Peygamber Efendimiz’in (asm) sözleri hadis kitaplarında toplanmıştır. Bu kitaplardan en meşhurları “Kütübü Sitte” adı verilen kitaplardır. Kütüb-i Sitte, “Altı Kitap” anlamına gelen, Ehl-i Sünnet tarafından en sağlam Hadis kaynakları olarak kabul edilmektedir. Bunlar sırasıyla; Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Nesai. Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbn Mace isimli hadis kitaplarıdır.
İslam’ın delilleri ve kaynakları Kuran’dan sonra hadislerdir. Kuran “Allah kelamı” olduğundan ondan daha yüce söz yoktur. Hz. Muhammed’in sözleri ise Kuran’dan sonra kabul edilen en yüce kelamdır. Çünkü Kuran lisanıyla Necm Suresi 3. ve 4. Ayetlerde “Vemâ yentiku ‘ani-l hevâ- in hüve vahyün yuha” yani “O (Peygamber) keyfine göre konuşmaz. O ancak kendisine vahyolunanı söyler” ayeti hadislerin önemini apaçık göstermektedir.
Günümüzde bazı insan kılığında Şeytanlar; İslam’a olan düşmanlıklarını gizlemek maksadıyla sahih hadislere dahi hücum etmektedir. Hatta bütün ehli sünnetin kabul ettiği Kütübü Sitte hadislerini dahi reddederek inkara sapmaktadırlar.
Bunu yapanların başında felsefe bataklığına saplanmış ve Batı özentisi ilahiyatçılar yer almaktadır. Medya kuruluşlarından fazlasıyla yüz bulan bu hocalar sayesinde batıl ve İslam’a aykırı her türlü melanet işlenmektedir.
Burada söylenecek hiçbir yazı Hz. Muhammed’in (asm) sözlerinin ne kadar makbul ve güzel olduğunu ifade etmeye yetmez. Lakin onun sözleri bizim yazılarımızı güzelleştirecektir. İşte bu yüzden birçok yazar ellerinden geldiğince hadislere yer vermeye çalışarak yazılarına güzellik katmaya çalışırlar.
Ne yazık ki kasıtlı olarak cahil bırakılmış ve bu Şeytani hocaların tecavüzüne maruz kalmış halkımız, farkında olmadan hadislere karşı çıkmaktadır. Her şeyi “Kuran Müslümanı” ismi ile tekeline almaya çalışan ve hadis, fıkıh kaynaklarını reddeden bir güruh, İslam’a hücum etmektedirler. Bu hali ile FETÖ’nün verdiği zarar kadar ülkemize ve halkımıza zarar vermektedirler.
Buraya kadar bu dehşetli fitneyi anlatmaya çalıştım buradan sonra ise İslam’ın delillerine ve İslam fıkhına ayıracağım. Ta ki kimse ben bilmiyordum diyerek cehalet mazeretine sığınmasın.
Lügat manada fıkıh, bir şeyi anlayıp bilmektir. Fıkıh âlimlerinin kullanımında ise fıkıh, tafsilatlı delillerden elde edilen amelle ilgili alakalı dini hükümleri bilmektir.
Fıkhın bir anlamı ise dünya ve ahiret saadetine ermektir. Dünyada saadete nail olma, cehalet uçurumundan ilmin doruğuna ulaşmakla ve Allah’ın rızasına uygun şekilde amel yapma ve insanların lehine, aleyhine olan şeyleri (o insanlara) beyan etmeye güç getirmek demektir.
İslami deliller ise Edille-i Şer’iyye yani Şer’i deliller olarak da ifade edilir ve dört kısımdır ;
1. Kitab
2. Sünnet
3. İcma
4. Kıyas
Yukarıda zikredilen namazın farz olması, zinanın haram olması hükümleri, Edille-i Şer’iyye’nin birincisi Kur’an’dır. Yani Kur’an âyetleridir. Farz ve Vacip hükümler genelde âyetlerden çıkar.
İkincisi: Hz. Peygamberin peygamber sıfatıyla söylediği sözler ve yaptığı işler demektir. Farz ve Vacibin dışındaki hükümler genelde sünnetlerden çıkar. Sünnet’e ise şu örnek verilebilir. Rasûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i Şerif’inde ; “Altın ve ipek, ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır.”
