Peygamber Efendimiz (asm) saltanatı “ısırıcı” olarak nitelemiş ve yermiştir. Bu yönetim sistemi Mısır, Pers ve Roma imparatorluklarından diğer insan topluluklarına geçmiştir. Firavunlardan Memrutlara hatta Yezid’e kadar uzanan acımasız yöneticilerin hüküm sürdüğü bu sistemi ne kadar yersek azdır.
Alemlere rahmet olarak gelen İslam’da ise saltanat kabul görmemiş Roma ve İran medeniyetlerinin bir uzantısı olarak Müslüman topluluklara yerleşmiştir. Hazreti Muhammed’den (asm) sonra Dört Halife dahi seçimle gelmiş devleti meşveret ve istişare ile yönetmiştir.
Emevilerle birlikte ısırıcı saltanatın olumsuz etkilerine maruz kalan Müslümanlar bir türlü bu ısırıcı saltanattan kurtulamamışlardır. Hala türlü türlü şekillerde karşımıza çıkan krallıklar İslam alemini derin bir kaosun içine sürükleyerek gayrimüslimlerin zulümlerine teşne olmaktadır.
Emevi, Abbasi devletlerinin yanı sıra Osmanlı ve Selçuklu gibi büyük Türk devletleri de saltanatla idare edilmiştir. Ecdada saygı yüzünden olsa gerek ne yazık ki saltanatın birçok çirkin yüzünü nedense kimse görmek istememektedir. O halde bu çok kötü yönetim biçiminin en kötü taraflarından bir tanesini nazara vererek bazı ezberleri bozmaya çalışalım.
İşte saltanatın en kötü yönlerinden bir tanesi şehzade katlidir. Daha kundakta iken sabiler boğazlanarak öldürülmüşlerdir. Bu cinayeti işleyenlerin cevabı da hazırdır “devletin bekası için yaptık”.
Bilmezler ki sonsuz hayat geçerliliği olmayacaktır. Zerre kadar dahi bir suçun ihmal edilmediği haşirde masum insanların göz göre göre katledilmesine cevaz vermek mümkün değildir.
Hadi cinayete ortak olanları kendi hesapları ile baş başa bırakalım. Peki, kendisi ile hiç alakası olmadığı ve günahtan başka bir sonuç doğurmayan “şehzade cinayetlerini” savunanlara ne demeli?
Bu zavallılar hangi amellerine güveniyor ki bu dehşetli günahı üzerlerine almaktan çekinmeyip savunabiliyorlar. Allah’ın kalp ve vicdandan habersiz böyle çok kulu vardır…
Şimdi konuyu biraz daha detaylı izah etmeden önce tasnif ederek bazı gerçekleri ortaya koyalım. Yani bir kısım şehzadeler, bilfiil isyana teşebbüs etmiş, çıkardığı fitne kanın akmasına sebep olmuş mudur?
Eğer böyle bir durum söz konusu ise adaletin işleyişi elbette farklı olacaktır. Zaten bu konuda bir tartışma yoktur. İsyan çıkaran şehzadeyi kimse savunmaz. Saltanatın genel kaidesidir “ya devlet başa ya kuzgun leşe” deyip isyan çıkaran çok kişiye rastlanmıştır. Böyle çirkin tarafları bulunan saltanatı hala savunan varsa bu zavallılara acımak gerekir.
Tartışmalar asıl şu noktada düğümlenmektedir. “Daha küçücük bir bebek iken veya hiçbir isyana teşebbüs etmemiş şehzadeleri öldürmek” nasıl bir canavarlıktır. Böyle hunharca sabileri boğup öldürenler büyük bir cinayet işlemiş olmuyorlar mı?
