Hükümetin en beğenmediğim yönü aile ve kadın politikalarıdır. İktidara geldiği günden bu güne kadar kadınları yuvalarından çıkarmak için yapmadığını bırakmayan bu inatçı insanları nasıl ikna edeceğimi bir türlü çözemedim.
Yapabildiğim en önemli şey; makale yazarak bu tutumu eleştirmektir. Okuyucularımdan bu konuda kamuoyu meydana getirerek; hayatımızın en değerli varlıkları olan ailemizi ve kadınlarımızı korumamız için yardım talep ediyorum.
Yapılan en son icraatlardan bir tanesi kadınların Cuma namazlarına katılması için kampanya başlatmaktır. Fakat çok cahilce yapılan bu kampanyada göz ardı ettikleri önemli bir husus vardır. Cuma ve Bayram Namazı kadınlara farz değildir. Farz olmayan bir ibadeti farz yapmaya çalışmak en hafifinden söylenecek olursa saygısızlık, terbiyesizliktir.
Basında “Pembe Camiler geliyor” denilerek birçok haber yapıldı. Özellikle “hükümetin her yaptığı icraatta bir hikmet vardır” mantığı ile hareket eden gazeteler ateşe körükle gitmekten hiç çekinmiyorlar.
Gazete manşetlerinde “Haydi kadınlar camiye”, “Bizi Allah'ın evinden uzak tutamazsınız” benzeri yazıları gördük. Fakat daha da üzücü olanları ise Ali Rıza Demircan’ın “Kadınlar da Cemaat Namazlarına Katılmalıdır” ve Nurettin Yıldız’ın “Kadınların Cuma Namazına gelmeleri uygundur” yazıları olmuştur.
İşin daha fenası ise Hayrettin Karaman hocadan geldi. Hocamız çok ileri giderek “Kadınlar Cuma namazını kılarlarsa Cumaları sahih olur, artık o günün öğle namazını kılmaları gerekmez” diyebildi.
Cumhurbaşkanımızın ağzından çıkan her söz derhal durumdan vazife çıkaran hocalarımıza fetva vermeleri için fırsat doğuruyor. Lakin onların bu fetvaları kabul edilemez. Zira bir fikre davet; cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir. Yani âlimlerin kabulünü gerektirir. Aksi takdirde davet bidattir, (uydurmadır) reddedilir.
İslam ümmetinin çoğunluğunun yolu ne ise ondan istifade edilmeye çalışılmalıdır. Bu büyük cadde, sadece bir âlimin şahsi fikir ve düşüncesiyle tahakkuk edemez. Ancak o zamanda yaşayan ve ümmetin kıvamını teşkil eden ulemanın ekseriyetinin itibar ettiği ve kabul ettiği fikir, yol ve tarz, umum ümmete istinat noktası olabilir.
Bunun dışında, özel içtihatlar ve kanaatler umumileştirilemez. Kısaca bir örnekle söylemek gerekirse;
Fırat nehrini dar bir dereden geçiremezsiniz. Fakat dar dereler ve çaylar Fırat’ın yatağından rahatlıkla akacaktır. Dolayısıyla umum ümmetin gidebileceği yollar, ekser müçtehitlerin ve Cumhur-u Ulemânın seçtiği büyük yoldur. Koca ümmeti dereler gibi dar olan şahısların içtihatlarına zorlamak, ihtilâfların ve mücadelelerin tohumlarını atmak demektir.
İşte bu yüzden yöneticilerin arzuları için din namına yapılmak istenen özel ve kasıtlı içtihatlara, ümmetin zorlanması uygun değildir. Buna her Müslümanın izzetli ve onurlu bir şekilde karşı koyması gereklidir.
Maalesef “kadınların camilere girmesi” adı altında yuvalarından çıkarılması düşüncesi zoraki yollarla yapılmak istenmektedir. Fakat bu bidati yaymak için bekleyen bazı şahıslar birdenbire saklandıkları deliklerden çıkıvermiştir.
Bunun en büyük sorumlusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Çünkü Almanya Köln'de aynen şöyle konuşmuştur:
“Cuma namazına, bayram namazına gidemezsin, böyle diyorlar ya, hanımların ayağını camilerden kesiyorlar. Niye gitmesin, gidecek. Hanımlar da camilerde yerini alacak ki camilerimizin asıl anlamı güç bulsun”. Ardından karşısındaki birine sorarak “Öyle değil mi Hocam” diyor.
Adamcağız ne desin. Koskoca Cumhurbaşkanına karşı gelebilir mi? Hem de güzel bir cami açılış merasiminde, ne diyebilir ki zavallı. O zat dahi “Tabi efendim çok haklısınız. Aynen buyurduğunuz gibi” demek zorunda kalıyor.
