Fikir dünyamızın olgunlaşması, ufkumuzun genişlemesi, ileriyi görebilmek, anlayış da daha da incelmek derinleşmek ötesi düşünceyi sürmek, hadiselerden güzel mana ve ders çıkarmak için en güzel yollarından biri kıssa ve mesellerle anlatım şeklidir. Bu basite ve alaya alınacak bir husus değildir. Ayrıca bu anlatım şeklini tarihsel bir boyut gibi görmek ve bu şekilde konuyu ele almak yanlış bir bakıştır. Çünkü bu metod Kur'ani ve ilahi bir metod dur.
Bu kıssa ve mesellerde, insanın zihninde ve kalbinde yer etmesi istenen yüce manaların, yani imani ahlaki değerlerin mesajların farklı cümle ve tasvirlerle müşahhaslaştırılmış hali mevcuttur. Çoğu bilgin ve alim maksadı anlatmak için kıssa ve mesellerde olduğu gibi ''EMSAL'' lerle günümüze değin ''MAKSADI'' izah ede gelmişlerdir. Hadiselerin remiz ve hikayelerle, tabirlerle anlatımı her seviyeye inmek içindir. Bu ise kuran ve sünnetin bakış ve görüş sanatıdır.
Arifler mecazlar hakikatin köprüleridir sözünü bu meyanda söylemişlerdir. Hakikatlerin saklandığı yer, bazan bir virane gibi gösterilerek remz edilebilir. Yani aslında bu mesel ve kıssalarla akıllı müntesibe verilmek istenen gizli bir ''BAKIŞ'' açısıdır. Bu bakış, yüce bir bakışın ,insana verdiği bakış örneğidir.
İşte çok önemli gördüğüm bu hususu, Uludağ. Ü. İlah. Fak. Öğr. Üyesi sayın, Dr. Süleyman Uludağ hocamız Fahruddin Attar'ın meşhur eserlerinden TEZKİRAT - ÜL EVLİYA adlı eserin tercümesini yaptığı ön sözde o kadar güzel ve öz ifade etmiş ki paylaşmadan geçemedim. Hocamız söyle başlıyor :
KUR'AN'DAKİ KISSA VE MESELLER
Tezkira'de nakledilen tasavvufi hikaye ve menkıbe şeklinde ki temsillere, Kuran ve Hadis'te daha ziyade kıssa" ve mesel» adı verilmiştir. Bu türlü kıssa ve meseller bir araya toplanarak: İlmu Kasasi'l-Kur'an, ve İlmu Emsali'l-Kur'an’ı adıyle iki ilim meydana getirilmiştir.
Dinde kıssa ve mesel çok ehemmiyetlidir. Evvelki semavi kitaplar ve onları tebliğ etmiş olan peygamberler de bu hususa büyük önem vermişlerdir. Hatta hükema da, maksadını halk tabakalarına anlatmak için bundan faydalanmıştır.
Kuran'da buna önem veren ayetler çoktur :«And olsun ki, biz insanlara her çeşit meseli verdik» , (İsra, 89) , «Onlara türlü türlü misaller getirdik.» (Kehf, 45; Rum, 58; Zümer, 27)
Allah'ı bırakıp başka şeylere bel bağlayanlar örümceğe benzetildik ten sonra şöyle denilir : «Bunlar, insanlara getirdiğimiz bir takım meselelerdir ki, onları ancak alimler idrak eder,» (Ankebut, 43) ·
Bu misalleri bilen bilir, bilmeyen bilmez. Bunlar belki düşünürler, diye getirmiş olduğumuz misallerdir,» Haşr, 21) ; ·En yüce mesel Allah'ındır,.. (N ahi 60) ; «Onlara mesel getir, misal ver»
Gerçi kıssa ile mesel birbirinden farklıdır, ama biz burada bu farklar üzerinde durmak istemiyoruz. Maksadı ifade etme vasıtası olarak bunlardan bahsediyoruz. Kıssadan hisse almak, meselden ders çıkarmaktır. .
İmam Maverdi anlatıyor : Kur'an'ın meselleri ilmi Kur'an ilimlerinin en önemlisidir. Lakin halk bu hususta gaflettedir. Zira onlar, mesellerle meşgul olup esas maksad olan mümesselattan, yani meselle anlatılan manadan gafil kalmışlardır Halbuki mümesselsiz mesel, dizginsiz ata, yularsız deveye benzer. Kur'an'daki darb-i mesellerin temin ettiği faydalar pek çoktur.
