18 Yıllık Ak Parti iktidarında din düşmanları altın çağını yaşadılar. Kin ve nefret dolu küfürler ettikten sonra en ufak bir ceza almadıkları gibi üstelik terfi ettirildiler. İşin daha kötüsü hemen hemen her gün halkımızın karşısına çıkıp pişkin pişkin sırıtmaktan da geri durmadılar.
Başbakan Erbakan’a görevdeyken “pezevenk” diyerek küfreden Osman Özbek’i biliyoruz. Terfi ettirildi ve caka satmaya devam ediyor. Fatih Altaylı ise ondan geri kalmamıştır. Başörtülülere ve özgürlük için direnen bacılarımıza “fahişeler” diye hakaret etmiş kin ve nefret tohumlarını ektiği radyo programlarından dolayı en ufak bir ceza dahi almamıştı.
Buna karşılık Ak Parti iktidarı öncesinde ve sonrasında sırf eşi başörtülü diye ordudan ve kamu kurumlarından atılan binlerce insan oldu. Bunlardan benim gibi şanslı olan 1300 civarındaki asker sosyal güvenlik haklarını aldılar. Lakin 3000 binden fazla re’sen emekli edilmiş hala zırnık alabilmiş değildir. Yüzlercesi bir umut diye beklerken ölüp gitti. Şimdi ruz-i mahşeri bekliyorlar. Elbette haksız fesih yolu ile iş akdi tek taraflı olarak fesh edilen bu insanlar haklarını vermeyen iktidardan bunun hesabını soracaktır. Mahşer bu haksızlıkları yapan ve elinde imkan varken haklarını vermeyenler için ne kötü bir dönüş yeridir…
Son zamanlarda çirkin işler daha da artmaya başladı. Başörtülü kadınlar ve eşleri işlerinden atılmıyor lakin sokaklarda saldırıya uğruyorlar. Batı Avrupa ülkelerinde, Amerika’da ve Avusturalya gibi ülkelerde kendi halindeki Müslümanlara yapılan saldırılar gittikçe artmaya başladı.
Bir televizyon kanalında “başörtüsü” başlıklı bir program izlerken 28 Şubat 1997 mağduru eski bir asker olarak cinlerim iyice tepeme çıkmıştı. Bir de 28 Şubat 1997 döneminin medyadaki aktör isimlerinden Fatih Altaylı’nın, başörtülülere ve özgürlük için direnen bacılarımıza hakaret etmesini kendi sesinden dinleyince tansiyonum da fırladı.
Ne yazık ki; Altaylı gibi Uğur Dündar gibi dindar insanlara karşı yapılan operasyonların başını çeken gazeteci kılıklı kişiler günümüzde baş tacı ediliyorlar. Hükümet ve çalıştığkları medya kanalları bu ve bunlar gibi arsız kişilere itibarlı muamele etmekten hiç çekinmiyorlar.
Siyasete yeniden soyunan Ali Babacan dahi böylesine Allah’tan korkmaz ve kuldan utanmaz kişilere mülakat vermekten çekinmiyor. Ne de olsa hükümetin bakanları ve siyasi liderleri de hiç rahatsız olmadan televizyon kanallarından şirinlikler yapabiliyorlar. Al birini vur ötekine…
Bakın ne çirkin ve iğrenç yayınlar yapmışlardı. Örnek olması bakımından sadece bir tanesine yer vermek istiyorum. Fatih Altaylı denilen kin ve nefret söylemi içindeki bu şahsa anladığı dilden tek cevap veren Merhum Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya idi. Maalesef basınımızda doğru dürüst bir cevap dahi verilmedi. Üstelik bu son derece çirkin ve ağza alınmayacak küfürlerle dolu yazısından dolayı baş tacı edilip bu günkü konumuna yükseldi.
O tarihlerde Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Radyo D'de yaptığı Bab-ı Ali Yokuşu isimli programda gazete haberlerini okuyan Altaylı, bir gazetenin manşetini okuduğu sırada Marmara Üniversitesi önünde bekleyen başörtülü öğrencilere hitaben, fuhuş yapan kadınlara verilen isimlerle birlikte şerefsizler diye saldırıda bulunmuştu. Bakın ne kadar bayağı ve çirkin sözler sarf etmiş:
"Bir kadın var orada (malum gazetenin manşetinde yer alan başörtülü öğrenciyi kastederek) kadın olduğunu da hiç zannetmiyorum. Bu büyük ihtimalle bir fahişe .... Bir pankart açmış, öğrenci değil o, buraya getirilmiş bir fahişe .... Üniversite önünde eylem yapanların arasında bakıyorum da öğrenci yoktur. Belki bir iki tane. … Bunlar kevaşe kevaşe. Toplanmışlar oraya ellerinde "7.4 yetmedi mi?"pankartı. … Bunlar şeytana tapanlar. Satanistler ve şeytanla işbirliği halinde oraya toplanmışlar. Bunları odunla döveceksin. Zaman zaman kimi askerlerin gereksiz çıkışlar yaptıklarını düşünürdüm ama bunlar hiç gereksiz değilmiş. Bu aşağılık köpek sürüsüne az bile yaptıkları. Bunlara daha örgütlü çıkışlar yapmak lazım. Bunlara balans ayarı lazım; balans ayarı. Bunları takacaksınız rot balans makinesine döndüre döndüre balans yapacaksınız; aşağılık şerefsizler”
Kevaşe, Osmanlıca bir kelime olup, kötü yola düşmüş kadınları belirtmek içinde kullanılır. Genel olarak kötü bir kelimedir, hakaret etmek için kullanılır. Sözlükte "fuhşa aracılık eden kadın" ( Meninski, Thesaurus-1680) diye geçmektedir.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na çağrılıp hesap sorulan Altaylı; hiç utanmadan az bile söylediğini ifade ettikten sonra “yanımda olsaydılar döverdim" de diyebilmiştir. Bir radyo kanalında böylesine fütursuzca hakaret eden kişiyi dünyanın neresinde olursa olsun kodese tıkarlar. Fakat burası Türkiye… Terfi etmek için dine, dindarlara sövmek prim yaptırır. Eğer medyada çalışıyorsanız el üstünde tutulursunuz.
İşte bu cesaret ve küstahlığı sayesinde bir televizyon kanalında “Genel Yayın Yönetmeni” derecesine yükselen Altaylı’ya, güya dindar siyasetçiler mülakat verebiliyor. Elbette karşılığını halkımızdan görecektir. “Allah, akıl fikir versin” demekten başka ne diyebilirim ki…
Bir sözüm de milliyetçilere olsun. Yahu Altaylı gibi dine, dindarlara her fırsatta kin kusan insan bozması kişilerin kanallarına ve karşısına çıkıp gülücükler dağıtmak şirinlik gösterisinde bulunmak neyin nesidir? Kendinizi niye bu kadar aşağı düşürüp bu çirkin insanların karşısında aleme rezil ediyorsunuz? Bırakın düşmanlıklarına devam ederek layık oldukları seviyeyi bulsunlar.
Devlet bankaları başta olmak üzere kamu kurumlarının bu televizyon kanallarını reklama boğup din düşmanlıklarını körüklemesine ve dindar olduğunu iddia eden siyasetçilerin bunların programlarına çıkarak destek olmalarını kınıyorum.
Bu gidişle halkımızdan oy moy alamazsınız. Zira başörtülü bacılarımıza en ağır hakareti yapan gazeteci kılıklı bu fena insanlara haddini bildirmek yerine karşısında gülücükler dağıtmak; halkımızın değerleri ile alay etmektir. Kendinize yazık etmeyin, vesselam…
Vehbi KARA