Hafta sonu Topkapı Sarayı’ndaydım. Ecdadımızın bina ettiği büyük bir medeniyet mirasının kökleridir bu eserler.
Yazılı kaynaklara ihtiyaç duymadan, büyük bir tarihe tanıklık eden bu duvarlara sadece bakarken bile o ruha ait izleri görürsünüz.
Bugünün hikayesi sadece bugüne ait bir hikaye değil iki bin yıla yaklaşan bir devlet kültürü ve bin yılı çok aşmış bir mücadele ruhunun süzülmüş halidir. Bu tarihi tanımadan bu günün dava şuurunu kavramak da mümkün değil.
Toplumların siyaset kodları güncel siyaset sloganları üzerinden oluşmaz. Her birinin bin yıla uzanan bir geçmişi, bin yıla varan büyük bir hikayesi var. Siyasetin kodlarının dayandığı tarihsel temeli ortadan kaldırdığınızda elinizde kalacak olan sadece kuru bir slogandır.
Bir milleti yok etmenin birinci koşulu tarih şuurunu yok etmektir. Tarih şuurunu yok etmek için de tarihin simgelerini önce değersizleştirmek, sonra ortadan kaldırmak gerekir.
Bugünün hikayesinin kodları olan tarihi eserleri korumak ve ihya etmek, bir gelecek inşa edebilmenin ön koşuludur.
Bugünkü Türkiye, ne tam olarak batı, ne tam olarak doğu, ne tam olarak kuzey ne de tam olarak güneye ait, bunların her birinden bir parça olan ama bunların hiç birine tam olarak ait olmayan, saf bir İslami temel üzerinde yoğrulmuş güçlü bir sentezdir.
Bu sentezin merkezi İstanbul’dur. Bu sentezin abide simgelerinden biri de Topkapı Sarayıdır.
Topkapı Sarayı’na bakarken bu gözle bakmazsanız, Boğaz’a nazır bir arsa konumuna indirgemiş olursunuz.
Topkapı Sarayı bir yapı değil bir simgedir. Cihan hakimiyetine tanıklık eden eden her bir taşına, gelecek tasavvurunun bir parçası şuuruyla bakmak gerekir. Unutmayın taşların da bir canı ve ruhu vardır. Dolayısıyla da temsil ettiği bir hatıra vardır.
Topkapı Sarayı’nı gezenler farkında olsa da olmasa da bu tarihsel birikime temas ederler. O nedenle Topkapı’da gezmek, ciltler dolusu kitap okumak ile kazanacaklarınızdan farklı bir şey kazandırır.
Uzun zamandan bu yana ihmal etmiştim. Dostlarımızla bu hafta sonu yolumuzu Topkapı Sarayı’na çevirdik. Daha önce yüzlerce kez dolaştığımız koridorlarda yeniden gezerken fark ettim ki Topkapı mahzun.
Bu abide eserin bahçeleri bakımsız. Yönetimi dağınık.
Hiç böyle bir tablo beklemiyordum. Rahmetli Prof. Dr. Haluk Dursun dönemini hatırladım da içim cızladı.
Bahçede küçücük el kadar havuzda nilüferler bile susuz kalmış.
Şimdi sorsanız önünüze sayfalarca raporlar ve en başarılı yönetim olduğunu ispat eden rakamlar çıkar.
Küçücük havuzun yarısını boş bırakıp nilüferleri boynu bükük bırakan bir yönetim, Topkapı Sarayı’nın temsil ettiği tarihi mirası yönetemez.
Milyonlarca insan bu abide eserler üzerinden Türk İslam Medeniyetini algılıyor ve anlamaya çalışıyor.
Topkapı’yı perperişan bırakmak basit bir yönetim hatası değil. Bir milletin itibarını temsil ediyor orası.
Bizim köyün fındık bahçelerindeki gibi tırpanla biçilmiş ve kurumuş otları toplanmamış bir bahçeyi ortada bırakmak büyük bir yanlış.
Yaşar BAŞ