Kestirme ve basit olarak söylemek gerekir ki masum insanları katletmek, insanı sadece bir günahkâr olarak cehenneme müstahak etmez, küfürle de burun buruna getirip ebedî hayatını mahv ettirecek kadar tehlikelidir. Sakın sakın böyle tartışmalara girip kendinizi Cehennem ateşine yaklaştırmayın. Bunu bir ağabey nasihati olarak iyicedüşünün…
Maksadımız tarihî seyri içinde hâdiseleri ele alıp, defalarca yazılmışları bir daha tekrarlamak değildir. Hala inatçılık yapan kişileri ikna etmek ve İslâmiyet’i bu dehşetli bazı dehşetli iftiralardan beri tutmaktır. Çünkü konuşan bazı zatlar; kelli felli ve burunlarından kıl aldırmayan kişilerdir. Aslında bunlara laf anlatmak zordur. O yüzden biraz detaylı yazmak icap etmektedir. Yazının uzunluğundan bu nedenle şikayete gerek yoktur. İlgilenmeyen detaylarını okumaz.
Şimdi temel itiraz noktasından başlayalım. Diyorlar ki; bu şehzadeler hiçbir günahları olmasalar dahi yarın öbür gün muhakkak isyan edeceklerdi.
İşte burada durmak lazımdır. Çünkü İslâmiyet’e göre, niyet yalnız başına sebeb-i ceza değildir. Bir kişi, on kişiyi öldürme niyetini ilân etmiş bile olsa, on kişiyi öldürmüş gibi cezalandırılamaz. Değil buna Şer’i Şerif’le hükmetmek, beşerî hiçbir kanunla da hükmetmek mümkün değildir.
Zira suç vâki olmamıştır. Suç vâki olmadığı için de son ana kadar niyet sahibi, hem vaz geçebilir, Hem de niyetini herhangi bir sebebe bağlı olarak gerçekleştirmeye muvaffak olmayabilir. Dolayısı ile niyetine terettüp eden bir ceza varsa, o ceza verilir ki; istibdad idarelerini bir kenara bırakırsanız, dünyanın hiçbir yerinde bunun cezası niyet sahibini öldürmek değildir.
İzmir Suikastı bahanesi ile idam edilen bazı Sabetaycı zatları, hiç acımadan eleştirerek aynı şehzade katilleri gibi bu durumları savunanlar önce durup düşünmelidirler. Geçen yüzyılda “muhtemeldir ki bazı kelleler kesilecektir” diyerek Meclis kürsülerinden nutuklar çeken kişilere çok rastlanmıştır. Onları yaptıkları zulümlerin utancı ile baş başa bırakıp adaletin düsturlarından bahsetmeye devam edelim.
Şehzade katlinin diğer bir yönü de ; teşebbüs şöyle dursun, orta yerde bir niyet bile mevzubahis değilken hala bunu savunanlara ne demeli?
Diyorlar ki “ya böyle bir şeyi yaparsa?” Yahu böyle bir ihtimalden hareketle yeryüzünde öldürülmeyecek tek insan kalmaz. Her insanı bu ihtimalden hareketle öldürüp imha edebilirsiniz. Her kibritin yangın çıkaracağını düşünmek gibi akıl dışı bir hezeyan değil midir? Akıl ve iz’ana karşı bundan daha büyük bir cürüm işlenemez.
Dahası var: Düşününüz ki, devlete yani padişaha isyan edebileceği ihtimalinden hareketle öldürülenler arasında emeklemekte olan bebekler de var. Bu konuda ali kıran baş kesenler diyor ki, “Bu bebek büyüyecek, kardeşine isyan ederek devletin bekasını yani kendi iktidarını tehlikeye düşürecektir. Onun için şimdiden öldürünüz.”
Behey zalim! Nereden biliyorsun ki, o çocuk, erken bir hastalık veya başka bir sebeple ölmeyip büyüyecek, sonra isyan edip fitneyle kanın akmasına sebep olacaktır? Sorulacak en kaba ama en doğru sual, “Sen kimsin? Nefs-ül Emre sen mi hükmediyorsun? Kaderin mizanı senin elinde mi? Sen mi her şeyi halk edip hayat veriyorsun?
