Devlet yöneticilerini çok fena halde yanıltıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüden defalarca faiz belasına dikkat çekip bunun kötülüklerini anlatırken özellikle Sabetaycı bürokratlar ne yapıp edip faiz belasını ülkemiz insanına musallat ediyor.
Faiz gibi çok feci ve İslam alemini derinden yaralayacak işleri ne ilginçtir ki dindar bir hükümete yaptırıyorlar. Kamu ve özel bankalarının ardından aslında kanunla faiz işlemi yapması yasak olan finans kurumları ile ilgili haberlerde açıkça faiz indirimi yapıldığını görüyoruz. Bu konuda utanmadan çeşitli reklamlar yapılmaktadır.
Finans kurumları yani katılım katılım bankalarının faiz uygulaması hem kanunen hem de ahlaken yasaktır. Onların işlemleri; alınacak gayrimenkulün kurum tarafından satın alınarak tüketiciye kiralanması veya taksitle satılması esasına dayanır. Bu sayede ortada para ve faiz değil kira masrafı veya ödeme planı çıkmakta ve bu sayede İslam’a göre haram kılınmış olan faizden uzak durulmaktadır.
Bu durumu öylesine hoyrat ve çirkin bir şekilde yapan kamu görevlileri var kine kadar ağır eleştiri yapılsa azdır. Hükümeti bu konuda ne yazık ki kimse eleştirmiyor. İnsanları resmen ateşin içine atmaktan zerre kadar rahatsızlık duymayan devlet yöneticilerine çok sık rastlıyoruz. Neredeyse İslami duyarlılıkları sıfıra indirgenmiş ekonomistler, Sabetay Yahudileri, hükümet tarafından bürokrasinin baş köşelerine oturtularak ekonomiye büyük bir darbe vurmuş oldular.
Durumun ne kadar kötü olduğunu kavramakta bir çok kişi ve kuruluş acizdir. Hadi bunların büyükçe bir kısmını “nasılsa din ile hiçbir alakası yok” diyerek göz ardı edelim. Fakat dini konularda son derece hassas olan ve kılı kırk yararcasına hükümler veren televizyon hocalarına ne demeli? Bunları konuşturmak için ağızlarına kerpeten sokup laf almak mı gerekiyor?
Bir Allah’ın kulu çıkıp da “yahu bu faiz yolu çıkmaz sokak” diyemeyecek mi? Anlı şanlı gazeteci ve akademisyenler; hükümetten bu kadar korkmak yerine hiç olmaz ise bu faiz konusunda bir küçük itiraz dahi edemeyecekler mi?
Kendime ayrılan köşelerden hükümetin olumlu gördüğüm icraatlarını daima yazıyor alkışlıyorum. Beş vakit namazımda duamı esirgemedim. Hükümetin olumlu icraatlarını öven sayısız makalem vardır. Lakin yanlış gördüğüm hususları dilim döndüğünce eeleştirdim ve doğru olması gereken yönde tavsiyelerde bulundum.
Bu eleştiriler sadece Ak Parti hükümetlerinde değil daha önceki hükümetlere karşı da aynı şekilde korkusuzca olmuştur. “Eğriye eğri doğruya doğru” düsturundan vaz geçmemeye çalıştım. Faiz gibi çok kötü bir icraatı eleştirerek doğru adımların atılmasına çalışıyorum. Almış olduğum ekonomi eğitiminin karşılığı belki bu suretle verilmiş olur. Buna ilmin zekatı da denilse yeridir.
Bazıları itiraz ederek “aslında faiz verilmiyor devlet konut satışlarını arttırmak için tersine cepten para vererek tüketiciyi korumaya çalışıyor” diyebilir. Zaten yazının amacı da bu yanlış algıyı önlemektir. Bu işi faizsiz yöntemlerle yapmak bu kadar zor mudur?
