Aile Bakanlığı ve devlet kuruluşları, anayasamızda belirtildiği üzere ailenin korunması için çalışma yapması gerektiği halde; tam tersine ailenin yıkılıp parçalanması için gayret gösteriyor. Sabetay Yahudileri ise bu konuda hükümeti kuşatma altına almış durumda. Her türlü fenalığı bilerek ve isteyerek yaptırıyorlar.,
Her gün televizyon ve renkli gazetelerde boy boy yer alan üryan resimler ve yarı çıplak kadın fotoğrafları milletimiz tarafından sanki normal gibi karşılanır olmuştur. Birkaç sene evvel, Eminönü'nde Yeni Cami önü dahil İstanbul'un en büyük meydanlarında kadın iç çamaşırı reklamlarını utanmadan sergileyen kuruluşlar vardı. Üryan kadın posterleri selatin camilere karşı poz verir kimse de sesini çıkarmazdı. Defalarca BİMER, İBB Beyaz Masa gibi yerlere başvuran duyarlı insanlara rağmen bir türlü sonuç alınamıyordu.
Bu iğrenç görüntülere karşı verilen cevaplar ise devletin ve bürokratların ne kadar acziyet içinde olduğunu gösteriyordu. Sabetaycı Yahudiler milletimizle alay edercesine bu çirkin işlerden bir türlü vazgeçmiyorlardı. Bu panoların yıllık ihale ile kiralandığı ve ilgili firmanın işlerine karışamadıkları şeklinde gelen cevaplar utanç vericiydi.
Daha sonra “Reklam Üst Kurulu” diye bir kurul bu konuyu değerlendirmeye aşmıştı lakin onlarda sadece usul yönünden olaya bakıyorlardı. Yani, haksız rekabet, tüketicinin aldatılması gibi hususlara dikkat ediyorlar ama dini ve ahlaki değerlendirmeyi hiç kaale dahi almıyorlardı. Toplumumuzun genel ahlak kaideleri, kadınların istismarı gibi günümüzde çok ağır darbelere maruz kaldığımız bu konularda çıt dahi çıkarmıyorlardı. Bazen hiç de utanmadan “ne var bunda” diyecek kadar aşağılık bir pozisyona dahi düşebiliyorlardı.
Halbuki kadın bedeni hayasızca aleni olarak teşhir ediliyor, şehvani arzular uyandırılmaya çalışılıyordu. Hayvanlara yakışan bu görüntü ve uygulamalar kadınları aşağıladığı halde kadın örgütleri hiç ses seda çıkarmıyordu. Bu durum halen devam etmekte olup çokça şikayet edilen kadına şiddet ve çocuk istismarı gibi toplumumuzu derinden yaralayan konularda hamiyyetli insanların dışında kimse gayret göstermemektedir.
Konunun önemi hakkında ne söylense azdır. Aileden Sorumlu Bakanlık, Müftülükler, Diyanet, Belediye teşkilatları ve Sivil toplum örgütleri soruna çareler aramadığı takdirde zehirlenen gençlerimizin vebali bütün milletin üzerine kalacaktır.
Türkiye gerek ekonomik, gerek toplumsal, gerekse de askeri alanda büyük mücadeleler vermektedir. Ülkemizi tehdit eden en önemli saldırılardan bir tanesi işte bu medya kuruluşları ve televizyon dizileri marifetiyle “aileyi yıkmaya yönelik” çabalardır.
Türkiye, Afrin’de askeri ve siyasi hamleler yaparak Modern Haçlıların saldırısını savuşturmaya evlerimizde ise bu sefer gizli Yahudi olan Sabetaycıların çirkin taarruzlarına uğruyoruz. Televizyon dizileri vasıtası ile ailelere yönelik yapılan saldırılara karşı fiziki, manevi ve siyasi mukavemet gösteremiyoruz.. Üstelik bu yayınlar Müslüman ülkelerde de ailelere zarar vermektedir. Gemiyle gittiğim bir çok Arap ülkesinde Türk dizilerini görme imkanım bulunuyor. Bu durum ülkemizi ahlaki bir bunalım içinde göstermektedir.
Bir ülkenin çekirdeği en önemli kaynağı insan ve ailedir. Eğer aileyi bozarsanız doğru dürüst ne idareci, ne ekonomist ne de asker yetiştiremezsiniz. Ülkemiz için en hayati bir kurum olan aile bugün büyük bir “saldırı” altındadır. Ve maalesef bizler de bunun farkında olmadan gönüllü bir şekilde her gün bombardımana maruz kalıyoruz.
Televizyonlarda yayınlanan diziler toplum gerçeklerimizle uyuşmadığı halde böyle tanıtılıp aşağılanmaya maruz bırakılıyoruz. Dizilerdeki rol modeller ve verilen mesajlar; toplumumuzu ayakta tutan dini ve ahlaki değerlerle hiç uyuşmamaktadır. Dizilerde verilen mesajlar genellikle şu şekilde olup gerçekten yüz kızartıcıdır. Yuvaların yıkılmasına ve boşanmaların korkunç derecede yükselmesine sebep olmaktadır.
Maalesef dizilerin verdiği mesajlar bu şekildedir. Bu mesajlar ile Sabetaycıların yaptığı en önemli icraat aile, ahlak, inanç değerlerimizi yıkmaktır.
Sınırlarımızdaki ve Afrin’deki görünen düşmana karşı hem millet, hem devlet hem de ordu olarak teyakkuza geçtik ve düşmanımızı zararsız hale getiriyoruz. Ancak görünmeyen ve sinsi bir şekilde ilerleyen düşmana karşı ise herhangi bir tedbir almıyoruz.
Teröristi yok etmek nasıl ki Milli Savunma Bakanlığı’nın ve Ordunun görevi ise aileye yönelik bu sinsi düşmanı yok etmek de devletin önemli görevleri arasındadır. Ahlak ve inanç değerlerimizle uyuşmayan, bizi asla var olmayacak hayaller peşinde koşturan, eşimize ve çocuğumuza menfi rol modeller sunan bu dizilere alternatif oluşturacak çalışmalar şarttır. Aksi takdirde geleceğe güvenle bakmamıza imkan kalmaz, vesselam…
Vehbi Kara