Hadi katil olmayı göze alıp öldürüyorsun. Hesabını âhirette vereceksin elbet. Peki, neden senin korkundan ödleri patlayan zavallı bir kaç âlimi fetvacı yapıp hem İslâmiyet’e çamur atmaya çalışıp kendin gibi birçok insanı Cehennem’e sürüklüyorsun?
Düşünce kabiliyetleri düşük, fanatik tarafgir hissiyatının insanlıktan çıkardığı bazı kıt akıllılar, bu satırlara kızacaktır elbette. Olsun ziyanı yok, yeter ki hakikat anlaşılsın.
Öncelikle hakikatleri kimsenin hatırına bakmaksızın söylemek lüzumu vardır. Hele de bu hakikatler İslâmiyet’le alakalı ise, asla tereddüt edilmemelidir. Kim kırılır, kim kızar; beş para ehemmiyeti yoktur.
Bu yazıdan çıkarılacak sonuç “Osmanlı düşmanlığı” değildir. Saltanatın kirli yüzünü göstermektir. Bazı kişilerin hataları o muhteşem devletin iyiliklerine gölge düşüremez. Aksine, Cihan Devleti Osmanlı’nın iyilikleri o kadar çoktur ki söylemek dahi abestir. O noktadan bakmalıdır. Muhakemesi yerinde olanlar maksadımızı takdir etmekte zorlanmayacaklardır.
Klasik dönem Osmanlı hukuk sisteminin ana direği, elbette ki "Şer'-i Şerîf" idi. Fakat Osmanlı hukuk geleneğinin belki en belirgin özelliklerinden birisi ise, dört temel şer’î - hukukî delili (ayet-hadis-icma kıyas) yeterli görmeyip bazen haddi aşmalarıydı.
Yani ayet ve hadislerdeki açık hükümleri görmeyip İcmayı ümmete ve kıyası fukahaya karşı gelmeleridir. Yani İslam’ın hükümlerini yeterli görmeyip Yunan ve Roma felsefesine göre hareket etmektir. Şeriatın açık-kesin hükümleriyle çelişen bu durumu dikkatle incelemek gerekiyor.
Beşinci delili yani "örfî hukuku" etkin ve bazen söz konusu edille'nin de alanına müdahale edecek derecede kullanan bu insanlar büyük hata etmektedirler. İşte bu tavır ise saltanat sisteminin İslam’la uyuşturmaya çalışmaktan tutun da “hikmet-i hükumet” kurgusuna veya şehzade katlinin “meşruluğundan” meşhur istibdat devri uygulamalarına kadar hayli yanlışı “doğruya” çevirebilmiştir. Maalesef halen de çeviriyor nice zihinleri bu günahlara ortak edebilmektedir.
Üstelik aynı tavır, bu meselelerde sesini yükselten mümin vicdanları ise cahillikle suçlayarak “bilmediğiniz şeyler var!” kolaycılığıyla hakaret noktasına kadar gidebilmektedir. Oysa, muhtemel bir tehlikeye karşı şehzade katlini hala mazur ve meşru gören ama “insaniyet-i kübra'nın” özellikle de ahir zamana bakan dersine talebe olduğuna inanan kimi müminlerin, "adalet-i mahza" hakikati ile "umumun selameti için fert feda edilebilir" anlayışının birbiriyle uyuşup-uyuşmadığını, bilmeleri gerekir.
Özellikle Bediüzzaman Said Nursi’yi okuyup anlamaya çalışanların bu noktada hataya düşmesi mümkün değildir. Dahası, umumun selameti için ferdin feda edilmesinin ancak "ehven-i şer" ve istisnai bir çare olabileceği; muhayyel ve muhtemel gerekçelerle masumun hukukuna girmenin dinle bağdaşamayacağı; her ferdin hukukunu gözetmenin ise esas ve asıl hukukî gaye-metot olduğu gibi hakikatler, ecdadın ruhunu incitecek derecede bir ecdat sevgisine kurban edilmektedir.
