21. Yüzyıla girdiğimiz bir anda bütün dünya büyük bir terör saldırısı ile sarsıldı. Çünkü New York’ta bulunan Dünya Ticaret Merkezi çökmüş 343 itfaiyeci ile birlikte 3 bine yakın insan öldürülmüştü.
Peki, böylesine büyük bir saldırı bir terörist örgütü tarafından gerçekleştirilebilir miydi? Hem intihar bombacısı hem amatör bir pilot yetiştirmek ve bunları organize etmek için milyarlarca dolarlık harcama yapmak gerekmez miydi?
Bu saldırı sonucunda daima ABD hükümetinin yapmış olduğu açıklamaları dinlemiştik. Çok az sayıda farklı ses duyulmuştu. İşte yirmi yıldan beri dile getirdiğim ve gerçek suçluların bulunması için gösterilen gayretler nihayet Afganistan saldırısının başarısızlıkla sona ermesinden sonra çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu hususta ABD tarafından yapılacak itirafları beklemeden çok basit olarak 11 Eylül saldırılarını tarihsel süreç ile birlikte analiz edelim:
Yıllar önceki Pearl Harbour baskınında olduğu gibi öncelikli hedefin ABD ve dünya kamuoyu olduğu ortaya çıkmıştır. Acilen yeni bir düşmana ve savaşa ihtiyaç vardı. Çünkü Sovyetler Birliğinin parçalanması ile birlikte soğuk savaş sona ermiş silah fabrikaları iflasın eşiğine gelmişti.
Fakat ABD kamuoyu aynı İkinci Dünya Savaşı esnasında olduğu gibi yine savaş istemiyordu. Zira Birinci Dünya savaşında çok sayıda asker kaybetmiş ve hiçbir kazanç elde edememişlerdi.
ABD kamuoyunu ikna etmek üzere 1941’deki Pearl Harbour Baskını benzeri bir tertip düzenlendi. Sonunda ABD’li savaş lobisi çok da başarılı olmuştu. Tam 60 yıl sonra sadece ABD kamuoyu değil bütün NATO ülkeleri yeni düşmanlarını bulmuş ve saldırı için de ikna edilmişlerdi.
Bu arada ABD Başkanı George W. Bush, ağzından baklayı çıkarmıştı. Yeni bir “Crusade” yani haçlı seferi düzenlediğini ve NATO’nun hiç işletilmeyen 5. Maddesini işleteceğini açıklamıştı. Batılı ülkeler ve Türkiye, büyük bir baskı ile karşılaştıkları için mecburen ABD’nin savaş çağrısına olumlu cevap vermek zorunda kaldılar.
Türkiye Batılı ülkeler ve NATO’dan biraz farklı hareket etmişti. Afganistan’a muharip asker göndermemiş sadece havaalanının güvenli bir şekilde işletilmesi için destekte bulunmuştu. Kitle imha silahları bahanesi ile Irak’a yapılan saldırıya ise katılmamıştı.
11Eylül saldırısı ile ilgili olarak neredeyse hiçbir ülke; ABD’nin gerçek maksadını sorgulamamıştı. Hâlbuki 11 Eylül olayları Amerikan hükümeti ve gizli servisleri tarafından uygulanan bir “sahte bayrak” operasyonu idi. Asıl maksat Ortadoğu ve Afganistan’a karşı girişilecek işgal faaliyetlerini meşrulaştırmak, ülke ve dünya kamuoyunun desteğini almaktı.
11 Eylül saldırısında dört uçağın kullanıldığı iddia edilse de fotoğraf ve videolarda sadece bir uçağın görüntüleri yer alıyordu. Senaryo çok güzel bir şekilde işlemiş önce bir fotoğrafı dahi olmayan uçak veya güdümlü mermi İkiz Kulelere çarpmıştı. Hâlbuki yerel saatle 08 46’da yapılan bu saldırı ile ilgili olarak güvenlik kameralarında muhakkak surette bir görüntü olmalıydı. Nedense aradan tam 20 yıl geçtiği halde bütün dünya kamuoyu bunun bir fotoğrafını dahi görememiş ve hala gösterilmemişti.
Sonuçta haydut devlet gibi davranan ABD’den herkes çok korkuyordu. Her ne söylerse inandıklarını deklere edip desteklerini sunmuşlardı. Bu çirkin süreç bir parça azalsa da hala devam etmektedir.
