İnsana canlı ve cansız tabiat üzerinde düşünmesi, ölümü sıkça anarak ibret alması sürekli ikaz edilmiştir.
İbret almak insana farzdır.
Çünkü tefekkür etmesi insana emredilmiştir. Bu varlık ve olayların üzerinde düşünülmesi ve ibret alınması gereken çok hikmetler, manalar, ve alınacak dersler olduğu muhakkak.''Hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O'dur." Ayetinde ölümün hayattan önce anılması hikmeti, insana kul olduğunu,hayattan daha çok hatırlatıcı ve öğretici olması dolayısı iledir..
İbret insanların iyi veya kötü hallerini, âhirete dair olan durumunu düşünmesi, işin akıbetini yani görünmeyen kısmını kavraması ve muhasebesi ilmidir. İbret, insanın hak nazarında, nasıl ve ne durumda olduğu endişe ve korkusu sebebiyle başlar, kaynaklanır ve beslenir büyür.O kadar büyür ki cihana sığmaz.Ama kendinden eminlik hali nedense insana ibretle baktırmadığı gibi de hiç bir şeyi dikkate aldırmaz.
Peygamberimiz "Üç şey olmasaydı âdem oğlu asla başını önüne eğmezdi: Fakirlik, hastalık ve ölüm. Bununla birlikte o yine de çok cesurdur."Buyurmuştur. Demek oluyor ki insanın, hoş karşılamadığı sıkıntı ve belalarla önünün yani azgınlığının kesilmesi yine insanın iyiliği ve hayrı için...
Yani çoğu insan gizli bir şekilde nisyan ve azgınlıktan yine kendi iyiliği ve salahı için men ediliyor.Ama insan farkında değil.Bu husus insanın gizli takvasıdır. Bİr teşbihle kasd ettiğin kötü bir fiili, seni meşgul etmek suretiyle unuttururlar. Yahut sana isabet edecek kötü bir cezayı küçük bedelle engellerler gibi .Ama sen bunu bilmessin .İşte bilmediğin sana isabet eden ve senin mülkün olan iyilik, salt iyiliğin sahibindendir. Onun her iyiliği sana takvadır.Duaların kabulu de bunun gibi bil. Böylece geçmiş ömrüne bak dur. Nankör olma..!
Allah insanı bilmediği yönden koruyor. Ama insanı bazı kereler yaşadığı bu aksilik ve inkıta sebebiyle sevineceği yerde, aksine isyan ve kahr ediyor. İşte insanın bunu görebilecek göz ve anlayabilecek akla sonrada sükredecek bir dil haline gelmesi ibretin kemal halidir.Bu hal insanı imani bakışı ve görüşüdür. Burada sıkıntı ve belalara sevinmek ve şükretmek ibret alan imani aklın ve dilin bir anlayış söylemidir.İnsanın isyan ve nisyanı ise ibretsiz aklın ve dilin sözlerini imansızın yahut cahilin sözleri gibi farz et..
İNSANDAKİ UZUVLARIN İBRET HALİ
Her tefekkür kendi manasında,iman ,aşk,ilim, ihlas ,hayret ve ibret barındırır. İstidatine göre derece ve fazilet bulur. İbret almak maddeten (kesafetten) manaya (latifliğe) olduğu gibi manadan da maddeye doğrudur. İnsanın madden manaya ibretli bakışı önce gözle başlar, sonra kulak, el, ayak, dille olur. Mana (latif ) halinden madde haline bakışı ise, nefs, akıl ,gönül, can ve ruh halinde ve haliyle olur ve başlar. Hz pir Niyazi MIsri ks İbretle bakışı ve anlayışı divanında herkesin rahatlıkla kavrayacağı bir şekilde okadar güzel ifade etmişki üzerine ilave edilecek fazla bir söz bırakmamış.
Bir göz ki onun olmaya ibret nazarında,
Ol düşmanıdır sâhibinin baş üzerine
Kulak ki öğüt almaya her dinlediğinden,
Akıt ana sen kurşunu hemen deliğinden.
Şol el ki onun olmaya hayr ü hasenâtı
Verilmez ona Cennet ilinin derecâtı.
Ayak ki ibâdet yolunu bilmez onu kes,
Öğrensin onu mescid önünde kapıda as.
Bir dil ki Hakk’ın zikri ile âdeti olmaya,
Koyma sen ol et parçasına dil diye hiç ad.
Şu seni şerre götüren dev’e ki nefsim deme,
Nefis odur onun fikri ve meyli olsun hayra.
Gönül-müdür ol kim içi vesveseler ile dolmuş,
Kibr ile hased askeri her yânını almış.
Şol cân ki fakat cismi diri tuta deme cân,
Hayvanda da vardır o damarlarda dolan kan.
Kim O izâfî rûha erdi, odur insân,
O en büyük nokta olan Rahmân’ın suretidir.