Üçüncüsü Hz. Peygamberin vefatından sonra müçtehittik vasfını kazanmış olan alimlerin herhangi bir meselede fikir birliği etmeleridir. İttifakla alınan böyle bir hüküm bütün ümmeti bağlar. İcma’ya ise şu örnek verilebilir; Satıcı ile müşteri arasında icab, kabul (yani; sattım, satın aldım gibi herhangi bir sözlü muamele) bulunmaksızın yapılan alışveriş’in geçerli olduğuna alimler icma (söz birliği) etmişlerdir.
Bir asırda bulunan müçtehitlerin bir hâdisede ittifakları ve bu ittifaktan Müslümanların haberdar olması aklen mümkün ve vakidir. Nitekim Ashab-ı Kiramın bazı mes’elelerde ittifak etmiş olması katiyyen sabit ve bize göre tevatüren mâlumdur. Ümmet-i Muhammed’in en kudretli mümessilleri olan müçtehidîn-i izamın bir mes’elede ittifak etmeleri bir hüccettir. Böyle bir ittifakın şer’an bir hüccet sayılması bu ümmete İlâhi bir ikramdır.
İcma-i ümmet için bir çok deliller getirilmiştir. Bunların en meşhurları; “Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygambere muhalefet eder, mü’minlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü o yolda bırakırız. (Fakat ahirette de) kendisini cehenneme koyarız. O, ne kötü bir yerdir” (Nisa Suresi-115) âyet-i kelimesiyle “Ümmetim dalalet üzerine toplanmaz” (İbn-u Mâce, Fiten 8 ) hadis-i şerifleridir. Diğer bir hadis-i şerifte de “Müslümanların güzel gördüğü şey Allah’ın indi manevisinde de güzel görülmüştür” (Müsned-ü Ahmed 1, 379; Keşfu’1-Hafa 2, 188; Sehâvi, Makâsıdu’l-Hasene s. 432) buyurulmaktadır.
Dördüncüsü olan Kıyas: Kitap ve sünnette hükmü bulunmayan bir meseleye aralarındaki illet (gerekçe) birliği sebebiyle kitap ve sünnetle düzenlenmiş meselenin hükmünü vermektir. Şarabın haram olması âyetlerle sabittir sebebi ise sarhoşluk verme illetidir (özelliğidir). Aynı özelliği taşıyan fakat ismi Kur’an ‘da geçmeyen diğer içkilere kıyasla onların da haramlılığına hükmedilir. Bira ve viski gibi hakkında nas (ayet) olmayan içeceklerin, iskar (sarhoşluk veren) anlamında hakkında nas (ayet) olan şaraba kıyas edilmeleriyle haramlığının kendilerinde sabit olmasıdır.
Kıyas; şer’i hükmü malûm olmayan bir hâdiseyi; hükm-ü Şer’isi malum olan başka bir hâdiseye teşbihle hüküm vermektir. Şöyle ki; iki hâdiseden birinin illeti gibi bir illet, diğerinde de bulunursa, onun hükmü gibi bir hüküm bu ikinci hâdise için de verilebilir. Fıkıh kitaplarımız, kıyas ile tespit edilen hükümler ile doludur. Şunu da ifade edelim ki, kıyas yapmak zannedildiği gibi kolay bir iş değildir. Şöyle ki, bir hükmün çeşitli illetlerinin bulunması halinde bunların hangisinin fetvada esas tutulacağına karar vermek ancak mütehassıs fukahanın işidir.
Kıyasın hüccet olması hem Kitap, hem sünnet, hem de icma-i ümmet ile sabittir. Kur’an’daki delilleri ibret alın!( Haşr Sûresi (59), 2) âyet-i kerimesidir. Elmalılı Muhammed Hamdi Hazretleri bu âyetin tefsirinde, “İbret almak diye hulâsa ettiğimiz i’tibar, meşhud olan bir malûma dikkat edip ondan bir meçhulü bilmeğe intikal eylemek demek olur. Bu da usûl-ü fıkıhta kıyas denilen istinbat usûlünün ta kendisidir. Fahr-i Kainat Efendimiz, ashabın fakih ve alimlerinden Muaz İbn-i Cebel Hz’lerini Yemen’e kadı olarak gönderdiğinde kendisini imtihana tabi tutarak şu sualleri sordular
– Ya Muaz ne ile hükmedeceksin
–Kitab ile hükmederim Yâ Resûlallah.
– Ya Onda bulamaz isen ne ile hükmedeceksin?
– Sünnet-i seniyye ile hükmederim.
–Onda da bulamazsan.
