Akıllı olanlar geçmiş hadiselerden ders çıkarır akıbeti, yani işin başında ''SONU'' görürler. Kendilerini bile bile kandırmazlar akıllarını başına alırlar. Kandıranlara ise kulak asmaz inanmazlar. Selam der geçerler. Her işte Hakka dayanırlar. Duruşları ve iradeleri çelik gibidir. Olaylar ve insanlar karşısında nefslerin de adil olurlar. Hayatın bir imtihandan ibaret olduğunu hiç unutmazlar.
Akıllı olanlar görünmeyeni görürler. Görünmeyeni görmek ise büyük bir maharet ve hünerdir. Yoksa sadece insanın çalışarak kazandığı maaş, biriktirdiği para, ektiği tarla verdiği emek yani yaptığın işleri bilmesi görmesi ''görünmeyeni görmek'' değildir.
Görünmeyeni görmek, insana hayatı, işleri yapma kudretini sağlığı ve diğer unsurları vereni bilmek görmektir. Havayı, kışı yazı baharı, mahsulü ve yetişmesi için yağan yağmuru, mahsulün büyümesi için güneşi, toprağı hülasa hepsini vereni bahşedeni görmektir.
Keza işler güçler bunlar olmadan yürümüyor. Allah vergisi görmediğin ikram ve ihsanlar işte.. İnsandan ihsan ikram can parası güneş parası isteyen kimse var mı yok, istenen tek şey hamd ve kulluk.. İnsandan ise azgınlık nankörlük.. körlük.
Görünmeyeni görmek demek sadece emek ettiğinin yanında diğer unsurları yani bu sanatı da gör ,nankör olma demektir. Zira burada borçlu olmanın yani nankörlük yapmanın inad etmenin bir lüzumu yok. İnsanın kendi kendine kasd etmesi böyle bir şey..
Ama insan ne hikmetse hep kendini kendi yaptığı işleri karşılığını bekliyor hep onu görüyor.. Emek sarfettiğini söyleyip duruyor ama gel gör ki görüyor ama o emeği harcamasını sağlayan kudretten candan yani onu verenden haberin yok.. Hak’tan ve onun yardımından haberi yok..
Akıllı olan güzel olan hayırlı işlerde kusur aramaz. Aramakta da inad ve ısrar etmez. Zira kusur aramanın ayıb olduğunu çok iyi bilir. Akıllı adam ayıb arayan göz ve aklın, şeytanın aklı ve gözü olduğunu çok iyi bilir. Kusur görme ki yarın iki cihanda sende bir ayıb kusur görmesinler.
Akıllı olanlar kin duymazlar gütmezler çünkü bilirler ki kin duymak ve gütmek şeytanın huyudur. Onlar bu kabağında bir sahibi olduğuna inanırlar. Kin gütme ki yarın da sana da kin gütmesinler. Ekinini tarlanı kısaca hayatını mahvetmesinler.. Şükret ..sabret..
Akıllı olanlar vefalıdırlar. Öfkeleri yüzünden kimseye zulmetmez bir pire için yorgan yakmazlar. Kendilerine yapılan hizmetin farkında olurlar.. Yol dostlarını satmazlar. Gösteriş yapmaz ikiyüzlü davranmazlar. Taraflarını hatalı da günahkarda olsalar iyi bilirler.
Akıllı olanlar ne kadar nisyan içinde olursa olsun aklını başına hemen alır doğrunun yanında saf tutarlar. Nefslerine uysa günah işleseler bile istikamet ve doğru olan tarafı tercih hususta haktan ve doğrudan yana taviz vermezler.
Zira akıllı olmak gaflet içinde olduğunu bilmektir. İnanan insan her ne kadar gafil de günahkar da olsa onlar imandan yoksun kimseler değildir. İmanın seviyesinin en zayıfı iyi ile kötüyü birbirinden ayırd edebilme hassasıdır. Allah onlara bu kabiliyeti her insana vermiştir. Akıllı olanlar imandan nasibi olan kimselerdir. Onlardaki işin en az yani küçük ''NİŞANESİ'' budur. O nişan ise yüce nurun akıl ve kalbteki son sınırıdır.
Akıllı ve uyanık olanların yaptıkları işleri akıbetinde gör. Onların içindeki bu görüş, anlayış, yürüyüş, taraf oluş ve duruş, Aslında ruhun ve nurun görüşü, yürüyüşü ve anlayışı ve duruşunun özelliğini taşır.. Ruhun yürüyüşü ve görüşü mesafe alışı bu dünya aklının gidişine, anlayışına, yaşayışına, taraf tutuşuna anlayışına mümkün değil benzemez!
Akıllı ve uyanıklar Hakkın manasına uygun iş görürler. İyiyi kötüden ayırd eder birbirine karıştırmazlar. Taraflarını iyi bilirler. Durdukları tarafta ayakları sabittir. İstikametleri GAYBE ve HAKKA dönüktür..
Ahmet DÜZGÜN