Nefsi sevmek başka bir şey ,canı sevmek ise başka bir şeydir. Bu iki tezat anlam yani paradoks birbirine zıt kavramlardır. Bunlar birbirinden çok farklı iki yol ayrımını ifade eder. Şaşırtmaca işte tamda burada başlar. Aynı gibi görünür fakat ayrıdır. Aynı gibi görünen bu ayrıları anlamak için temyiz kabiliyeti şarttır. Yani yem ortadadır tuzak ardın da gizli gibidir. Nefsi sevmek şehvete, canı sevmek ise insanı aşka götürür. İnsanın bu İkisini birbirine karıştırmaması temyiz kabiliyetine sahib olduğunu gösterir. Zati bütün karma karışık iş ve düzen bu sebeble kaim oluyor. Bu, kargaşaya götürür..
öteki birliğe. Derken sabah çağı çatar...
Kim doğru kim yanlış görünür. Kötü ile iyi, yalan ile doğru, karanlık ile aydınlık sahte ile gerçek, adem ile şeytan, büyü ile vahiy, gölge ile asıl o gün anlaşılır. Nefsi sevmek insanı tabiata çeker. Canı sevmek ise nurlara. Her biri gıdasın bulunduğu tarafa yüzünü döner yahut o tarafa hücum eder. Tabiat hakikatte ölüm, nur ise abı hayattır. Her şeyin var olma sebebi yani kaynağıdır. Masum ve temiz gönderildin yine temiz ve af edilmiş olarak kaynağına dönmeni ister.
Bir kısım temyiz kabiliyeti olmayan akıllarda var ki sınırlardadır. Her iki arada bir derede kalan donmuş zincirlenmiş gibi kararsızdır. Kimi pişman durur. Kimi anlar bu anı, bulur bur da kendi canı yada cananı. Ol zaman git zaman bir iş ustası bir hal ustası pir gelir alır onu. Karınca yeme bakar, onun ardında serce karıncaya, derken sercenin ardında bir şahin onu gözler. Herkes baktığı düşündüğü taraftan umud bekler yahut gelir. Ademse adem alır, ateşse ateş alır onu. Yani iyi ise iyi alır kötü ise kötü alır onu. Hepsi asıl geldiği kaynağına geri döner.
Bu teni cehennem bil. Kalma tende sende cehennemde kalırsın.
Ten bir mühlet binektir ruha ve cana..daim iş üzere ko onu .Hizmette bulunsun. Akılda bir müddet vezirdir bu bedende lakin adaletle hükmetmezse vay haline. Akıl masumla hırsız ayırd eder. Yiğidi öldür hakkını ver. Daim samimi tevhid içre ol. Onsuz hiç bir şey yok ondan bil ondan gör.. Kendin görme bilme..Yok et kendin dahi olsa, tevhid ile sonra ispat et.Zira hep odur. Bütünün içinde aksin bir parçası olduğu bilinci şuuruyla yaşamak bir marifettir
Yola ve işe, önden bak sonu gör ona göre işe yola koyul . Yahut sondan bak başı gör anla. Burnun doğrultusuna gitme. Sonu düşün, bugün sana yarın hayal gibi görünebilir. Ama yarın olduğunda da bugün sana hayal gelecek bil anla . Akıllı insanlar hadiselere böyle bakar, ileri gören göz edinirler.
Hazır olurlar ama bu iş için önce aklın başta olması gerek sağda solda değil.
Yani aklın başına gelmesi şart.
Ancak çoğumuzun aklı başında değildir. Aklı başa getirmek kadar zor bir iş yok. Zira aklın gözü nefsin yani tabiatın tarafındadır. Ruhun ,gönlün ve vicdanın tarafında değildir. Aklın bağını tabiatın ve nefsin eline çaldırması yüzünden can tuzağa düşmüştür. Toprağa esir etmiştir onu. Nefsin aşkı ile canın aşkı arasında kalan aklı, nefsin tasallutu sebebiyle tesirin fazla olduğu tarafa akar..
Temyiz akıl , iki tercih arasında, tesiri fazla olan nefsin tarafına değil de, tesiri az görünen can tarafına meyl ettiğinde tuzağı görmüş demektir. İnsan ya nefsi arzularına göre davranacak yada ilahi, semavi, islami ve insani ölümsüz, kimliğine yani maddesi toprak olmayan maneviyat unsurlarına göre davranacak kıble edinecektir.
