İnsan noksanını bilen ve noksanlığını tamamlayan bir varlıktır.
Noksanını bilmeyen olduğu yerde kalan varlığa âdem denmez. Zira her şey bilmekle başlar. Allah ''allemel esma'' sırrını sadece Hz Âdem babamıza bildirmiştir başka bir varlığa bu sırrı vermemiştir. İşte insan bu sırra çok dikkat etmeli üzerinde çok düşünmelidir. İnsanı yaratılmışlardan farklı ve üstün kılan bir özellik bu sırdır.
Allemel esma yani isimler varlığın cevheridir. Varlık bu vesile ile mana ve süret bulur. Bir''AMÂ'' da iken tenezzül ederek manalara isimlere ondan suretlere yani varlığa dönüşür yani devran eder. (Tirmizî, “Tefsîr”, 12; Müsned, IV, 11). Suretsiz ve manasız isim olmadığı manasız bir isim ve surette olmaz. Hayal dahi olsa suret yine mana taşır.
Noksanlığımız bu sırrı öğrenmekle ve anlamakla tamamlanır. Her akıl yetisi yani anlayışınca kendi rabbini bulur. Bu konu önemlidir. İnsan yetindiği bilgi ile karar kılar öylece inanırsa bu onun zannına göre rabbi olur. Halbuki alemlerin rabbi olan Allah Rabbül erbab'' tır yani rablerin rabbidir. O her şeyden münezzehtir. Bu meseleyi iyi anlamak ve çözmek ile yükümlüyüz. Kim kendini daha iyi bilirse rabbini bilir sözü bu manada ifade edilmiştir.
Gelişmeyen genişlemeyen bilgi insanın önündeki en büyük engeldir. Neticesinde insan bilmediği şeyin düşmanı olur. Sonrada bilmedikleriyle savaşır. Hakka hizmet ediyorum derken Hak'la savaşır. Hepimiz için bu böyledir. İnsan hakikatteki ihtiyacı olan inancını unutmuş şekillere ve suretlere dalmış yahut tapmıştır. Geçim derdine maddi ihtiyaçlar peşine düşmüştür. Eğer insan bu şekilde yaşamaya inanmışsa bizim yapacak daha çok işimiz var demektir.
İnsanı harekete getiren şey inançtır. İnancın külli yani bütüncül bir manası ve anlamı olduğu gibi geçici varlıkta yani kesret halinde suretleri vardır. Bu suretler onun şubeleri yani dane leri gibidir. İçinde etkilerini taşır.Maksad suretlerin içindeki bizi gayrete getiren dane lerle yetinmek değil bütün anlamı yani tevhidi inancı bulmaktır bütünü çıkarmaktır. Suretlerde yani danelerde karar kılmak ve kapılmak, peşinden koşmak inancın ihtiyaçlara dönüşmesine neden olur. Yani insan ihtiyaçlarını inanç zanneder. İhtiyaçları için inancını zayi eder.Halbuki durum tam aksidir insan inancı için ihtiyaçlarını derece derece zayi eder. Onu Allah ihtiyacı çağırır.İnsan gerçekte Allah'a ihtiyaç duyar ona inanır ondan ister ve bekler. Başka hiçbir varlıktan değil.
Anlaması zor ama hakikatteki insan inançla doyar..Midede bir yere kadar doyar ama inanç doymaz. İnancın doyması bir başka bir şeydir midenin doyması başka bir şey.. Aklın doyması midenin doymasına benzemediği gibi..Midenin açlığı ile inancın açlığıda birbirine benzemez. Aklın açlığı, midenin açlığına nasıl benzesin. İnsan bu manaları ayırd edemez ise anlayışı öteye geçemez. Birbirine benzetirse daha çok işi var demektir. Boş düşünmenin geçinmeye bir faydası yoktur. Ancak akıllı düşünmenin geçinmeye faydası vardır!
Hayat sandığımız şey aslında bize dost gibi görünen vasıtalar yani gülümseyen düşmanlardan ibaret. Kendi vücudumuz ve fer leride öyle. Hepsi bir yere kadar bize emanet. Bizimle bir vakte kadar dost. Hiç biri sonsuzluğa kadar bize eşlik edecek değildir. Dünya hayatı sandığımız gibi özgür bir hayat değil kalıplar yani bir esirler yurdudur. Bu esaret kendini bilmeyen insana özgürlük gibi görünür. Kalıplara ve dünyaya bu misyon yüklenmiş memur kılınmıştır.
Mukaddes emanet olan ölümsüz can, ölümlü beden içinde bir müddet yeryüzüne gönderilmiş ona mühlet verilmiştir. Şimdilik can bu tene emanettir. Ten kıymetli cana vasıtadır. Ten bir kalıb, can ise yüce bir manadır. Maksad ise teni değil canı anlamaktır. Can vereni bilmektir. Ölümsüz can hayatın görünmez ilk aklı ve astarı dır. Varlık dediğimiz ten ise ariyet yani adem gibi görünür ama sonunda yok olur. Can ise ölümsüzlük madenine gider..