Bir kere devletimiz bunu yaparken yani milyarlarca lirayı halkımızın konut ihtiyacı için sübvanse ederken “niçin haramzade bankaları zengin ediyor” sorusu üzerinde durmak istiyorum. Hadi diyelim ki kamu bankaları bu faiz batağına batmış durumda; iyi de faizsiz çalışma mecburiyetinde olan finans kurumlarını hangi akılla bu çirkin faiz sömürü çarkının içine çekmeye çalışıyor? Yanlış olsa da kamuoyunu bilgilendirirken sanki finans kurumları faiz veriyormuş gibi reklam yapılır mı? Bu ne büyük saygısızlık ve küstahlıktır. Ne kadar vicdansızca aldatma ve karalama kampanyasıdır.
Yeri gelmişken “günümüzde faizsiz ekonomi olur mu?” sorusuna da cevap vereyim. Evet bal gibi olur. Bugün zaten dünya ekonomisinin önemli bir bölümü faizsiz işlemler ile gerçekleştiriliyor. Lakin Siyonist ve kapitalist yağmacılar; bu durumdan fevkalade rahatsızdır. Anlatmaya çalıştığım gibi insanları aldatarak insanları faiz bataklığında boğuyorlar. İşte “sen çalış ben yiyeyim” mantığını burada çok rahat görebilirsiniz.
Bir ekonomi hocamız “faizsiz ekonomi olur mu?” diye hem benim gibilere hem de İslam dinine saldırgan bir tutum içinde bulunuyordu. Halbuki, diğer konularda İslam dinine karşı çok güzel değerlendirmelerde bulunurdu.
Bir gün finans kurumlarının yöneticilerinden değerli bir akademisyeni seminer vermek üzere davet etti. Seminer esnasında çok ciddi ve detaylı sorular soruldu. Konuşmacı, bütün sorulara ikna edici bir şekilde cevap vererek “faizsiz ekonomi olur” sorusunu çok güzel bir şekilde izah etti. Bu seminerden sonra ise o ekonomi hocamız kendi önyargılarını itiraf ederek faizsiz ekonominin pek ala mümkün olabileceğini bütün dinleyicilere kibirsizce anlattı. İşte ilim adamı böyle olur. Bilmediğini öğrendiğinde üzülmez bilakis sevinç duyar.
Faizin ne büyük bir bela ve ticaret hayatını felce uğratan acımasız bir sömürü çarkı olduğunu çok değerli İslam alimleri hem tefsir kitaplarında hem de fıkıh eserlerinde çok güzel bir şekilde anlatmaktadırlar. Bunu öğrenmemek çok büyük bir ayıptır. Evet faiz ve Kuran’daki karşılığı ile “riba”; İslâm’a mutlak zararı olan büyük ve yaygın bir hastalıktır.
Çünkü ribâ atâlet verir, insanın çalışma şevkini kırar. Faizin kapıları, hem de onun modern kapları olan bankalar, insanlığın düşmüş olduğu sefaletin en önemli sebebidir. Gelir dağılımını bozarak zenginleri daha zengin ve fakirleri de daha fakir eder.
Ülkemizde yıllarca süren faiz sömürüsü sayesinde Batı ülkelerin oyuncağı haline geldiğimizi 70 sente muhtaç günleri yaşadığımızı benim yaşımdakiler çok iyi bilir. Üç kuruş kredi vermek için başbakanlarımızın gavurların önünde nasıl ezilip büzüldüğünü yaşayarak bu günlere geldik.
Hükümet israfı ve savurganlığı belirli bir ölçüde önleyerek faizi çok düşük seviyelere getirebildi. Fakat ne yazık ki ABD’nin döviz spekülasyonları sonucunda yeniden dünyanın faiz bataklığı içindeki ülkelerinden biri haline geldik.
