Çocuk aklın idrak kulağı uykudadır. Ancak insanın ömrü kısaldıkça idrak kulağı yavaş yavaş uyanmaya başlar. Yaşlı adamın biri, akıllı bildiği dostuna '’ sanki dedi etrafımdaki eşyalar ve hayvanlar benimle konuşuyor yoksa banamı öyle geliyor diye sordu. Arkadaşı, hayır onlar var olduğu günden beri seninle konuşuyor ama sen duymuyor anlamıyordun. Ömrünün azlığı ibret kulağını uyandırdı onun için yeni yeni duymaya anlamaya başladın'' diye cevab verdi.
Belli bir tecrübeye ve olgunluğa gelmedikçe insan eşyanın sessiz seslerini konuşmalarını duyamaz anlamaz. Pek az insan derece derece bu dilsiz sessiz sözlerin cevablarına aşina olur. Aşinalığı arttıkça olgunlaşır gelişir. Kimi sesle konuşur görüşür, kimi eşyayla, kimi gözle, kimi kalblerle.. Canlı cansız alem sessiz bir dil ile herkesle konuşur bir şey söyler. Bunun bize ne faydası var demeyin. İlmin ve marifetin bir çoğu bu arazlardan zuhur ediyor. Her ne olursa olsun eşyayı konuşturmak ve onunla konuşmak verdiği mesajı almak ders çıkarmak büyük bir marifettir.
Arif kimseler hikmetin hem avcısı hemde avı olurlar. Burada işler sapa sarpar, tersine işler ve anlayışlar devreye girer. Sana göre aslanın avı ceylandır ama hikmete göre ceylanın avı aslan olur. Av ve avcı kimine ceylan suretinde kimine aslan suretinde görünür. Yani avcı av olur ,av avcı olur. Bir'' den bakarsın ki ortada ne av nede avcı kalır. Hikmet hakikatin teşrifatıdır.
''Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiştir.(BAKARA -269) Bu ayrd ediş kimde ise o ayırd edişle eşyaya bakar ve konuşur..Hikmet, sahibini yanıltan ve saptıran sihirden korur. Yanlış görme ve anlama hassasını düzeltir. Doğru görüşü arttırır.Doğruya yakın yalan ile yalan gibi gösterilen doğru sözleri konuşmaları ayırır. Verdiği mesajı anlar. Eşyanın hakikatine bu hikmetle ulaşılır.
Akıllı arkadaş, eşyanın hayvanların konuşması ve sözleri ,insanın konuşması ve sözlerine benzemez dedi. Hayvanların konuşması iyi kötü hislerini sana göstermesi duyurması suretinde olur. Eşyanın insanla konuşması ise sana ifade ettiğim manama işaret ettiğim şu oluş ve bozuluş uma bakta ne demek istediğimi gör ve anla demek ister. Yaşlı adam ; Ne kadarda körmüşüm, eşyanın demek istediğini vermek istediği manayı nasılda fark edememişim.. Halbuki ısrarla gözümün önünde benim anlamam için hadiseler şeklinde cereyan ediyor tekrar edip duruyormuş.. ! Bana bir şeyler söylemek istiyormuş..
Körlük akıl körlüğüdür. Bu körlük insanın ders alması gerçeği anlaması ve duymasına manidir. Akıl körlüğüne sebeb, gözün körlüğü , düşüncenin körlüğü, duyuların körlüğüdür. Bu körlük ve tortu yüzünden resuller yeryüzüne nüzul ettiler .Eğer insan bu körlüğü aşıp idrak ortaya çıkınca, Hakkın eşyaya ve ademe yüklediği gizli mesajı insan anlamaya başlar..
Ama bil ki; iş bu kadarla da sınırlı kalmıyor ha!... daha ötesinin ötesi onunda ötesi var...Anlayış kanatların arttıkça sınırlı şekillerden çıkıp, sınırsız bir şekilsizliğe doğru anlayışlar ve konuşmalar tortudan tam saf hale gelinceye dek yücelir..
Bu konuşmalardan öyle anlayışlar doğar ki seni bir başka çeşit mertebelere nura ve ziyaya kadar getirir dedi.. Bu içten içe olan hikmetli konuşmalar, mukaddes olan nur düşünce ve niyetlere dönüşür.. Zira din Allah huyudur. Maksad o huylarla huylanmaktır. Onun konuşması hakkın konuşması haline gelir.
