Türkiye medya etiği konusunda itibarı zaten yerlerde olan bir ülke. Spor medyasına gelince vaziyet çok daha vahim. Tarihi rezaletten sonra Şenol Güneş istifa diye ortalığı ayağa kaldıranların, Avrupa Şampiyonasındaki son maçımızın son düdüğü çalmadan önceki yorumlarına bakın da bu yorumcuların kişilikleri konusunda fikir sahibi olun.
Türkiye Futbol Milli Takımı’nın Şenol Güneş dönemindeki en görkemli galibiyeti Hollanda’yı 4-2 yendiği maç değil mi?
O maç sonrasında Şenol Güneş’in futbol dehası, Türkiye’nin de dünya şampiyonu ilan edildiğini hatırlarsınız. O maçın ertesi günü yazdığım yazıyı okuyanlar vardır. Bu milli takımın oyun planı yok, Hollanda’yı biraz tesadüflerle, biraz da Hollanda’nın gününde olmaması nedeniyle yendik dememiş miydim?
Şenol Güneş’in Türk Milli Takımı’nın başına son geçmesinden bu yana bizim milli takımın mükemmel oynadığı bir tek maç var. Galip geldiğimiz Fransa maçı. Bir de Avrupa Uluslar Liginde Rusya maçının ikinci yarısı. Hadi berabere kaldığımız Fransa maçını da dahil edelim. Bu maçlar dışındaki bir tek maçta bile ne yaptığını bilen bir oyun oynamadık. Bir tek maçın kredisiyle bir ömür geçer mi yav?
Avrupa Uluslar Liginde mahalle takımlarının olduğu en alt lige indik. Yine aklımız başımıza gelmedi.
Ben Şenol Güneş dönemi milli takımı ile ilgili bundan önce dört yazı yazdım ve her seferinde bu gidişatın hiç iyi olmadığını da ifade ettim. Keza İtalya maçından sonra da, herkes koro halinde İtalya maçının ölçü olmayacağını söylerken de, bu milli takımın bırakın bu turnuvayı Avrupa Şampiyonaları tarihinin en kötü oyununu oynadığını yazdım. Sonuç ne oldu?
Spor medyamız artık ne yaparsanız yapın örtülemeyecek son rezaletin sonrasında bir iki mırıldanmaya başladı. Ama göreceksiniz en fazla üç gün sonra biter bu eleştiriler ve Dünya Kupası Eleme grubunda liderizden başlayan yeni masalları duymaya başlarız.
Son İsviçre maçını da bırakın, maç sonrasında basın toplantısında bile ne diyeceğinin farkında olmayan, ne dediği de belli olmayan bir teknik direktöre bu federasyon yönetim kurulu dışında saygı duyan bir tek kişi kalır mı? Dünyanın en üst klasmanındaki oyuncuların saha içindeki hallerine bakın. Hocalarına gram saygıları var mı sizce?
Hiç derin analizlere falan gerek yok. Bu milli takım; hocasına asla saygı duymuyor ve zaten ortada saygı duyulmaya gerektirecek bir hoca da yok. Hoca da hiç kimsenin saygı duymadığının farkında. Ama alacağı maaş dışındaki konuların umurunda olduğunu da sanmıyorum .
Bu kafa ile hiçbir şekilde Türk futbolunun iki yakası bir araya gelmez.
Sanki Şenol Güneş maaş aldığı Futbol federasyonu yönetimine bağlı değil Futbol federasyonu Şenol Güneş’e bağlı çalışıyor. Fatih Terim maaş aldığı Galatasaray yönetimine bağlı çalışmıyor da sanki yönetim Fatih Terim’e bağlı çalışıyor. Son iki yılda yaşananlardan sonra Galatasaray yönetiminin aldığı tavır koskoca bir kulüp yönetiminin maaş verdiği personelinin karşısındaki ezikliğine kim saygı duyar ki? Resmî olarak göreve başlamamış bir kişi, halka açık bir şirketin faaliyetleri ile ilgili karar alıyor da, SPK denilen kurumun dönüp baktığı yok.
Geçen sezon Beşiktaş yönetimi ve hocası arasında işler normal düzende ilerliyordu. Sonucunu da çifte kupa ile aldılar. Beşiktaş yönetimi garip bir şekilde işleri o hale getirdi ki, sonunda yok yere ürettikleri krizin altında ezildiler, Sergen Yalçın’ın restine de boyun eğdiler. Bir kulüp yönetimi daha maaş ödediği hocası üzerindeki kontrolünü kaybetti ve hoca yönetime değil yönetim hocaya bağlı çalışma düzenine geçti.
Trabzonspor başka bir alem. Son birkaç yılda yetiştirdiği oyunculardan aldığı verim ve para ile işleri normale dindiren Trabzonspor’un bu yılki transferlerinin yaşına ve son dönem performansına bakın da, Trabzonspor’un geleceğinin mi hocanın geleceğinin mi eksen oluşturduğunu anlayın. Türkiye’nin en iyi kenar forvet rotasyonuna sahip Trabzonspor’un Gervinho transferinin akılla izahı mümkün mü? Kimi yedek bırakacaksınız? Hangi genç oyuncuyu rotasyona koyacaksınız?
Fenerbahçe hep başka bir alem. Üç yılın depresyonundan çıkabileceklerini gösteren en küçük bir ışık yok.
Futbol federasyonu yönetimi ne yapacağının farkında değil. Yayıncı kuruluşa karşı hukuken yapmak zorunda olduklarını bile yapabilecek durumda değiller. Avrupa Şampiyonası hezimetinin hesabını nasıl soracaklar? Göreceksiniz yayın ihalesi ve sözleşmesinin bu şekilde delil deşik edilmesi nedeniyle bu federasyon ve yayıncı kuruluş yetkilileri yargılanacak ve ceza da alacaktır.
Hepsinin üstünde Gençlik ve Spor Bakanlığı da olanı biteni sadece izlemekle yetiniyor. Sanki bu ülkenin futbol gündemi böyle uzaktan seyredilecek bir gündem.
Göreceksiniz bakın. Bu kafa ile bu işler çok daha kötüleşecektir.
Spor ve özellikle de futbol alanında harcanan kaynağa yazık gerçekten, bu kadar yatırım, bu kadar stad, bu kadar emek. Sonuca bakın. Sonra dönün bir de bu hezimetin sorumlularının yüzüne bakın. Bakın bakalım en küçük bir sorumluluk duygusu izi görüyor musunuz?