– Artık o zaman rey’im ile içtihat ederim ya Resûlallah, dedi.
Hazret-i Peygamber (a.s.m.) Hazret-i Muaz’ın bu cevaplarından çok memnun oldular ve “Cenâb-ı Hakka hamdederim ki, Resûlünün elçisini, Resûlünün razı olacağı şeye muvaffak buyurmuştur” dediler. (Ebu Davud, Akdiye 11, 3592-3593 )
Sahabe-i kiram ve selef-i salihin bir çok meselede kıyas ile amel ettiler. Diğer sahabe ve müçtehidin-i izam da bunu gördükleri halde reddetmediler. Böylece kıyas hakkında bir icma vukua gelmiş oldu. Şu halde kıyasın hüccet olması icma ile de sabit oldu
Bu dört delile asli (ana) deliller denir ki, bu dört delil üzerinde bütün alimler ittifak etmişlerdir. Bunlardan başka tâli (yan) deliller de vardır ki, alimler farklı yalnız tâli deliller ortaya koymuşlardır. Bunları detaylı olarak bir yazımda ifade ettiğim için burada yer vermiyorum.
Bir konuyu anlamak veya bir İslami meseleyi çözmek için önce o mesele ile ilgili âyeti olup olmadığına bakmak gerekir. Sonra Hz. Peygamberin sünnetine yani hadise müracaat etmek, bulamazsa konuyla ilgili alimlerin görüşünü (icmanın olup olmadığını) araşmak zorundadır. Onda da bulamazsa kıyas yaparak meseleyi çözmeye çalışır. Fakat bunların hiçbirine müracaat etmeden bu İlahiyatçı şarlatanların sözüne uyarak konuşmak insanı mesul eder. Allah katında da cezaya müstehak olduğu gibi örneğin hadislerden yola çıkarak bir konuda yorum yapanların kul hakkına girerler. Bu nedenle ahkam kesmeden insanlara atıp tutmadan önce düşünmeli ve tam olarak idrak etmese dahi reddetmemelidir. Hiç olmaz ise bu yalandır, uydurmadır, şirktir, küfürdür diye haddi aşan beyanlardan çekinmek gerekir.
Hadis ilmi ayrı bir meslek ve müstakil sahadır. O sahada, hüneri ve melekesi olmayanın bazı hadisleri inkâr etmesi internette veya televizyonlarda bahis konusu yapması hikmet ve hakikata uygun olmaz. Selefi salihin, hadislerin kısımlarını, sahihlerini ve zayıflarını, meşhur, mütevatir, müteşabih, gibi mertebelerini birbirinden ayırmak için birçok külli kaide tespit etmişlerdir. Bunların tümüne birden “Usul-ü Hadis” denilmiştir. Usul-ü Hadis, başlı başına bir ilimdir. “Hadislerin zamanında gerekli değerlendirmeleri yapılmış; sahih olanlar olmayanlardan ayrılmış; kendileriyle amel meselesinde her nevi hadis için bir değer ölçüsü konulmuş; fakihler onlardan gerektiği şekilde hüküm istinbat etmişlerdir. Artık Müslümanlara düşen, fıkıh kitaplarında hazır hale getirilen malzeme ile amel etmektir.
Hadislerin sıhhati hakkında Bediüzzaman, şu tespitlerde bulunmuştur: Sahabelerin ellerinden, binler Tabiînin muhakkikleri el atıp almışlar; sağlam olarak ikinci asır müçtehitlerinin ellerine vermişler. Onlar da, kemal-i ciddiyetle ve hürmetle el atıp, kabul edip, arkalarındaki asrın muhakkiklerinin ellerine vermişler. Her tabaka, binler kuvvetli ellerden geçip, gele gele tâ asrımıza gelmiş. Hem Asr-ı Saadette yazılan Kütüb-ü Ehadîseye sağlam olarak devredilip, tâ Buhari ve Müslim gibi ilm-i hadîsin dahî imamlarının eline geçmiş. Onlar da, kemal-i tahkik ile meratibini tefrik ederek, sıhhati şüphesiz olanları cem’ederek bize ders vermişler, takdim etmişler.
Zaten Sahabeden sonra Tâbiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır. Hususan Buhari, Müslim, İbn-i Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha; tâ zaman-ı sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki, meselâ Buhari’de görmek, aynı sahabeden işitmek gibidir.
