Barolar Birliği Başkanı’nın gündeminde olmayan tek konu avukatlık mesleği.
Dört yıllık görev dönemini tamamladı. İkinci dört yıllık dönem için aday. Her şey Feyzioğlu’nun gündemine girdi de bir tek avukatlık mesleği bir türlü gündeminde yer bulamadı.
Avukatlıkların işine yarayacak bir önerisi olduğunu duydunuz mu bu zamana kadar? Şunu da sormak lazım? Bir önerisi olsa dinleyecek birini bıraktı mı?
Sanki CHP’nin yedek kulübesinde. Kendini sahaya atmak için yırtınıyor ama aradığı fırsat bir türlü de gelemedi. Tribünlere oynayarak sahada kendine yer bulunamayacağını anlayacak durumda da değil.
Olan avukatların hakkına hukukuna ve itibarına oluyor. Beni de temsil etmesi gereken barolar birliği başkanının, siyaset gündemine merakı nedeniyle tüm avukatların itibarını yerle bir etmesi ağrıma gidiyor.
Diktatör sloganlarıyla iktidar tarafını sindirmeyi başardılar. En iyi yaptıkları iş zaten bu. Yaygarayı kopar. İnsanları bıktır, sindir. İnsanlar, Allah’ından bulsun diyerek yanından yörenden çekilsin. Kendine otonom bir alan yarat. Kafana göre yaşa.
Bakmayın bunların yaygaralarına. Dünyanın hiçbir yerinde burada yaptıklarının onda birini yapamazlar.
İlham kaynakları Almanya’da, İtalya’da, İngiltere’de, Amerika’da, Belçika’da, İspanya’da veya dünyanın herhangi bir ülkesinde, barolar birliği başkanı, terör suçundan tutuklu birine destek ziyareti yapabilir mi? Yapsa bile bu tutukluya “Karına sarılır gibi sarılabilirsin ama aşırıya gitme” diyebilir mi? Barolar birliği başkanı magazin programlarında sosyetik davalarla ilgili spekülasyon yapabilir mi?
Dört yüz küsur kişiden oluşan delege içinde kapalı sistem seçim yapıp da sonra yirmi altı milyon kişinin verdiği evet oyunu gayri meşru ilan edebilir mi?
Dünyanın her yerinde seçimler referandumlar yapılıyor. Dünyanın neresinde barolar seçimlerde ve referandumda resmi kaynakları kullanarak siyaset yapabiliyor ki?
Almanya barolar birliği başkanı, kurum kaynaklarını kullanarak seçim çalışması yapsın bakın neler oluyor.
Anlaşılıyor ki saldırgan davranışlarla iktidar ve yargı mercilerini sindirmiş durumdalar. Barolar birliğinin kaynaklarını tepe tepe kullanarak siyaset yapılmasına, barolar birliğini bir siyasi partinin yedek kulübesine döndürülmesine rağmen kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Türkiye’de yargı mekanizmaları işlese, barolar birliğinin tarafı olmadığı bir konuda YSK’yı tehdit etmesinin mutlaka bir sonucu olur.
Önümüzdeki hafta sonu Barolar Birliği Genel Kurulu var.
Feyzioğlu tek aday olarak girecek seçime. Çünkü dünyanın en adaletsiz delege seçimi ile oluşturulmuş, İstanbul, Ankara ve İzmir barolarının tekeline bağlanmış genel kurulda ikinci bir adayın şansı yok.
Cumhurbaşkanını doğrudan seçiyoruz ama ne hikmetse barolar Birliği başkanını avukatlar doğrudan seçemiyor. Tam bir oligarşi var. Delege olmayanların aday olma hakkı bile yok. Yüz bin vatandaşın imzasıyla yani toplam seçmenin aşağı yukarı binde ikisinin imzasıyla Cumhurbaşkanlığına aday olunabiliyor ama avukatların yüzde doksanı imza verse barolar birliği başkanlığına veya barolar birliği organlarına aday olunamıyor.
Hükümetin öncelikli olarak ele alması gereken bir konu bu. Son üç yılda sayısını unuttuğumuz kadar yargı reformu yapıldı. Avukatların meslek örgütünde yerleşen oligarşinin değiştirilmesi için bir tek adım atılmadı.
Cumhurbaşkanına her türlü hakareti ve saygısızlığı yapanların kanun dışı davranışlarına adalet bakanlığının izin vermemesi gerekir.
Avukatlar da daha bu günden üzerlerine düşen sorumluluğun farkına vararak bu çarpık tablonun bir sonraki genel kurulda tekrarlanmasına izin vermemeliler.
Kendisine ve ailesine helal rızık, saygın bir hayat sağlamak dışında amacı olmayanların siyasetin yedek kulübesinde kendine yer arayanlara izin vermemesi gerekir.
Barolar birliği genel kurulunda aklına ve ahlakına güven duyduğum insanlar var. Bu adaletsiz delege yapısı içinde sonucu değiştirecek bir fırsat çıkamayacağı görülüyor.
Seçim kazanamayacak durumda olmak, bu çarpıklığa teslim olmayı gerektirmiyor. En azından bu çarpıklığı onaylamadıklarını açık olarak ifade edebilmeleri gerekir.
Terör suçundan tutuklu Can Dündar’a “Karına sarılır gibi sarılabilirsin ama aşırıya gitme” diyen birinin kendisini temsil etmesinden rahatsızlık duymayanlar dilediği tercihi yapsın.
Ama en azından bunu kabul etmeyenler de kabul etmediklerini açık olarak söylesinler.
Yaşar BAŞ