Kıyaslanmaz ama bedenin gidişi yaşayışı anlayışı ile canın gidişi yaşayışı ve anlayışı bir birinin aksine yani tersinedir. Güneş ışığının gündüz duvara vurması gibidir. Akşam olunca işık aslına gider .Işık vermekle güneş ışığından hiç bir şeyi eksilmez.. Zira o kendi kendinin kaynağıdır. Biz ise o kaynaktan parlayan geçici ışıklar gibiyiz. Akislerin asılları vardır tüm akisler yine asıllarına döner.
Her sahnenin ardında bir de ''şahne'' vardır.Hayat sahnesinde taraf olmayan bertaraf olur gider. Akılı akıllar için tercihten başka çare yoktur. İnsan ya ten tarafını tutacak yahutta can tarafına yönelecektir. Ten tarafını tercih eden onun uğrunda çalışır ibadet eder, can tarafını seçende onun unsurlarına doğru hareket ve ibadet eder. Akıllı insan sahildeki şezlongu görünce aslında tabut olduğunu anlar. Çünkü hayattaki sonu görür. Tabut ona kendini şezlong gibi gösterildiğini bilir...Tam tersi cahile ise tabut şezlong yani hayat mutluluk gibi görünür. Oda neşe ile uzanır yatar güneşe karşı keyf yapar. Denizi ise hiç sorma ..O şimdilik sakindir. İnsanın bu sevinci kasabhanedeki kuzunun neşesine benzer. Allah ona bir el vermedikce insan yemi yutmuş tuzağa düşmüş bir kuşa benzer.
Savaşımız doğuyu sevenlerle batıyı sevenlerin arasındadır.Varlığa ve dünyaya bakış açımızı değiştirmeli öylece bakmalıyız.Zira bu ısrarla bize tavsiye edilmiştir. Doğduğumuz andan beridir alışkanklık haline gelen şu bakış, görüş ve anlayış bizim en büyük perdemizdir. Eğer insan bu setti yani perdeyi yahut vasıtayı veya maaniyi fark ettiği zaman o zaman ona başka bir ileri gören göz verilir. O yüzden kendi bakış açınla övünme..Bakış açısı olgun birini ara..Onu bulursan o göz başka bir gözdür ondan başka açı al..Yalana benzer doğruyla doğruya benzer yalanı ayrd et. Bu göz insandaki bilgiyi yani marifetini arttırır.
Hayalde vardır ama hesapta yoktur..
Aklından hayal kurarsın araban malın mülkün paran vardır ama hepside hayalde dir cebinde ve elinde değil neye yarar...Bize hesabta ve cebte para lazım ki havale yapalım canım..
En büyük sermayelerden biride zamandır.
Zamanı öldürme aptallığına düşme..Sen zamanı öldüremezsin o seni bir başka çeşit öldürür. Yani seni gülerken eğlendirirken kısacası sen oyuna dalmışken öldürür..Fazla zamanın kalmadı. Hayallerin sana verdiği sahte zamana ve sağlığa kanma..Dünyada en kıymetli sermaye sağlık ve zamandır. Onu sefihcesine dağıtma. Müflis ve Müsrif duruma düşme..
Sonunda zevklerinle değil mananla kalırsın..Bunu yalnız kaldığında yahut yaşlandığında anılırsın..Sen sana kalan manana bak anlık tattığın zevklere mülke değil..Bugün anlamazsan yarın mutlaka anlarsın.. Anladığınla övünme yetinme direnme..
Bırak neşen ölmeyecek kadar zindanda mahpus kalsın hüznün ise meydanlarda özgürce cirit atsın.Yani hüzünlü olmaktan ve bakmaktan korkma hüzünsüz olmaktan bakmaktan kork..Çünkü hüzün sana varlığa merhametle bakmayı öğretir. Bunun sırrına ozaman erersin.Hüzün bakışları erenlerin bakışlarına benzer.
Allah herkesin hayal kırıklığının karşılığını her iki tarafta da mutlaka verir üzülme..
İlerde harçlık yapsın diye babası harçlığın hepsini vermez kısar..
Herşeyin vakti saati var.
Biz göre hayatın en güzel hediyesi hayal kırıklığıdır. Ama sana göre değil.. Sana göre bu kötü veya kaybettiği bir şey anlamına gelir ama bir başkasına göre servet verip kazandığı güzel birşeydir..Onlar sana ''Biz o kadar serveti verdik de hayattan hayal kırıklığı satın aldık deyip sevinip dururlar.. Sana afet gelen başkasına afiyet gibi gelir bal gibi gelir.
Şimdi sen bunu anlamazsın anlaman için bol bol hayal kırıklığı kazanmalısın.. Boş kalma boş durma ...Ya çalış yada çok düşün... İkisinden biri ol..
