Tutuklu bir evangelist papaz için yaptıklarından anlıyoruz ki bu papaz önemli bir adam.
Dava dosyasını incelemedim ama kamuoyuna yansıyan bilgilerden daha önemli bazı noktaların henüz aydınlatılmamış olması ihtimalini de düşünüp soruşturmayı daha da derinleştirmek gerekiyor.
Küresel sistemin eşkıyasının belli ki kuyruğunun tam beline basılmış.
Cinnet nöbetlerinin bize yol göstermesi ve bastığımız noktanın aslında ne olduğuna ayrıntılı olarak bakmamız gerekir
İşin bir tarafı bu ama daha önemli tarafı şu:
ABD tarafından alınacağı duyurulan yaptırım kararlarının içeriğinden daha önemli olan tarafı var. Bir devletin egemen bir başka devlet hakkında aldığı bu karar egemenlik yetkilerine açık bir saldırı yani aslında bir işgal girişimidir.
ABD bu zamana kadar küresel sistemin oyuncağı haline getirdiği bazı ortaklarıyla başka ülkeler hakkında hukuk dışı kararlar aldı ve oldubittiler oluşturdu.
Bu kez durum farklı.
Hem ABD bu konudaki kredibilitesinin sonunda. Hem de bu kez küresel sistemin yeni yükselen gücü Türkiye var karşısında.
ABD oyunlar oynarken bir anda kendisini kürenin sadece küçük bir parçasına hapsedilmiş olarak bulur.
Ve de yükselen yeni küresel dalga tarafından dışlanan ABD’nin kurulu düzenini ayakta tutmaya hiç kimsenin gücü yetmez.
Daha önce de yazdım.
ABD zaten limitlerinin sonuna gelmiş durumda. Paradigmayı değiştirecek ve kendileri için yeni bir yol açacak akla da alternatiflere de sahip değiller.
İzledikleri yol ömürlerini uzatacak bir yol değil. Aksine kısaltacak bir yol.
Türkiye izlediği çok yönlü dış politika ile bugün ABD’nin insafına asla muhtaç değildir. Aksine ABD, Türkiye gibi bir ülkenin gönlünü zaten kaybetti ama siyasi işbirliği koşullarını da kaybederse ciddi şekilde sarsılır.
Dünyanın geriye kalanına eşkıya üslubuyla saldırarak gidebileceğiniz yer sınırlıdır ve ABD o sınırların sonuna gelmiş durumda.
Yeni bir dil ve yeni bir yol bulmak zorundalar. Orada da kendi iç dinamikleri devreye giriyor ve işler içinden çıkılmaz hale geliyor.
Bu sarmal ABD’yi uçurumun kenarına kadar getirdi. Dönmek için hâlâ zamanları ve fırsatları var ama sanki aracın dümeni kilitlenmiş durumda. Uçurumun kenarından dönebilmeleri de pek mümkün görünmüyor.
Artık bundan sonra diyeceğimiz tek söz kalıyor:
Kendi düşen ağlamaz.
Yaşar Baş