İnsan da denir ona dahi hem Âdem-i manâ,
Hem musavver rûh’dur, o hem âkil-ü danâ.
Zirâ ki cihâna neye geldiğini bilen
Maksat olunan ulvî dileğini buldu.
Niyazi mısri hazretlerinin beytlere sığdırdığı özetlenmiş hakikatler tefekkürün özüdür.Vahdetin ve tevhidin maksadıdır.İnsanın kulluğu sonunda ki nihayetidir.Ancak bu kadar güzelce her insanın anlayabileceği bir seviyeye indirilir ademoğluna sunulur. Arif olana bir harf kafidir yeter.
İBRETİN İNSANA ÖĞRETTİKLERİ VE SÖYLETTİKLERİ
İnsan tefekkürle o hale gelir ki konuşması zikir, sükûtu fikir,bakışı ibret olur. İbretsiz bakış nefsin arzusundan başka bir şey değildir denmiştir.Bazılarıda ibretsiz bakışı gereksiz söze benzetmişlerdir.İbretli bakışın ve duyuşun görüşün (aklından) dile gelenlerden bazıları.
Nur, narı söndürür. Nurunu çoğalt.Ruhun gıdası amellerin nurudur .
Alemi ervahta hangi saftaydın. Onu ara bul.
İnsan vücudu topraktandır ama ruhu arşidir. Semavidir.
Ama vücud bineği topraktandır.Yani dort unsurdandır.
Kalb ya Allahın evidir. Yahut şeytanın mahalli olur.
Semavata sığmayan Allah cc mümin kişinin kalbe sığar.
Hakkı kırık ve hüzünlü kalblerde aramayı tavsiye edilir.
Kafirler hesaba cekilmez. Mücrimlere hiç hesab sorulmaz.
Allah hangi kulu hesaba çekerse bilki kul için bir iltifattır.
Niçin yaptın derse kurtulacaksın,neden yaptın derse kork.
Bu husus ve anlayış senin vicdanına ve izanına terk edilir.
Bütün ruhlar kalu bela,yani evet sen bizim rabbimizsin dediler.
Hakkı tasdik eden ruhlar bir kısmı bu aleme gelip kesafete bürününce ,
Hak ile aralarında bu kesafet bir perde oldu Allah'a verdikleri ahdi unuttular.
Yüceyi seversen alçakları unut.Dünya seni terk etmeden, sen onu terk et.
Sana ma’nevî gıdanın eksilmesi,bir hatan sebebiyle olduğunu
İlâhî Rıza gülistânının,şahsına karşı bozulmuş olduğunu anla.
Keza dünyada işlerin eksik gitmesi istediğin gibi olmamasını da bunu gibi gör bil.
Cennettin nimetleri amellerin suretlerinden meydana gelir..
Neler var neler ey gidi görene ,köre ne.!?.
Her an yıldızlar feleklerle döner. Onların tesiriyle karışır bu özler..
Dört farklı tabiat karışınca ey can; maden bitki, hayvan ve insan olur.
Hakkın cihanını ibret kitabı bil. Felekleri ve unsurları harfler ve kudret ;
bütün bileşikleri İzzet'in kelamı bil, Rabbin kelimelerini anla, çok ibret al.
Rabbî kelimelerden mânayı bulan, harflere takılmaz kavgayı bırakır.
Eşyayı anlayana ne mutlu ki, ne görüp işitse Mevala'yı yâdeder..
Hakkı dile gel kılma heves dünyaya.Dalgaları koyup, kendini denize sal.
Bu Rabbin kelimeleri olan eşyaya bak; bu kelimeleri iyi anla... mânaya dal..
Vücud şehrinin içinde nefsin ,vicdanlı akılla sürekli mülahazası vardır.Nefsin arzından vicdanlı aklın arşına dek bu mucadele ve mücahede sürer. Bu sessiz ve gizli mücadele Nefsin alçaklığından,aklın arşında ki melekelerine oradan ruha ulaşıncaya dek devam eder.Hayat ile felekler ,ruhun beden kalıbında oluşu gibidir. Nasılki alemin dünya ve ilk göklerinde ki ay,yıldız ve güneşine, akabinde feleklerine oradan arşa dek süren sülükü yani serüveni varsa..Ruh ve kalıbınıda bununla kıyas et.
İçimizden gelen sesler.Sürekli beni yönlendiriyor.istediğini yaptırıyor istemediğini yaptırmıyor.Vicdanlı aklın kulağına güzel ve hayr sözler geliyor ise ,vucud şehrinin asumanından yani, ruhun tarafından geliyor.Onlara hoş sözler denir
Bil ki, içinde azıcık bir aydınlık olmayana, dışardan verilen öğüt fayda vermez; amma içinde ışık bulunan kişinin kulağına, ariflerin sözleri girer, içindeki ışıkla bağdaşır.
Selam ile