Tarihin şehadetiyle sabittir ki, mazide olduğu gibi Peygamberimize yalan isnad edenler, hadis uyduranlar bugün de, yarın da çıkabilir. Ancak usûl-ü hadis ilminin koyduğu kaideler birer miyar ve mihenk taşıdır ki, altını bakırdan, hakkı batıldan temyiz eder.
Bediüzzaman der ki “İnsaf ediniz. Bir râfızî bir hadîse yanlış mana verse veya yanlış amel etse; acaba hadîsi inkâr etmek mi lâzımdır, yoksa o râfızîyi tahtie edip namus-u hadîsi muhafaza etmek mi lâzımdır? Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te’dibden başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruasında şahane serbest olsun”.(Münazarat- Bediüzzaman)
Şimdi gelelim günümüze ve yapılan ciddi ve büyük yanlışlara bir bakalım. Öncelikle, meydana gelmiş ve zuhura çıkmış olaylardan yola çıkarak hadisleri yorumlamak ayıp ve günah olmadığı gibi hadislerin hak ve hakikat olduğuna ayrı bir letafet katmaktadır. Aynı zamanda peygamber Efendimizin (asm) mucizesine bir delil teşkil etmektedir. Kuran’da ismen geçmese dahi Mehdi, Deccal, Süfyan ve ahirzaman hadiseleri ile ilgili olayları hadislerin ışığında değerlendiren insanlara hücum edenler yaptıkları hatayı anlamaları kendileri için çok önemlidir. Zira günümüzü hadislerin ışığı ile aydınlatmaya çalışan insanlara karşı kul hakkı doğmaktadır. Teşekkür yerine hakaret etmek kişiyi kurtarmaz bilakis mesul ve sorumlu yapar.
Hadislerle ilgili yazı ve yorumları okuyanlar her şeyi kabul etmek zorunda olmadığı gibi karşı çıkmak zorunda da değildir. Çünkü İslam’a ve onun emirlerine aykırı bir durum söz konusu değildir. Nihayetinde olmuş olaylar ve zuhura gelmiş hadiselerle ilgili olarak hadislerin ışığında yorum yapılmaktadır.
“La ya’lemul gaybe İllallah- Gaybı Allah’tan başkası bilemez” ayetine hürmetsizlik de yoktur. Zira gayptan ve gelecekten de haber verilmemektedir. Zuhura çıkmış olaylar ayet ve hadislerin ışığı altında değerlendirilmektedir. Bu sayede Kuran’a ve hadislere dikkat çekilmekte önemini bir vesile ile hatırlatmak söz konusu olmaktadır. Bunlara karşı çıkmanın anlamı ve mantığı yoktur, vesselam…
Halil MERT
Düşen uçağımız ve şehitlerimiz...
Özlem Gürbüz
Toplumsal Kimliğin Günlük Yüzü
Eyüphan KAYA
Kemalist sisteme hayır, hayır, hayır!
Recep YAZGAN
Dr. Mehmet Muş’un Geleceği Samsun
Vehbi KARA
Tevekkül Etmek Üzerine
Nihat Güç
Ana Eksenimiz Ne?
Mehmet Nuri BİNGÖL
Tartışmanın Görünmez Tazyiki
Erol AYDIN
Kralın adamı...
Bülent ERTEKİN
Selâm olsun o yalakalara!
Aydın BENLİ
Şehit cenazelerinde edep ve haya dersi şart!
Ahmet SAĞLAM
Hoca – Talebe İlişkisi
Songül KARAMAN
Ümmet Bilincini Canlandırmak
Hüseyin KURT
Telekonferansın Ardındaki Gerçek: Büyük Kürdistan’ın Güncel Senaryosu
Hasan KARADEMİR
Giriş: Foucault'nun Eleştirel Soykütüğünün Temelleri
Bedriye Arık ÇAMBEL
Kurban Edilen Işık
Seyfettin BUDAK
Neden Doymuyoruz?
Doç. Dr. Özlem Özçakır Sümen
Eğitimde Teknoloji Kullanımı: Fırsatlar Ve Tehditler
Gülay ÇETKİN
Okullarda Yapılan Projelerde Arada Kalanlar Okul İdareleri
Adnan ÖZ
Lidere selam dur!
Mehmet BOZKURT
Cumhuriyetin değerleri diyorlar!
