Türkiye topyekûn bir varlık mücadelesi veriyor. Bu mücadele milletin mücadelesi.
Dünyanın herhangi bir yerinde, Türkiye içinde aktif durumda olmayan bir tek terör örgütü kalmadı.
Sınırlarımızda savaş var. Küresel güç merkezlerinin hedefindeyiz. Ege’de başka bir risk, Akdeniz’de başka, Suriye bambaşka, Irak’ta deseniz bambaşka riskler var.
Ekonomik saldırılar durmuyor, siyasi saldırılar had safhada, küresel çıkar odaklarının satın aldığı bir vekâlet terörü ile de yüz yüzeyiz.
Toplumun fay hatlarına bombalar atılıyor. Toplum içerden kışkırtılıyor. Dışardan sarmalanıyor. Ve tarihin en büyük kombine saldırılarının yanında bir de küçük hesaplarla mücadele etmek gibi kaderimiz var.
Yargı bu yüksek gerilimin trafo hattı gibi. Gerilimi kontrol ediyor ama kendisi en yüksek gerilime maruz kalıyor.
Bu kadar karmaşık bir denklem içinde tarihin en kirli ve en karmaşık örgütü ile yürütülen mücadele var.
Kamu düzeninin yüz yüze kaldığı ağır tehlikeye bir cevap olarak ortaya çıkan mücadele refleksi, genişleyen veri tabanına ve kamu düzeni üzerindeki tehlikenin düzeyine göre güncelleniyor. Güncellenmesi de gerekiyor zaten.
Adliye ve emniyet içinde on binlerce kamu görevlisinin birer kenarından tuttuğu tarihin en kapsamlı mücadelesinde bir tek olay bir tek durum bir tek uygulama yürütülen mücadelenin rengini tarife yetmiyor zaten de yetmez.
Tekil olaylar arkasındaki çelişkileri büyük ve ölçülü olmayan sonuçlara bağlamak bizi doğru bir noktaya götürmez. Sizin büyük komplo teorilerinin bir yansıması olarak gördüğünüz bir karar belki de sıradan bir karardır. Özetlenerek ve etiketlenerek karşılaştırılan ve sanki çelişkili ve tutarsız gibi görünen kararların dayanağı olan dosyaları okumuş olsanız belki de hiçbir tutarsızlık yoktur.
Bir temel ilkenin altını çizeyim. Bir yargı kararı hakkında yorum yapan her kim varsa, sözünü ettiği dosyayı okuyup okumadığını sorun. Eğer ilgili dosyayı okumadan sadece verilen karar hakkında, hatta çoğunlukla kararı da görmeden internetten indirgemeci özetler üzerinden yorum yapılıyorsa hiç ciddiye almanıza gerek yok. Sallayın gitsin.
Yüzbinlerce olay ile ilgili binlerce kamu görevlisi tarafından karar alınırken bütün kararların şaşmaz bir tutarlılık içinde alınmasını beklemek gerçekçi bir beklenti değil. Elbette bir temel eksen olmalı. Ama böyle bir eksenin olmadığını söylemek insafsızlık olur.
Süreçler ilerledikçe ve yüksek mahkeme kararları ortaya çıkmaya başladıkça, çelişkiler ve tutarsızlıklar azalacaktır.
Kabul etmek gerekir ki, Türkiye’nin yargı sistemi mayınlı tarla gibidir. Bu kadar karmaşık bir denklemi bir arada ve işler durumda tutmak çok çok büyük bir beceridir.
Adalet Bakanı Abdulhamid Gül’ün yargının tüm bileşenlerini bir arada ve çalışır vaziyette tutma konusundaki performansı olağanüstü.
Eleştiriler elbette olur ve olacak. Önemli olan eleştirilerin dayanak noktaları. Somut dayanağı olmayan, neyi eleştirdiği ve neyi önerdiği belli olmayan hamasi sloganlar benim gözümde eleştiri falan değil. Ciddiye alınmasına da gerek yok.
Yargının somut eleştirileri ise ciddiye alması ve dikkatle değerlendirmesi gerekir. Netice itibariyle yargısal görevler millet adına yerine getirilen görevler.
Sağlıklı eleştiri için bilgiye erişim kanallarının da açık olması gerekir.
Örneğin avukatlar adliyeye gittiklerinde gizlilik kararı yoksa hiç bir kısıtlama olmadan tüm dosyaları inceleyebiliyor. Ancak vekil olarak kayıtlı olmadıkları dosyaları UYAP üzerinden incelemelerinin yolu kapalı. Aslında UYAP sistemi ilk kurulduğunda, ilgili hakimlerin onayı ile dosya incelemesi yapılabiliyordu. Şimdi bu yol kapandı. Açılmasının ne mahsuru var. İncelenmesinde sakınca bulunan dosyaların incelenmesi zaten kapatılabiliyor. Avukatın dosya incelemek için bazen çok uzun yollar katetmesi zaman ve kaynak israfı değil mi?
Hem de verilen her türlü karar incelemeye açılırsa, aynı mahkemenin benzer davalarda nasıl davrandığının daha geniş bir kitle tarafından izlenmesi ve tutarsızlıklar konusunda yeni bir denetim yolunun açılmasının ne zararı olabilir.
Kişisel verilerin korunması mevzuatından bahsetmeyelim, çünkü dava dosyaları anayasa gereği aleni olmak zorunda.