Çarşamba akşamı Fenerbahçe ile Başakşehir arasında Türkiye Kupası yarı final maçı vardı. Fenerbahçe için kayıp bir sezonun tek kupasını kazanmak yolunda vazgeçilmez bir maçtı. Başakşehir’in de tarihindeki ilk kupayı kazanabilmek için turu geçmeye ihtiyacı vardı. Türkiye liginin ikincisi ile üçüncüsü arasında, neresinden baksanız mücadele arzusunu ve seyir zevkini yükseltecek koşulların en tepe noktasında olması gereken bir maçtı.
Aynı saatlerde Fransa Ligue 1’de nerdeyse şampiyonluğu garantilemiş lider Monaco ile 8. sırada hiçbir iddiası bulunmayan Saint-Etienne arasında da maç vardı.
Fransa lig lideri Monaco’nun takım değeri yaklaşık 175 milyon Euro, Türkiye ligi lideri Beşiktaş’ın takım değeri yaklaşık 140 milyon Euro. Fransa lig sonuncusu Nancy’nin takım değeri yaklaşık 19 milyon Euro, Türkiye lig sonuncusu Adanaspor’un takım değeri de yaklaşık 19 milyon Euro. Fransa liginde kümede kalma sınırının hemen üstündeki takım Caen’in takım değeri 33 milyon Euro, Türkiye liginde kümede kalma sınırının hemen üstündeki takım Bursaspor’un takım değeri 47 milyon Euro.
Her iki ligin de yayıncı kuruluşu Bein Sports. Fransa Ligi için 590 milyon Euro, Türkiye ligi için de 500 milyon Euro artı KDV ödeme yapılıyor. Yani nerdeyse her iki ligin yayın fiyatı aynı.
Bu rakamlara bakınca insan iki ligin futbol kalitesi bakımından da bir benzerlik arıyor. Fenerbahçe-Başakşehir maçı ile aynı akşam oynanan Monaco-Saint-Etienne maçını izleyince, Türkiye’de futbol izlemeye çalışırken ne kadar büyük eziyet çektiğini de anlıyor insan.
Nerdeyse rekabetin bütün koşulları kaybolmuş, birinin şampiyonluğu aşağı yukarı garanti, diğeri ununu elemiş eleğini asmış ama maçın her saniyesinde rekabet bir saniye kaybolmuyor. İnsan maçın bitmesini istemiyor. Birinin şampiyonluğu garanti. Diğerinin hiçbir iddiası yok. Maç 2-0 olmuş. Hâlâ son saniyede bile futbolcular çırpınıyor. Mesleğe, emeğe, seyirciye saygı budur.
Bizde iki takım için de en hayati maç. İnsan bir dakikadan daha fazla izlemeye dayanamıyor. Ne kalite var, ne mücadele. Fenerbahçe, Başakşehir kalesine bir kez bile gitmeden iki gol attı. Amatör kümede seyrettiğimiz maçların kalitesinde bile bir maç olmadı. Penaltılar tam bir rezalet. Maçın adı da Türkiye Kupası yarı final maçı. Sporcuların da, teknik direktörlerin de, yöneticilerin de yaptıkları işe zerre kadar saygısı yok. Maçın yayıncı kuruluşunun verdiği paralara yazık. İnsanda biraz sorumluluk duygusu olur. Bu maçlar izlenecek diye bu paralar veriliyor. İzleyenlerin bir parça bile beğeneceği bir performans yokken, kura atışı gibi bir sonuçla tur atlamanın ne önemi var ki?
Spor ahlakı desen zaten en alt düzeyde bir lig yaşıyoruz.
Bu lig niye var ki o zaman. Rekabetin bir tek güzelliğini görmüyoruz. Tartışmalar, ayrışmalar, kavgalar, kırmızı kartları izlemek için mi bu paraları veriyoruz biz.
Futbolumuzun bize keyif verecek neyi kaldı ki? Kulüp takımları yerlerde. Milli takım yerlerde. Ne rekabet kalmış ne spor etiği.
Bir yeni başlangıca ihtiyaç var. Koca sezonda başlayıp ta sonuna kadar izleyebildiğim bir tek maç olmadı. Niye para veriyorum ki o zaman.
Futbol, dünyanın diğer ülkelerinde de oynanıyor. Fransa ligi şu anda dünyanın en iyisi durumunda. İngiltere eski düzeyinde değil ama hâlâ izlenilecek maçlar var. İspanya’da büyük ölçüde iyi maçlar oynanıyor. İtalya’da uzun durgunluk dönemlerinden sonra bu yıl bir kıpırdanma seziliyor. Hollanda liginde maç kaliteleri çok çok yükseldi. Portekiz desen öyle. Almanya zaten çok iyi. Slovakya ligi bile bizim lig kalitemizden daha yüksek.
Bütçe. O tarafına gelince işler değişiyor. Dünyanın en iyi ligi olan Fransa ligi ile bütçe olarak aşağı yukarı aynı düzeydeyiz.
Neyse ki spor paketinde çeşit çok. Genel olarak programları beğeniyorum. Kanalın futbol kalitesindeki bu seviye nedeniyle bir sorumluluğu yok. Ama izleyici de iyi bir ürün görmek istiyor. Ben önümüzdeki yıl şifreli kanal üyeliğini eğer yenilersem bilin ki Fransa ligini seyretmek için yenileyeceğim. Hatta Bein Sports Türkiye Ligi’nin dahil olmadığı bir paket hazırlarsa sadece o pakete üye olurum. Bu düzey devam ettikçe bu ligi izlemek istemiyorum.
Peki, Türk Futbolunu yönetenler bu gerçeği görmüyor mu? Futbol Federasyonunda görev yapanlar bu maçları izlemiyor mu? Hani nerede Türkiye’nin anlı şanlı bir futbol direktörü? Ne yapıyor ki aldığı paraların karşılığında?
Ha döner bize sorarlarsa sen ne yapıyorsun diye. Kusura bakmasın ben bu lig organizasyonundan para almıyorum. Paramı ödüyorum keyifli bir maç izlemek istiyorum. Ben tüketiciyim. Parasını verdiğim ürünün kaliteli olmasını isteme hakkına sahibim. Benim ödediğim paralardan maaş alıyorsa birisi benim sorularıma cevap vermek zorunda.
Diyorlarsa ki beğenmiyorsan bırak, izleme. Bu da olabilir. Sonuç olarak bir alışveriş yapıyoruz. Ben hiç kimsenin ürününü zorla almak niyetinde değilim. Tüketici olarak talebimi iletiyorum. Bırak derlerse de hiç alınmam. Bırakırım.
Kulüpler küçük taktik konularla takılıp kalacaklarına, varlık nedenleri olan ürünün değerini artıracak bir arayışa geçmek zorundalar.
Bu kalite ile bu ligin fiyatı giderek düşecektir. Ben şahsen bu kalitedeki bir ligi izlemek istemiyorum.
Yaşar BAŞ