Bu durum aynı Atatürk’ün yaptığı emrivakilere benziyor. O da devletin bütün gücünü arkasına alarak kendi arzu ve fikirlerini bütün ümmete kabul ettirmeye çalışmıştır.
Birçok değerli hocamız Cumhurbaşkanının bu dinde reform sözlerini “Dil sürçmesi”, diğerleri de “Danışmanlarının kabahati” deyip hüsnü-ü zan ederek tevil etmeye çalıştılar. Sanki danışmanlarını başkaları seçiyormuş gibi.
Bu konuşmanın üzerinden birkaç gün geçmeden, Cumhurbaşkanı bu hüsn-ü zannı da yıkıp geçen şu çok tartışılacak sözleri etti:
“Kadınları camilerimize sokacağız” dedikten sonra “Cuma namazına, bayram namazına gidemezsin. Niye gidemesin? Gidecek. Hâlâ bu çirkin geleneklere ‘İslam’ diyen, Bunları İslam diye gösteren zihniyetler var. Bizim bunlardan kurtulmamız lazım. Artık bu yanlış tabuların yıkılması lazım. Bugün huzurlarınızda bir Diyanet İşleri Başkan Yardımcımız hanım hocamız varsa bu tabloları yıkmaya başladığımızın alametidir”
O halde bu çok sert ve haksız sözlere cevap vermek gerekiyor. Önce ehli sünnet alimlerinin konu üzerindeki sözlerine bakalım:
“Bayram namazı Şafii ve Maliki'de sünnet, Hanefi'de vaciptir”. Ayrıca Cuma namazının yalnız erkeklere farz olduğu çeşitli hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Bunlardan ikisi şöyledir:
“Cuma namazı, köle, kadın, çocuk, hasta olan kimse hariç, her Müslümana farzdır- Ebu Davud, Hakim”. “Erkeklerin camide cemaatle namaz kılmalarının, evde kıldıkları namazdan 27 derece daha fazla sevap olduğu, kadınların ise, evde namaz kılmalarının, camide namaz kılmalarından daha çok sevap olduğu yine başka bir hadis-i şerifle bildirilmiştir.
Milletimiz ne yazık ki ne namaza ne de cemaate alışık değildir. Günde 5 vakit farz olan namazı ancak %15 civarında bir vatandaşımız eda ediyor. Bilmesine biliyor da kendi aklınca Cuma namazını kılmakla farz yükümlülüğünden kurtulacağını zannediyor.
Ayrıca şu hususu iyi bilmek gerekiyor. İstanbul’da ve büyük merkezlerde insanlar balık istifi Cuma namazı kılabiliyorlar. Ne yazık ki camilerimizin bir kısmı ahıra çevrilip yok edilmiş. Yenileri içinse kırk dereden su getirilerek izin ve ruhsat verilmiyor. İşin yoksa namaz kılmak için cami ara…
Kadınların bu yer yokluğunda Cuma kılmaları sadece dini değil, namazı da bozar. Zira kadın erkeklerle birlikte cemaatle namaz kılsa; kadının sağındaki, solundaki ve arkasındaki erkeğin namazı bozulur. (Redd-ül-muhtar)
Kadınların camilere girmesi meselesinde şu yanlış anlamayı önlemek icap eder. Bir kere bu ülkede zaten kadınlar her camiye girip çıkabiliyor. Fakat caminin bir adabı, edebi vardır. Mini etekle veya şortla kadınların girişine izin verilmez.
Cumhurbaşkanına böyle şikâyette bulunanlar, böyle bir talepte bulundularsa o ayrı bir meseledir. Kadınların özel halleri dışında daima camiye girebilirler kimsenin buna engel olamaz, olmaya haddi de yoktur.
Erkeğin namazını camide, kadının ise evinde kılması daha sevaptır. Lakin kadının camide namaz kılması asla yasak değildir. Bu konuda kim yanlış bilgi veriyorsa kusur o kişiye ve bunu söyleyenlere aittir.
Şu gerçeği kimse unutmasın. Kadınları yuvalarından çıkarıp kapitalizmin çirkin tuzaklarına düşürmek gerekir. Kadınları köle gibi çalıştırmamak; bir Müslümanın çok dikkat etmesi gereken bir husustur. Cennet anaların ayağı altındadır. Anneler en değerli varlığımız olan evladımızı, kızlarımızı yetiştiriyorlar. Onlara Allah’tan korkmayı ve İslam ahlakına uygun yaşamayı öğretiyorlar. Hiçbir öğretmen bu işi şefkatle yapan bir anneden daha iyi yapamaz.
Kadınları yuvalarından çıkarıp çalışma hayatına zorlayarak yeni nesillerimizi Modernitenin acımasız ve ahlaksız tuzağına düşürüyoruz. Her türlü fitne ve pisliği kolaylıkla çocuklarımıza aşılayan dehşetli bir materyalizm canavarı ile karşı karşıya olduğumuzu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız, vesselam…