Bu bakımdan "Kişinin kavmine zulümde yardımcı olması taassuptan-asabiyettendir." (İ.Mâce, Fiten, Hadis no: 3949) hadisinde ifade buyrulan “zulümde yardımcı olmak” fiilinin, “kavminin geçmişte yaptığı hatalara hikmet ve masumiyet yükleyerek onları şu anda da savunuyor olmayı” kapsayabileceği unutulmamalıdır. Zulme rıza, zulümdür, vesselam…
...
Suat ALTINBAŞAK
Hayızlı iken oruç tutulamayacağının Kur’an’daki Delilleri (1)
Ahmet SAĞLAM
ŞÜPHE VE KORKU
Seyfettin BUDAK
Neden iyi olan kaybeder!
Mehmet Nuri BİNGÖL
KIRMIZI İPEK ya da YEMİN
Hamdi TEMEL
Kirlenen Hava, Solan Hayat
Eyüphan KAYA
Ak Parti 23 yılda kendini ispat etti!
Adnan ÖZ
Samsunspor seriye bağladı!
Halil MERT
İngiliz+Abd Oyunları Bozulmalı…
Emine İPEK
Suskunluk: Kalbin Zarif Direnişi
Recep YAZGAN
Amentü’nün Diyalektiği
Vehbi KARA
Siyaset ve İnsanın Asli Vazifesi
Servet ZEYREK
Denge
Erol AYDIN
Kırık Kalpler Müzesi
Aydın BENLİ
Edebiyata Değer Katanlar Avukat Fatma Saçak Akbulut
Ahmet AYDIN
Bilir misin?
Hasan KARADEMİR
Bir Asırlık Çelişki
Gülay ÇETKİN
Bu okulda yaşananlarda siyaset mi var yoksa milli eğitimin duyarsızlığı mı?
Burhan BOZGEYİK
Bir İstanbul Serencamı Daha (1)
Nihat Güç
Gittikçe Bunalıma Batıyoruz
Mehmet BOZKURT
Kirli Ellere Artık Dur Demeliyiz!
Bedriye Arık ÇAMBEL
Dengenin Formülü
Mahir ADIBEŞ
Gaflet mi dalalet mi!
Özlem Gürbüz
Eğitimle Değişen Dünyamız
Songül KARAMAN
Her Güne Bir İyilik Sığdırabilmek
Ahmet Eren KURT
Pensilvanya’da Taht Kavgası
Doç. Dr. Özlem Özçakır Sümen
Nasıl Bir Eğitim Ortamı?
Recep Ali AKSOYLU
Lipton’un Çekilmesiyle Kuru Çay Üretiminde Yabancı Kalmadı!
Abdulkadir MENEK
Sumud Kahramanları
Ahmet DÜZGÜN
Putlarımız ve Perestlerimiz
Cevahir AYDIN
Yanlış Anladınız
Mesut CİHAT
Allah'ın Zatı ve Subuti Sıfatları
Durmuş TUNACIK
Hilafet Işığı
Aysun Rabia GÜLER
Ebabiller Akdeniz'de
Uğur UTKAN
Mustafa Kemal Atatürk’ün Şeriatla İlgili Düşünceleri
Fatih ORUÇ
Orta Vadeli Program (2026-2028)
Bülent ERTEKİN
Güzel ülkem, güzel vatanım
Zuhal GÜNDÜZ
Gündemiz: Küresel Sumud Filosu
Batuhan ŞUORUÇ
Şıracılar
Hüseyin KURT
Samsun’un Ses Karnesi
Mesut BALYEMEZ
SOSYAL MEDYA KEVAŞELERİ
Bilal Dursun YILMAZ
Her Şey Dâhil Vicdan
Oktay ZERRİN
Sokak Cümbüşcüsü Hasan Yarar'ın Ardından
Ziya GÜNDÜZ
Atasoy Müftüoğlu Ve Hiçliğin Kıyısında
Ravza ZEYBEK
Bulanlar Arayanlardır
Gündoğdu YILDIRIM
Komşuda pişer!
