kendini insandan üstün görmesi, insanı alt etmek için ettiği yemin etmesi yüzünden başka bir şey değildir.
İnsan kendini tanıyabilseydi tüm varlıklardan yüce olduğunu bu alçakça işlerden ne kadar uzak kıyas götürmez bir varlık olduğunu anlardı. Sonrada şeytan ve nefsiyle birlik olup hakikati örtmeye çalışmazdı. Şüphesiz insan rabbine karşı nankördür. Kininden kendi kendine kasd eden bir hale dönüştü. Kin güdenlerle birlik oldu.
Hakikatin daha iyi anlaşılabilmesi ve hayatın yaşanılır bir hale gelmesi için insanlığın önündeki bu iki yaman düşmanını bilmesi ve onunla ölene dek mücadele etmesi uyanık olması en yüce bir gayedir. Hakikate taraf oluş ve duruş her mümin kişinin karakteridir. O yüzden insanın tavrı duruşu çok imani bir meseldir. Maksad hasıl olmuştur vesselam.
Ahmet DÜZGÜN