İlk saldırıdan tam 16 dakika sonra bütün kameralar canlı olarak İkiz Kulelere odaklaşmışken American Airlines şirketine ait bir uçağın Güney Kule’ye çarptığı akıllara yerleştirilmişti. Sadece Hollywood filmlerinde yer alan bir sahne; bu sefer bütün dünyadaki insanların gözlerine sokulmuştu. Elbette bütün dünya büyük bir şok yaşadığı gibi büyük bir dehşete kapılmıştı.
Artık senaryonun zor bölümü başarı ile gösterime sokulmuş şimdi görece olarak daha kolay olan ikinci sahneye sıra gelmişti. Fakat bu sahneler nedense doğru dürüst hiç sorgulanmadı. Basına verilen görüntülerde üçüncü ve dördüncü saldırılar ile ilgili olarak net bir sahne de yoktu.
ABD yerel zamanıyla tam 10 03’te Washington DCde bulunan savunma bakanlığı binasına üçüncü bir uçak ve buradan tam 240 kilometre kuzey batıda yani Pensilvanya Shanksville kırsalında dördüncü bir uçağın düştüğü açıklandı. Fakat olay yerine yakın bölgelerde yaşayanlardan böylesine büyük bir uçak enkazlarına rastlandığına dair açıklama yoktu. İşin ilginç tarafı güvenlik kamerası görüntülerine ABD devleti el koymuş yayınlanmasına dahi müsaade etmiyordu.ABD hükümetinin açıklamalarından başka bir bilgi ne hikmetse gazetecilere ulaşmamıştı. Hükümete göre ise olaylar şöyle gelişmişti:
“11 Eylül 2001 Salı günü ABD’de dört yolcu uçağının ikisi New York’taki Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerine, bir diğeri Washington D.C.'de Pentagon’a çarptı. Sonuncu uçak ise yolcular ve uçağı kaçıranlar arasındaki mücadeleden sonra Pensilvanya kırsalında düştü”.
Şimdi sıra üçüncü sahneye gelmişti ve bu sefer en zor ve etkili görüntüler canlı olarak yayınlanacaktı. İkiz kulelerden Güneydeki gökdelen çarpmadan 56 dakika sonra dikine olarak yıkılmaya başladı. Kuzey Kule ise 1 saat 42 dakika sonra aynı şekilde yıkılmıştı.
Maksat hâsıl olmuş bütün dünya canlı yayında yaklaşık 3 bin kişinin öldüğünü görmüştü. Plan ve senaryolar başarı ile uygulanmış ve derhal savaş tamtamları başlamıştı. 3 Bin ABD vatandaşına karşılık olarak yaklaşık 2 milyon Müslüman Afganistan ve Ortadoğu’da öldürüldü. Kimse kısasa kısas uygulayan ABD’den bu vahşetin hesabını soramadı ve hala da sormuyor. Sadece Afganistan’da Taliban örgütü, ABD’ye karşı elde edilen zaferle birlikte adaletin yerine geldiğini söylemektedir.
İkiz Kule saldırısı olarak tarihe geçen bu olaylarla ilgili olarak neredeyse her Eylül ayında bir makale kaleme alarak; bu olayların haydut devlet olarak ABD tarafından tezgâhlandığını ifade ettim. Bu derece büyük bir eylemin hiçbir terörist örgüt tarafından gerçekleştirilemeyeceğini ve ABD ve dünya kamuoyunun dahi hükümetin açıklamalarından tatmin olmadığını dile getirdim.
Zaten saldırılar ile ilgili olarak ABD hükümetinin açıklamalarının somut bilgiler içermediği tek taraflı iddialar olduğu çok açıktır. Çünkü açıklamaların çok büyük çelişkilerle dolu olduğuna dair sayısız iddia ve gerçek vardır. Elbette bu hususlar bir şekilde ortaya çıkacaktır. Çünkü gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır.
Konu hakkında internet bilgilerinden sayfalar dolusu gerçek ve somut bilgiyi öğrenmek mümkündür. Eylemin sahibi olarak gösterilen Usame bin Ladin’in yakalandığı halde mahkemede yargılanmadan ve dünya kamuoyuna bilgi verilmeden denize atılması; muz cumhuriyetlerinde dahi rastlanmayan bir durumdur. Fakat ABD bunu övünerek açıklamıştır.
Saldırıların gerçekte ABD devleti tarafından insansız hava araçları teknolojisi ile gerçekleştirildiği bugün çok rahatlıkla söylenebilmektedir. Ayrıca hükümet tarafından yapılan açıklamaların ne derece gerçeklere aykırı olduğu da belli olmuştur.
Şimdi bu hususlardan sadece 10 tanesini sorarak herkesi düşünmeye ve ABD propagandasına kapılmamaya davet edelim:
Vesselam…