Cumartesi akşam Uluslararası Demokratlar Birliği (UİD) Londra iftarındaydım. Benim için planlanmış bir program değildi, biraz tevafuk oldu.
Uluslararası Demokratlar Birliği (UİD) aslında Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) olarak kurulmuştu. Efsane başkanı ve halen Ak Parti İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya ile birlikte UETD Avrupalı Türkleri aşan küresel bir vizyon ve bu vizyonu tamamlayan bir misyona dönüştü. Vizyonunda bu değişime paralel olarak adı da Uluslararası Demokratlar Birliği (UİD) olarak değişti.
İftar programı bir anlamda Londra buluşmasıydı. Ev sahibi Uluslararası Demokratlar Birliği (UİD) Londra temsilcisi Erdal Yetimoğlu idi. Londra büyükelçimiz Ümit Yalçın, Ak Parti Londra Temsilcisi Abdurrahim Boynukalın, THY Londra temsilcisi Celal Baykal ve Londra Türk toplumunun önde gelenlerinin buluştuğu bir gece oldu.
İngiliz Muhafazakar Parti Londra Belediye Başkan adayı Shoun Bailey de iftar programındaydı. Muhafazakar Parti’nin Avrupa Parlamentosu milletvekili adayı gösterdiği Neva Sadıkoğlu-Novaky de gecedeydi. Anladığım kadarıyla Neva hanımın İngiliz Muhafazakar Parti içinde önemli bir yeri var ve sanıyorum siyasetteki rolü AP milletvekili adaylığı ile sınırlı değil. Heyecanlı ve genç bir siyasetçi. Siyasette bir geleceği olduğu inancı şahsen bende oluştu.
Londra Büyükelçimiz Ümit Yalçın kısa görev süresi içinde Londra Türk toplumunun saygısını kazanmış. Bu çok net olarak görülüyor. Avrupa’daki Türk toplumu ile ilgili görüşleri önemli.
İngiltere’de bir milyon civarında Türk yaşıyor. Bu nüfus gücü ile orantılı bir siyaset etkisi yok. Sadece İngiltere değil Avrupa’nın tamamında Türk toplumu sahip olduğu sayısal güç ile orantılı bir etki oluşturamıyor. Avrupa Türk toplumunun parçalanmışlığı, Avrupa siyasetinde etkisini ortadan kaldırıyor.
Türkiye’nin gündemi eksiksiz olarak takip ediliyor ve çok iyi biliniyor. Hatta öyle ki partilerin iç dinamiklerine ilişkin detaylara kadar yakından biliniyor olmasına da biraz şaşırdım doğrusu.
Londra’da sadece Türk toplumu ile sınırlı kalmadı görüşmelerimiz. Londra İslam dünyasının önemli düşünce merkezlerinden biri haline gelmiş durumda. İslam dünyasının üzerinde oturup düşünmesi gereken önemli konulardan biri budur.
Küreselleşen dünyada milli devletler sadece kendi sınırlarında kalamıyor.
Sınırların içine hapsolanlar da o sınırlar içinde rahat kalamıyor.
Dünyanın hiçbir döneminde hiçbir devlet sadece kendi iç dinamiklerine sığınarak yaşama imkanına sahip olamadı.
Özgür bir gelecek hayalimiz varsa, küresel bir vizyona sahip olmamız gerekiyor. Eğer küresel bir güç değilseniz, küresel güçlerin oyuncağı veya hedefi haline geliyorsunuz.
Biz küresel vicdanın sesi olacaksak, önce güçlü bir siyasi merkez inşa etmeliyiz.
Bu küresel merkezin odak noktası Türkiye ve İslam dünyası olmalı.
Bugün etrafı Müslüman ülkeler tarafından çevrilmiş Basra Körfezi’ne okyanus ötesinden bir ordu yığılmasını yine Müslüman ülkelerin yönetimleri istiyorsa, her şeyi en baştan oturup konuşmaya başlamamız lazım.
Bu ülkelerin entelektüelleri için Londra bir sığınma merkezi haline gelmişse de, oturup konuşmamız gereken çok şey var demektir.
Ama şunu net olarak söyleyebilirim ki, bir küresel sömürü düzeni bir bu sömürü düzeninin mağdurları bir de bu sömürü düzenine başkaldıran küresel vicdan var ya…
Herkeste küresel vicdanın merkezinin Türkiye olduğu konusunda fikir birliği var.
Dünya bize bu gözle bakıyor, bizim de siyasi konulara bu sorumluluk ekseninden bakmamız gerekiyor.
Yaşar BAŞ