Vaaz, nasihat, hayra teşvik şerden sakındırma, insanın aklını başına toplaması, eskilerin tecrübelerinden istifade etmesi, bazı mücerred hususların zihne iyice yerleştirilmesi, meram ve maksadın daha iyi anlatılması, manevi ve mürecced şeylerin hissi bir şekilde anlatılması, kapalı olan şeylerin açık olanla
temsili bir biçimde öğretilmesi, gaib olanın şahid olana teşbih ve kıyas edilmesi bu çeşit faydaların bir kısmıdır. Allah, «Size mesel getirdik» (İbrahim, 45) deyip bu faydaların bir nimet olduğunu söylemiştir. (bkz : Mevzuatu'l-Ulum, 1 1.181)
MAKSADI MÜŞAHHAS VE MÜCESSEM HALE GETİRMEK
Şunu açıkça ifade edelim ki, peygamberlerin kıssalarından ve Siretlerin den maksad neyse, salih kişilerin ve valilerin menkıbe ve hayat hikayelerinden maksad da odur. Mücerred olan dini hükümleri, ahlaki kaideleri ve ruhi gerçekleri muşahhas ve mücessem bir şekilde göstermek ve belletmek her ikisinin de ana gayesidir.
İlim, idrak ve akıl seviyesi ne olursa olsun bütün insanlara hitap etmek Kur'an'ın davetinde esas alındığından, kıssadan bahsedilip mesel verilmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu yolla ince gerçekler, üstü kapalı olan hükümler ve zor anlaşılan bilgiler gayet kolay anlaşılacak bir hale sokulmuştur. Durumuna ve seviyesine göre herkes bu kıssa ve mesellerden hissesine düşen payı alır, bununla tatmin olup kalb huzuruna ve ruh sükunüne erişir.
Bu itibarla kıssa ve meselin dindeki yeri ve değeri büyüktür. Kur' anda zahiri hükümlerden daha çok,kıssa ve mesellere yer verilmesi de bunu gösterir. Üstelik kıssa ve özünü teşkil eden ahlaki, ruhi ve manevi gerçekler üniversel olduğundan, aynı derecede bütün insanlığa hitap etmektedir.
Öbür dinIere ait menkıbelerin ya aynen veya ufak tefek bir takım değişikliklerle süfiler tarafından iktibas edilmesi, bazan da bunun tersinin olması, bu çeşit menkıbelerde ki hakikatların ezeli ve ebedi oluşundandır.
MAKSAD TEFARRUAT DEĞİL MESAJDIR
Bir kere daha tekrar edelim ki, kıssa, mesel ve menkıbede önemli olan bunlarla verilmek istenen mesajdır. Zaman, mekan ve şahıslar ya hiç mühim değildir veya bunların önemi daima ikinci derecededir. Bu sebeple birbiriyle görüşmemiş valilerin, Tezkira'de görüşmüş gibi tasvir edilmeleri fazla önemli sayılmaz. Bu türlü görüşmeleri ruhi millakat ve manevi buluşma olarak değerlendirmek icabeder.
Zira süfiler, bu gibi yerlerde zaman unsuruna ve tarihe değil, menkıbenin ifade ettiği mesaja ve manaya itibar etmişlerdir. İfrat tefritten uzak kalıp Tezkire'yi, dinin ve tasavvufun mantığı ile okuyanların dini bilgilerini artıracakları manevi tecrübelerini derinleştirecekleri, ruhi hakikatiara daha iyi nüfuz edecekleri ve kalbi his ve heyecanlarını artıracakları muhakkaktır.
Bu hususlar da insanı yumuşatır, Allah, din ve insan sevgisi aşılar. Veli, kamil, arif ve salih zevatın hayat hikayelerini, menkıbelerini, hal ve hareketlerini okumanın gayesi onlar gibi olmaktır. Attar, eserinin giriş kısmında Tezkira'yi niçin yazdığını gayet anlamlı bir şekilde anlatmıştır. Onun bu eseri telif etmesinden maksad neyse, bizim tercümemizden de maksad odur..
Dr. Süleyman ULUDAĞ
Ahmet DÜZGÜN