Suat ALTINBAŞAK
Hayızlı iken oruç tutulamayacağının Kur’an’daki Delilleri (1)
Hamdi TEMEL
Kirlenen Hava, Solan Hayat
Emine İPEK
Suskunluk: Kalbin Zarif Direnişi
Servet ZEYREK
Denge
Ahmet AYDIN
Bilir misin?
Burhan BOZGEYİK
Bir İstanbul Serencamı Daha (1)
Mahir ADIBEŞ
Gaflet mi dalalet mi!
Ahmet Eren KURT
Pensilvanya’da Taht Kavgası
Recep Ali AKSOYLU
Lipton’un Çekilmesiyle Kuru Çay Üretiminde Yabancı Kalmadı!
Abdulkadir MENEK
Sumud Kahramanları
Ahmet DÜZGÜN
Putlarımız ve Perestlerimiz
Cevahir AYDIN
Yanlış Anladınız
Mesut CİHAT
Allah'ın Zatı ve Subuti Sıfatları
Durmuş TUNACIK
Hilafet Işığı
Aysun Rabia GÜLER
Ebabiller Akdeniz'de
Uğur UTKAN
Mustafa Kemal Atatürk’ün Şeriatla İlgili Düşünceleri
Fatih ORUÇ
Orta Vadeli Program (2026-2028)
Zuhal GÜNDÜZ
Gündemiz: Küresel Sumud Filosu
Batuhan ŞUORUÇ
Şıracılar
Mesut BALYEMEZ
SOSYAL MEDYA KEVAŞELERİ
Bilal Dursun YILMAZ
Her Şey Dâhil Vicdan
Oktay ZERRİN
Sokak Cümbüşcüsü Hasan Yarar'ın Ardından
Ziya GÜNDÜZ
Atasoy Müftüoğlu Ve Hiçliğin Kıyısında
Ravza ZEYBEK
Bulanlar Arayanlardır
Gündoğdu YILDIRIM
Komşuda pişer!
Aydan KURT
Farkında mısınız?
Asiye Tanrıöver TÜRKAN
Mahremiyet, insanın özgür iradesiyle var oluşu!
Mustafa ÖZEL
1. Sezon 3. Bölüm Yükleniyor
Zehra KINALI
Stratejik Ortaklık mı, Siyasi Çıkmaz mı!
Murat GÜLŞAN
Türk Milliyetçisinin Vicdan Muhasebesi
İsa ÇOLAKER
Aşık Veysel Şiirinin Renkleri
Fatma Nur ÖZCAN
Didar-I İkbal
Özhan KIZILTAN
Duvarların Ardında Filizlenen Hayat
Memiş OKUYUCU
Zübeyir Yetik’in Ardından…
Hasan TÜLÜCEOĞLU
Göbeklitepe'de HZ. İbrahim Silüeti
Denizay BÜYÜKDAĞ
Gazze’den Öğrendiğim İslam
Cahit KURBANOĞLU
Nefis nedir ve ne istiyor?
Ahsen Meryem SÜVEYDA
Onlar Kendilerini Biliyorlar
Fahri Urhan
Uyanık Olalım
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Vicdanın Yükselişi
Nesibe TÜKEL
Anne Hakkı
Denizay KONUK
Gözler Kör, Kulaklar Sağır Olunca; Başlar Öne Eğilirmiş
Mücahit GÜLER
Modern İnsanının Anlam Sorunu 1
Adem ÇEVİK
Türkiye Aile Meclisi'nden Ahlak ve Aile Koruma Çağrısı
Ergün DUR
ÖĞRETMEN
Hüseyin KAÇIN
Dindar neslin tanrı'sı yoksa dijital neslin tanrıları var!
Özlem AKYÜZ
Nereden geldiğini unutma!
Yusuf AKTAŞ
Köftenin kokusu kimleri cezbetti!
Emine AYDEMİR
Ateşle oynayan evliya Ateşbaz veli hazretleri
Tarık Sezai KARATEPE
Sen Yoksun Diye! Müjdecim!
Abdullah BİR
Fitne, Kaos, Suriye ve Suriyeliler’e Daire İki Kelam...
KÜLLİYEN YAZAR
Şşşşt Başkanım Sana Söylüyorum!
Süleyman GÜLEK
Küçük Lee İle Çekirgesi
Adnan ALBAYRAK ŞİMŞEK
MUHAFAZARLIK
Serkan GÜL
Çocukları +18 İçerikten Koruyun
Başyazı
Samsun’un sağlığıyla oynamayın!