Aydan KURT
Farkında mısınız?
Asiye Tanrıöver TÜRKAN
Mahremiyet, insanın özgür iradesiyle var oluşu!
Mustafa ÖZEL
1. Sezon 3. Bölüm Yükleniyor
Zehra KINALI
Stratejik Ortaklık mı, Siyasi Çıkmaz mı!
Murat GÜLŞAN
Türk Milliyetçisinin Vicdan Muhasebesi
İsa ÇOLAKER
Aşık Veysel Şiirinin Renkleri
Fatma Nur ÖZCAN
Didar-I İkbal
Özhan KIZILTAN
Duvarların Ardında Filizlenen Hayat
Memiş OKUYUCU
Zübeyir Yetik’in Ardından…
Hasan TÜLÜCEOĞLU
Göbeklitepe'de HZ. İbrahim Silüeti
Denizay BÜYÜKDAĞ
Gazze’den Öğrendiğim İslam
Cahit KURBANOĞLU
Nefis nedir ve ne istiyor?
Ahsen Meryem SÜVEYDA
Onlar Kendilerini Biliyorlar
Fahri Urhan
Uyanık Olalım
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Vicdanın Yükselişi
Nesibe TÜKEL
Anne Hakkı
Denizay KONUK
Gözler Kör, Kulaklar Sağır Olunca; Başlar Öne Eğilirmiş
Mücahit GÜLER
Modern İnsanının Anlam Sorunu 1
Adem ÇEVİK
Türkiye Aile Meclisi'nden Ahlak ve Aile Koruma Çağrısı
Ergün DUR
ÖĞRETMEN
Hüseyin KAÇIN
Dindar neslin tanrı'sı yoksa dijital neslin tanrıları var!
Özlem AKYÜZ
Nereden geldiğini unutma!
Yusuf AKTAŞ
Köftenin kokusu kimleri cezbetti!
Emine AYDEMİR
Ateşle oynayan evliya Ateşbaz veli hazretleri
Tarık Sezai KARATEPE
Sen Yoksun Diye! Müjdecim!
Abdullah BİR
Fitne, Kaos, Suriye ve Suriyeliler’e Daire İki Kelam...
KÜLLİYEN YAZAR
Şşşşt Başkanım Sana Söylüyorum!
Süleyman GÜLEK
Küçük Lee İle Çekirgesi
Adnan ALBAYRAK ŞİMŞEK
MUHAFAZARLIK
Serkan GÜL
Çocukları +18 İçerikten Koruyun
Başyazı
Samsun’un sağlığıyla oynamayın!
Fehmi DEMİRBAĞ
ÇÖKÜŞ
Hacer Hülya KARADAĞ
Ayasofya'dan Sonra Mescid-İ Aksa'ya…
Tevfik DEMİR
28 Şubat Darbesine Dair Postmodern Notlar
Veysel BOZKURT
İnsan Beyni ve Kontrolü Bir Değerlendirme
Zinnur ŞİMŞEK
Bir Doğumun Ardından
Osman Çakmak
Eğitimin kıblesini batıldan batıdan çevirmek mecburiyeti!
KERİM YILMAZ
İlkadım'a damga vuracak başkan!
Adnan KARAKUŞ
Faruk Koca ve Batı Değerleri
Süleyman KOCABAŞ
Siyonist İsrail’in Koloniyal Jandarma –Polis Devleti Olarak Doğuşu
Şener Danyıldız
Trafikte Empati ve Sempati
Elif Ekşi ZORER
Güzellik
Orhan SARIKAYA
Direk Tehdit!