Tüm eşya, ilahi isimlerin, varlıktaki rumuzları dır. Eşyanın her biri manasını Hakkın bir ismin den alır. Onların taşıdığı manalar, eşyanın canı gibidir yahut canıdır. Eşyaya bu canı yani ismi yüce yaratıcının isim ve sıfatları verir. Onlardaki anlam ve haller sadece ilahi bir ismin özelliğini taşır. Akıllı insan bunları bilir anlar onlarla öylece konuşur. Çünkü insan varlıktaki tüm isimlere cami bir üstün varlıktır. İnsan, isimlerim cem olduğu yani kendinde toplandığı en güzel bir surettir. Ona bu nedenle insan denir. İnsanda eşyadan ruhaniyete kadar verilen emanet izafi bir bağlılığı akrabalığı cinsliği ve konuşma sanatı ve dili saklıdır.
Bir şeyin açlığı yahut ihtiyac hali ne kadar çok şiddetli olursa insanı o şeye çeker meylettirir. Seni onun mecnunu yahut mübtelası kılar. Kendine yalvarıcısı yapar. İnsan o şeyin hayali yahut bizzat gerçeğiyle konuşur. O şeyin İnsanı kendine çağırması ve insanla konuşması sureti veyahutta bu manaların hisleriyle olur. Kimi sesle kimi sessiz kimide var ki ihtiyaç hali ile seni kendine çağırır konuşur. işte bu yok yani yokluk dediğimiz hal ,ihtiyaçlarımızı ve açlığımızı ortaya çıkaran yaman bir aynadır tılsımdır. Bir şeyin yokluğu seni kendine çağırırsa, ki biz buna hissettirirse diyoruz onun ne olduğuna iyi bak.. Çünkü neyle çok meşgul oluyorsan onunla konuşuyor görüşüyorsun demektir.
İş öyle bir hadde ulaşır ki ; artık insan sadece eşyayla değil, zamanla konuşur,dünyayla konuşur, melekler ve şeytanla konuşur, nefsiyle ve bedeniyle konuşur, ibadetleriyle konuşur. Mevsimlerle konuşur, Güneş ve ayla konuşur, yıldızlarla, denizlerle,dağlarla ağaçlarla ovalarla konuşur. Kuşlarla çiçekle konuşur mehtab la konuşur. Mezarlarla ve mezardakilerle konuşur. Ayrılıkla konuşur, acı ile bela ile konuşur. Fakirlikle ve zenginlikle konuşur, ama hikmetle ve adaletle konuşur, aşkla konuşur, güzellikle ve hayırla konuşur vb. Ders alır. İnsan kendini tanır. Varlığın ona verdiği işaretlerden sözünü anlamaya çalışır. Bu konuşma hali, Allah ihsanı ve vergisidir.
Bunlar olmayacak işler deme. Zamanı gelince görünür. Zati sen konuşmasanda onlar seninle dilsiz ve sesiz konuşuyor. Ama sen duymuyorsun..Çünkü senin ve benim kulağım bu seslere çok yabancı. Bu sesleri, nefsin kulağı olan baş kulağı ile değil ; Akıl kulağıyla, can kulağıyla, gönül kulağıyla duyulur sende öyle duy.. Bu ses nerde nerde deyip durma. Kendini komik duruma cahil hale düşürme. Ayet ve hadisler yani ilahi havadisler sana bu hakikatlerden çok örnek ve misaller getirmede..
Alıştığın bu gurbette, ilahi ve ulvi olan her ses ve söz sana pek yabancı geliyor. Çünki sen gülyabanilerin sesine alıştın..Onların peşine koştuğun artık yeter.Hikmet sana gel,birazda bizim sessiz sesimizi sözümüzü duy diyor.. Bizim sesimiz senin kulaklarının duyduğu sihirli ve sınırlı seslere asla benzemez.Gözünü aç ...
Varlık yani bu alem sessiz ses ve sözlerden mütevellid izafi şekillerden ibarettir. Sen şimdiden çok çalış bu manayı anla. Nereden geldiğini sıfatlardan madeni isimlerden müsemmayı bul.''Halk'' Hak' dan zuhur eder. Zira bu şekil bir gün sona erecek manası ortaya çıkacaktır. Tortu gidecek safı gözükecektir. Manamız özü senide ve beni de ele verecektir. Herkesi ele verecek gizli sırlarımız ortaya çıkacaktır.
Hakk’a giden doğru yol
Sana gider senden ol
Sa’y et seni sende bul
Kendine gel kendine
Her ne varsa âlemde
Örneği var âdemde
Bul sen seni bu demde
Kendine gel kendine
Mushaf-ı Hak’tır yüzün
Âyet-i Kur’an sözün
Gaybî bilegör özün
Kendine gel kendine
En sanmadığın yerde
Nagah açıla perde
Dermân erişir derde
Allah görelim neyler
Gaybi Sunullah KS