Fehmi DEMİRBAĞ
ÇÖKÜŞ
Hacer Hülya KARADAĞ
Ayasofya'dan Sonra Mescid-İ Aksa'ya…
Tevfik DEMİR
28 Şubat Darbesine Dair Postmodern Notlar
Veysel BOZKURT
İnsan Beyni ve Kontrolü Bir Değerlendirme
Zinnur ŞİMŞEK
Bir Doğumun Ardından
Osman Çakmak
Eğitimin kıblesini batıldan batıdan çevirmek mecburiyeti!
KERİM YILMAZ
İlkadım'a damga vuracak başkan!
Adnan KARAKUŞ
Faruk Koca ve Batı Değerleri
Süleyman KOCABAŞ
Siyonist İsrail’in Koloniyal Jandarma –Polis Devleti Olarak Doğuşu
Şener Danyıldız
Trafikte Empati ve Sempati
Elif Ekşi ZORER
Güzellik
Orhan SARIKAYA
Direk Tehdit!
Saadettin BAYÇELEBİ
Sessiz Gemi
Yaşar BAŞ
Ormanlar Yanıyor Birileri Saçlarını Tarıyor!
Mahmut KURU
Aşk, Yine Aşk… Yine Aşk!
Ayhan GONCA
Fetö'den kurtulmanın tek yolu...
Hanife OKUTAN
Narsist Sapkının Kurbanı Olmayın
Hülya Bulut
Samsunlu Olmak Mı Samsun’da Yaşamak Mı?
Bukrenur YILMAZ
Keşkenin Halet-i Ruhiyesi
M. Burhan HEDBİ
Emekçinin elini öpen peygamber!
Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN
Nasıl Ayağa Kalkarız!
Pınar HOLT
Kendini yeniden keşfet!
Ayhan ENGİN
Hazinemiz Ahlakımızdır…
Ahmet Kubilay
Ayvaz İnsan
Cuma YILDIZ
Cambridge’e Giden Aşk
Ahmet ÖZTÜRK
Hadi Türkiye, Dolar Düşüyor
Dursun Ali Tökel
Cinnet Buğdayları
Savaş UYAR
Varlığından Haberdar Olmadığımız Hastalığımız: Safsata
Ümit Zeynep KAYABAŞ
Güven Zor Bir Duygudur…
Nur DİNÇKAN
Udhiyyeden Kurbiyyete
Suat ZOR
ABD, Adana Mutabakatı Ve Suriye İle Nihai Çözüm
Sonradan Gurme
Beyaz Ev’de Yemesek De Olurdu
Ahmet Fatih AKKAŞ
Ferman!
AKASYAMSPOR
Yıldırımcı mıyız, Uyanıkçı mıyız!
Züleyha TUNA
Mevsimler Ve Sen
Ali KAYIKÇI
“Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/9
Gülay ALPAGUT
Cennet berat belgesiyle değil amelle kazanılır!
Hamza ÇAKAR
Çocuk Savaşçılar
Alperen CARUS
İttifaklar ve HDP çıkmazı!
Selma MEDENİ
Ne Hacet Seni Anlatmaya
Ankara KULİSİ
Çiğdem Karaaslan Çevre Ve Şehircilik Bakanı Mı Olacak!
MÜNEKKİT
Seçim Sonuçlarını Nasıl Okumalıyız!
Sıddıka Zeynep BOZKUŞ
Zahideler /Teyzeler
Kevser KARSLIOĞLU
Yeme Problemi Olan Çocuklar İçin Çözüm Önerileri
Selçuk KAYA
Yazık oldu!
Ali Haydar YILMAZ
Eğitimde fırsat eşitliği gelecek bahara mı!
Bedia YILMAZ
Ben de varım!
Levent BİLGİ
Fehmi Koru, Said Nursi Ve Susmak
İhsan ZORLU
Paralel Devletin Eli Postmodern Anarşizm!
Esat BEŞER
Gerger Gençliğinin Bayrak Sevdası
Nurettin VEREN
Japonya’daki G20 Zirvesinde, FETÖ’nün Üniversiteleri Konuşuldu mu!
Mehmet FIRAT
İlim Ve İrfanla Geçen Bir Ömür: Şeyh Esad El Çokreşi
Ahmet BEREKET
ABD temsilciler meclisinin kararına bir Bozkurt nidası ile gecikmeden cevap verelim!