Saadettin BAYÇELEBİ
Sessiz Gemi
Yaşar BAŞ
Ormanlar Yanıyor Birileri Saçlarını Tarıyor!
Mahmut KURU
Aşk, Yine Aşk… Yine Aşk!
Ayhan GONCA
Fetö'den kurtulmanın tek yolu...
Hanife OKUTAN
Narsist Sapkının Kurbanı Olmayın
Hülya Bulut
Samsunlu Olmak Mı Samsun’da Yaşamak Mı?
Bukrenur YILMAZ
Keşkenin Halet-i Ruhiyesi
M. Burhan HEDBİ
Emekçinin elini öpen peygamber!
Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN
Nasıl Ayağa Kalkarız!
Pınar HOLT
Kendini yeniden keşfet!
Ayhan ENGİN
Hazinemiz Ahlakımızdır…
Ahmet Kubilay
Ayvaz İnsan
Cuma YILDIZ
Cambridge’e Giden Aşk
Ahmet ÖZTÜRK
Hadi Türkiye, Dolar Düşüyor
Dursun Ali Tökel
Cinnet Buğdayları
Savaş UYAR
Varlığından Haberdar Olmadığımız Hastalığımız: Safsata
Ümit Zeynep KAYABAŞ
Güven Zor Bir Duygudur…
Nur DİNÇKAN
Udhiyyeden Kurbiyyete
Suat ZOR
ABD, Adana Mutabakatı Ve Suriye İle Nihai Çözüm
Sonradan Gurme
Beyaz Ev’de Yemesek De Olurdu
Ahmet Fatih AKKAŞ
Ferman!
AKASYAMSPOR
Yıldırımcı mıyız, Uyanıkçı mıyız!
Züleyha TUNA
Mevsimler Ve Sen
Ali KAYIKÇI
“Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/9
Gülay ALPAGUT
Cennet berat belgesiyle değil amelle kazanılır!
Hamza ÇAKAR
Çocuk Savaşçılar
Alperen CARUS
İttifaklar ve HDP çıkmazı!
Selma MEDENİ
Ne Hacet Seni Anlatmaya
Ankara KULİSİ
Çiğdem Karaaslan Çevre Ve Şehircilik Bakanı Mı Olacak!
MÜNEKKİT
Seçim Sonuçlarını Nasıl Okumalıyız!
Sıddıka Zeynep BOZKUŞ
Zahideler /Teyzeler
Kevser KARSLIOĞLU
Yeme Problemi Olan Çocuklar İçin Çözüm Önerileri
Selçuk KAYA
Yazık oldu!
Ali Haydar YILMAZ
Eğitimde fırsat eşitliği gelecek bahara mı!
Bedia YILMAZ
Ben de varım!
Levent BİLGİ
Fehmi Koru, Said Nursi Ve Susmak
İhsan ZORLU
Paralel Devletin Eli Postmodern Anarşizm!
Esat BEŞER
Gerger Gençliğinin Bayrak Sevdası
Nurettin VEREN
Japonya’daki G20 Zirvesinde, FETÖ’nün Üniversiteleri Konuşuldu mu!
Mehmet FIRAT
İlim Ve İrfanla Geçen Bir Ömür: Şeyh Esad El Çokreşi
Ahmet BEREKET
ABD temsilciler meclisinin kararına bir Bozkurt nidası ile gecikmeden cevap verelim!
Ali Can AKKAYA
İnanır, Sabreder Ve Gereğini Yaparsanız…
Hüseyin YILMAZ
Diyanet’in Atatürk’le imtihanı!
Oktay GÜLER
Merhaba!
Halil KÖPRÜCÜOĞLU
İslamiyet ile Tıb arasında problem var mıdır!
Atilla YARGICI
Kur’an’da Korona Var Mı?
Rukiye AYDIN
2022'de Kendime Bazı Tavsiyeler!
Osman KÖSE
Ahıska Türkleri Sürgün, Özlem Ve Gözyaşı
Ruhugül ZİYADAN
Hayrı harabat edilen Bafra!