Akıl, can sıfatıdır, Nefs ise ten sıfatıdır.Biri baki diğeri fanidir.Aklın doyduğu yer ile bedenin doyduğu yer çok farklıdır. Aklın kalbin ve ruhun gıdası dört unsurdan mütevellid değildir çünkü o toprakla doymaz. Akıl güzel düşünceler, faydalı ve zararsız işlerle doyar. Kalb, ihlas aşk ve güzel amel ve niyetle doyar, Ruhun ve canın gıdası ise nurdur. Nurla doyar. Yani hepsi ilahi semavi olan manalar ile doyar. Mana bakidir suretler ise fani. Mana olmadan bir isim olmaz .
Akıl doğruyla yanlışı ayırd eder. Faydalı gibi görünen gizli zararı görür bilir. Akside öyledir zarar gibi görünen gizli faydayı anlar. Ama şaşırmış toprak unsurlarından türlü türlü kıbleler edinmiştir. Kimi nin aklı marka araba hayalinde kimi zenginlik peşinde kimi güzel yazlık kimi arsa kimi yat hevesinde, kimi modaya düşkün, kimi yemek içmek derdinde. Bundan ötekine derken ömür yüzlerce sahte kıble arasında ziyan içinde. Akıl çamur bataklığında bir çamurdan diğer çamura ondanda başka bir suret çamuruna sürekli koşuşturmaktadır.
İlk iş aklın bağını bu çamur bataklığından yani putundan tez kurtarmak gerek. Aklın çamur suretlerin elinde emrinde ve fikrinde esir olması, fıtratına aykırı düşen çirkin bir durumdur.
İnsanın başına ne gelirse aklı başında olmadığında gelir. Akıllı fikirli kişiler, bu yol yitirmeyi burunların dikine gitmeyi ,bu ahmaklık dağını iyi görür. Sende gör de burnun dikine gitme .Aklını başına al..
Allah insanın aklının başına gelmesi ve alması için binlerce sebeb halk eder. Nasib işi bu kimi ders alır aklını başına alır kimi ise almaz. Kimi insanın aklı korktuğu zaman başına gelir kimi kaçarken. Kimi hasta olduğun da. Kiminin kaza anında aklı başına gelir.Kimi iflas ettiğinde. Kiminin de iş işten geçtikten sonra aklı başına gelir. Kimini yakınlarının ölümü aklını başına getirir. Kimini güzel bir dostun nasihati aklını başına getirir yahut aldırır. Bazen dostun ihaneti aklını başına getirir. Yahutta düşmanın bir tokatı yahut bir iyiliği aklını başına getirir sonunda.
İnsanın, aklını başına getiren ders almasına sebeb nedenlerin ardındaki manalar ile olur. Ama nedense akıl işin bu tarafına kulak vermez. Mana tarafına yöneleceği yerde gider yine toprak tarafına döner. Başı boş gayesiz gezen aklın başa tekrar yerine gelmesi için nasihat kadar güzel bir yol yok. Zira insan hayvan gibi sorumsuz bir varlık değil. Bugün anlamazsa yarın muhakkak anlar. Bizden sürekli aklımızı başımıza getirmemiz temkinli olmamız bu yüzden istenir.
Dışarıda başıboş, gayesiz gezen, aklın kendinden haberi yoktur. Çünkü başını terk etmiş akıl, başkalarının oyuncağı olmuştur. AKIL BAŞTA İSE, BİR İŞE YARAR. YANİ BAŞI YOKSA BİR AKLIN, BU VARLIKTA HÜKMÜ DE BİR İŞİ DE YOKTUR. Aklı başını terk etmiş insanı bu geçici akisler yani gulyabaniler yönlendirir. İnsan burnun doğrultusunda hareket eder. Nerde toprak yani tabiat kokusu varsa, alırsa o tarafa yönelir. Yaban ormanında yaban hayatı yaşar. Bir birini avlar yahut yer. Bu yaşayışa da hayat mücadelesi yani şartları der. İnsanın bir farkı olmalı hayvandan yoksa adı insan konmazdı vesselam.