Ali Can AKKAYA
İnanır, Sabreder Ve Gereğini Yaparsanız…
Hüseyin YILMAZ
Diyanet’in Atatürk’le imtihanı!
Oktay GÜLER
Merhaba!
Halil KÖPRÜCÜOĞLU
İslamiyet ile Tıb arasında problem var mıdır!
Atilla YARGICI
Kur’an’da Korona Var Mı?
Rukiye AYDIN
2022'de Kendime Bazı Tavsiyeler!
Osman KÖSE
Ahıska Türkleri Sürgün, Özlem Ve Gözyaşı
Ruhugül ZİYADAN
Hayrı harabat edilen Bafra!
Ali KORKMAZ
Eksik Organ Sendromu
Yücel EMRAH
Ben Muhammed...
İbrahim Yusuf ŞAHİN
Parçadan Bütüne, Kolaydan Zora Karşılaştırmalı Bir Dil Öğretim Yöntemi
Ebru AÇIKGÖZ
Taşların Gizemli Dünyasından Hayatınıza Renk Katan Mozaik Sanatı
EnesTANIŞ
Taşın Dediği
Muhyiddin SÜLEYMANOĞLU
14 Şubat Sevgililer Günü Üzerine Kalbî Bir Muhasebe
Mesut KÖSEOĞLU
Daha Ne Denir!
ACZ ZARİFOĞLU
Kırlarda Çiçekler Artık Bensiz Açacak…!!!
Muhammet ÜSTÜNER
Yeni Türkiye Düzeni
Meryem YİĞİT
Gitmek İsteyenler
İsmail OKUTAN
Gerçek Dostluğa Dair
Tolga TURAN
Maskın Ustası Özgür Maskeler
Bozkır KURDU
LÜTFEN BENİ CİDDİYYE ALMAYIN
Gülşen KILINÇER
Yeşilin Ormanına, Yatayına, Dikeyine, Her Türlüsüne Karşı Bunlar!
İlknur ESKİOĞLU
Neydik ne olduk allah'ım!
Adem MUTLU
Engelleri Aşıp Hedefe Ulaşmak!
Zelal ALPASLAN
İnsan Terazisi
Ömer KARAMAN
Sevgili Öğrencim…!
Ümit AYDIN
Partilerin Kaderi Mahalle Başkanındadır!
Ahmet Doğan İLBEY
Kemalist Gençliğin Çanakkale Şehitliğinde “Kadeş” Rezaleti!
Önder GÜZELARSLAN
İsraf Bir İnsanlık Suçudur!
Mehmet ÖZÇELİK
Altılı masa aday belirleye dursun atı alan üsküdar'ı geçti!
Gülhanım CAN
Eti Senin Kemiği Benim
Levent ERTEKİN
Fakir Halkın Bağışladığı 350 Uçak
Okan KARAKUŞ
Osmanlı Devletinde Ramazan Gelenekleri
Gülay YILMAZ
Sus çarpılırsın!
Bahar ARSLAN
Hakikati Algımıza Taşıyan Beden
Feyza Nur DİLEKCAN
SAÇMALAMA (!), SAÇMALIYORSUN (!), SAÇMA (!)
MEHMET ERBİL
Keşke bir mayıs bayram olsa!
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Hücum Terapisi :Hayatın Anlamı ve Her İnsanın Kendine Sorduğu Soru
Sema KOCA
Rahmetini Umarak
Celal TÜRK
EKONOMİK KeRİZ
İbrahim Erdem KARABULUT
Her gün durmadan küfrediyorum!
Betül Özer BÖLÜK
Kelimelerin Şaşırtıcı Etkisi
İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
7'den 70'e Herkese İzciliği Sevdiren Işıltan Uşaklıgil Öğretmen
Muhammed Veysel AKKAYA
Allah’ın Seçkin Kulu Olmanın İşareti Kur’ân-I Kerîm’e Gönülden Kulak Vermektir
Edanur İSMAİL
Dünyada Neyi Değiştirmek İstersin
Nazile ŞANAL
Yol Ve Yer Arayanlara Ya Fettah
Prof. Dr. İnanç Özgen
Arazi Parçalılığı
Zehranur Yılmaz KAHYAOĞULLARI
Ulu çınarım, babam...
SAVAŞ YILMAZ
Her Nasip Vaktini Bekler, Vakit İse Yaradanı
MEHMET YILDIZ
Beterin beteri var…..!
Seyfullah YİĞİT
Buhara Bizi Çağırıyor… (-1-)