Ali KORKMAZ
Eksik Organ Sendromu
Yücel EMRAH
Ben Muhammed...
İbrahim Yusuf ŞAHİN
Parçadan Bütüne, Kolaydan Zora Karşılaştırmalı Bir Dil Öğretim Yöntemi
Ebru AÇIKGÖZ
Taşların Gizemli Dünyasından Hayatınıza Renk Katan Mozaik Sanatı
EnesTANIŞ
Taşın Dediği
Muhyiddin SÜLEYMANOĞLU
14 Şubat Sevgililer Günü Üzerine Kalbî Bir Muhasebe
Mesut KÖSEOĞLU
Daha Ne Denir!
ACZ ZARİFOĞLU
Kırlarda Çiçekler Artık Bensiz Açacak…!!!
Muhammet ÜSTÜNER
Yeni Türkiye Düzeni
Meryem YİĞİT
Gitmek İsteyenler
İsmail OKUTAN
Gerçek Dostluğa Dair
Tolga TURAN
Maskın Ustası Özgür Maskeler
Bozkır KURDU
LÜTFEN BENİ CİDDİYYE ALMAYIN
Gülşen KILINÇER
Yeşilin Ormanına, Yatayına, Dikeyine, Her Türlüsüne Karşı Bunlar!
İlknur ESKİOĞLU
Neydik ne olduk allah'ım!
Adem MUTLU
Engelleri Aşıp Hedefe Ulaşmak!
Zelal ALPASLAN
İnsan Terazisi
Ömer KARAMAN
Sevgili Öğrencim…!
Ümit AYDIN
Partilerin Kaderi Mahalle Başkanındadır!
Ahmet Doğan İLBEY
Kemalist Gençliğin Çanakkale Şehitliğinde “Kadeş” Rezaleti!
Önder GÜZELARSLAN
İsraf Bir İnsanlık Suçudur!
Mehmet ÖZÇELİK
Altılı masa aday belirleye dursun atı alan üsküdar'ı geçti!
Gülhanım CAN
Eti Senin Kemiği Benim
Levent ERTEKİN
Fakir Halkın Bağışladığı 350 Uçak
Okan KARAKUŞ
Osmanlı Devletinde Ramazan Gelenekleri
Gülay YILMAZ
Sus çarpılırsın!
Bahar ARSLAN
Hakikati Algımıza Taşıyan Beden
Feyza Nur DİLEKCAN
SAÇMALAMA (!), SAÇMALIYORSUN (!), SAÇMA (!)
MEHMET ERBİL
Keşke bir mayıs bayram olsa!
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Hücum Terapisi :Hayatın Anlamı ve Her İnsanın Kendine Sorduğu Soru
Sema KOCA
Rahmetini Umarak
Celal TÜRK
EKONOMİK KeRİZ
İbrahim Erdem KARABULUT
Her gün durmadan küfrediyorum!
Betül Özer BÖLÜK
Kelimelerin Şaşırtıcı Etkisi
İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
7'den 70'e Herkese İzciliği Sevdiren Işıltan Uşaklıgil Öğretmen
Muhammed Veysel AKKAYA
Allah’ın Seçkin Kulu Olmanın İşareti Kur’ân-I Kerîm’e Gönülden Kulak Vermektir
Edanur İSMAİL
Dünyada Neyi Değiştirmek İstersin
Nazile ŞANAL
Yol Ve Yer Arayanlara Ya Fettah
Prof. Dr. İnanç Özgen
Arazi Parçalılığı
Zehranur Yılmaz KAHYAOĞULLARI
Ulu çınarım, babam...
SAVAŞ YILMAZ
Her Nasip Vaktini Bekler, Vakit İse Yaradanı
MEHMET YILDIZ
Beterin beteri var…..!
Seyfullah YİĞİT
Buhara Bizi Çağırıyor… (-1-)