Aklını başına almayanların akıllarını çalarlar haberi bile olmaz. Sağda solda gezen sahipsiz eşekleri ve atları nasıl çalıyorlar kullanıyorlarsa buda öyledir. Sende başında akıl var sanıyorsun farkında değilsin ki ne zaman çalmışlar haberin yok. Aklını başına geri çağırda gelsin. Sağda solda gezen eşeğini de çağır havluya gelsin..Başkalarının hamallığını yapmayı bıraksın. Sana eşek havluda lazım.. aklın başında lazım..Başkasında iken dışarda iken değil.
Herkes düştüğü duruma göre bakar hayata..düşmediği duruma göre değil.
Zira anlaması için güzelce bir düşmesi lazım.Ama yine biz Allah kötü düşürmesin iyi ve güzel düşürsün diyelim ... Anlamamıza neden olan şeylerden biride üzüntülerimizdir.
Gerçekleri nedense üzüldüğümüz zaman anlarız..Aklımız başına o an gelir bizle dost olur. Hay seveyim öyle aklı ben..Akıl o zaman sana kendini gösterir. Aynı hataya bir daha düşmezsin..
Seviyenin gittikce düştüğü bir ortamda seviyem dahada düşsün diye ısrar ve inad eden adama ahmak adam denir.Ne kadar akıllıyım derse desin..
Kıymeti yok.
Biz zannettikki acele eden kazanır hayır öyle değil yavaş hareket eden kazanır. Yani hayatla olan bu düelloda silahı hızlı çeken değil yavaş çeken kazanır. İstisnalar vardır fakat bu kaideyi yine bozmaz.. Hadiselere noksan tarafından cahiller bakar sen olgun tarafından bak..Bakarsan kargaşaya daldın demektir.Ne sen dinlenirsin ne ruhun neden gönlün..Kamil anın seyreyler .İnad cahilin, ilim alimin, sukut arifin ,seyran kamilin buyurur büyükler.
Yetişkin adamın anlayacağı şeyi çocuğa anlatamazsın..
Anlatmaya çalışma. Pirin dediği gibi bir sinek nasıl olurda ankaya mahrem olur. Bu mümkün değil. Ama imkansızda değil.Çünkü Allah dilerse tüm imkansızlar imkan haline gelir bir mekanda görünür. La mekan aleminden bu mekan alemine gelir. Bizim değil onun muradı hüküm sürer. Ama dilerse hüküm sürmede sana geçici olarak yani seni sınama maksatlı imkan verir muktedir kılar.. Bazende sınama maksadı olmadan lutuf olarak hesabsız verir. Seni hayra ve iyiliğe vesile kılar.. Yani ihsan sahibi olursun..
Hayvana değil ademe akıl ve ihtiyar verilmiştir. İhtiyar ve akıl sahibi olan kişi muhtar olur. Akıllı isen ihtiyarını doğru kullan.Muhtar olursan hadisata muhtasar olursun..
İçinde bulunduğu durumu analayana arif denir.. Anlamayana cahil denir. Cahil aklı yerinde sayan kişiye denir.. Ama yerinde durmayan akla ve anlayışa sahib kişiyede akıllı denir..Her aklında anlayışı kendi aklının semasına göre olur.. Çünkü gerçekte aklın anlayışının bir sonu yok sürekli artar genişler. Ama sen bu aklına pek fazla yinede güvenme Aklı sana verene bak.. Çünkü bir akıl veren vardır birde daneleri..
Ovadaki koyunların halinden çobanlar anlar..
Hoca nasrettinin dediği gibi damadan düşenin halinden damdan düşenin anlaması gibi. Çünkü akıl da danelerinin çobanıdır. Herkese ihtiyacına göre akıl verirler.. Her insan ve her hayvana da böyle.. Farede insan aklı bulunmaz..
Aslanın aklı eşeğe verilmemiştir. Tilkinin aklı da maymunda yoktur. Her hayvanın olduğu gibi her insanın aklı başka başkadır. Akıllı insan balında leşinde kokusunu önceden alır. Erken kokuyu alanlar ve görenler en akıllılardır..
Cahilin kibrini anlar güler geçeriz. Fakat şu ahmaklığın kibrini bu dünyada bir tarifi yok.
Tarifi olmayan hastalık ahmaklık hastalığıdır. Ahmakla oturmaktansa cahile oturmayı yeğleriz. Ahmak tan kaçmak cahilden kaçmaktan iyidir. Çünkü ahmaklık uyuz gibidir veba gibidir kendini herkese bulaştırır. Cahile anlatırsın öğretirsin anlar. Ama ahmak öyle midir.
Anladığınla övünme,inandığınla yetinme. Yetinirsen o senin zannına göre rabbin olur.. Hak bizim anladığımız düşündüğümüz inandığımız manamızın çok ötesindedir. O kendini bildiği ve övdüğü gibidir.