Bunu önlemek için faizsiz konut kampanyalarına öncelik vermek gerekiyor. Bu ise yaygın ve eskiden beri uygulanan yöntemdir. Bunun güzel örnekleri dünya üzerinde de vardır. Hem insanları konut sahibi yapmak mümkün hem de faiz belasına girmeden bazı özel şirketlerin yaptığı gibi kampanyalar yapmak hiç de zor değildir. Yeter ki dini hassasiyetlerimizi korumayı bilelim.
Faizin İslam alemine zararı pek büyüktür. Müslüman ülkeleri faiz kıskacına alarak yıllarca sömürdüler ve halen de buna devam ediyorlar. Bu kapitalist vahşiler pek yüzsüzdür. İnsanları iliklerine kadar soyup sonra karşısına geçip utanmadan “bak ben sana yardım ediyorum” diyecek kadar hayasızdırlar. Zira harbi bir gâvur hürmetsiz, hem de ismetsizdir.
Sadece Müslüman ülkelerde değil bütün insanlığın büyük bir hastalığıdır faiz. Eğer insanca yaşamak arzusu ve sömürülmeden çalışmak isteniyor ise komünistlerin yaptığı gibi faizi yasaklamak gereklidir.
Şunu unutmayalım ki Hıristiyanlık ve Musevilik dininde de aynı İslamiyet’te olduğu gibi faiz yasaklanıp lanetlenmiştir. Beşer özgürce hayatta kalmak istiyor ise muhakkak bu türlü türlü yöntemlerle insanları sömürülmeye uygun hale getiren faizi ortadan kaldırmalıdır.
Zenginler ile fakirler arasındaki uçurumun derinleşmesinin sebeplerinden en önemlisinin faiz olduğu açıktır. Evet, zenginler ile halk arasındaki sıla-i rahm yani yakınlık duygusu kopmuştur. Aşağıdan yukarıya ihtilal sadaları ve yukarıdan aşağıya intikam kin ve haset yayılmaktadır. İşte insanlık bu düşmanlığı ortadan kaldırmak istiyor ise zekat kurumuna sarılmalı ve faizi yasaklamalıdır.
Kuran’ın adaleti âleme der ki: “Riba yasaktır”. İşte bu emri dinlemeyen insanlık Birinci ve İkinci dünya savaşları ile öylesine bir tokat yedi ki kıyamete kadar asla yaşanan acıları unutulmayacaktır. Milyonlarca insan ekonomik çıkar, para ve menfaatler uğruna insanlık dışı katliamlarla acı bir şekilde can verdi.
Ne yazık ki insanlık hala uslanmamış faiz ve sömürü düzeninden asla vazgeçmemiştir. ABD Başkanı Trump gibi devlet yöneticileri çirkin yüzlerini göstererek sanki hakkı varmış gibi dünyayı sömürmeye devam etmeye çalışmaktadır.
Evet insanlık alemi kıyamet kopmaz ise elbette nasıl ki esirliği parçaladı aynı şekilde ücretli sömürü sitemini ve faizi de parçalayacaktır. Çünkü devletler, milletlerin hafif muharebesi, sosyal tabakaların şiddetli savaşına dönüşmektedir. Zira beşer, eski çağlarda esirliği istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ücretli olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalayacaktır.
Bütün devrim ve isyanların iki kaynağı vardır. Bir tanesi zenginlerin zekat gibi önemli bir sosyal hizmeti sağlamaması diğeri ise faiz ile fakir insanları sömürmesidir. Öyle ki dünyadaki bir çok rezalet ve kötü davranışların temelinde hep şu sözleri işitmekteyiz:
“Ben tok olsam, başkalar, acından ölse neme lâzım.” Ve “Rahatım için zahmet çek. Sen çalış ben yiyeyim.” İşte birinci kötü sözü kesecek hem de kökünü kazıyacak önemli reçete zekat ve sadaka gibi sosyal yardımlardır.
İkinci sözün sonunu getirecek iş ise faizin yasaklanmasıdır. Eğer insanlık huzur içinde yaşamak istiyor ise İslam’ın bu iki önemli emrine itaat etmelidir, vesselam…
Vehbi KARA