İktidar partisi sözcüleri defalarca söyledi.
Türkiye’de bir iktidar boşluğu yok, aksine bir muhalefet boşluğu var.
Türkiye siyasetindeki kalitenin bu seviyelerde kalmasının temel nedeni muhalefettir. Siyaset alanındaki maç iktidar ile muhalefet arasında yapılıyor. İki takım da kaliteli olmazsa kaliteli bir maç maalesef olamıyor. İktidar kalitesini sorgulayacak, yönetimde kalite eşiğinin yukarılara çıkarılmasını sağlayacak bir muhalefet olamadıkça tek kale maç ancak bu kadar oluyor.
Türkiye’nin potansiyeli çok daha yüksek ama siyaset kalitesini yukarıya çekecek bir mücadele olamadığı için performans belirli bir düzeyin üzerine çıkamıyor. Aslında AK Parti içinde var olduğu iddia edilen dejenerasyonun nedeni de muhalefetin gerçek anlamda bir alternatif olamamasıdır.
Muhalefet partileri, muhalefeti bir meslek olarak kabul ediyor. Bulundukları pozisyondan memnunlar. Referandum sonrasında gelişen olaylar gösteriyor ki muhalefet bloğu Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlenecek bir bakış açısına sahip değil.
Yamalı bohça olsa da muhalefet bloğu yüzde 48.5 oy almış. Önlerinde bir umut ışığı yanmış. On beş yıl süren bir iktidarı değiştirmek için en azından bir matematiksel fırsat yakalanmış. Bu dalgayı yükseltecek ve hızlandıracak politikalar üretme yerine hayır oyu verenleri daha şimdiden pişman ettiler.
Referandum sonrasındaki söylemleri iktidara alternatif bir partinin söyleyeceği şeyler mi?
Bir muhalefet partisi referandum da dahil olmak üzere memlekette olan biten her konuda görüşünü açıklayabilir. Öneride bulunabilir. Hukukun sağladığı başvuru haklarını sonuna kadar kullanabilir. Bu konularda benim gözümde hiçbir sıkıntı yok. Biz de gerek iktidarın uygulamalarına, gerekse de muhalefetin söylemlerine karşı aklımızın yettiği kadar kendi görüşlerimizi açıklarız. Milletimiz de yapılanlara ve söylenenlere bakar kendi vicdani kanaatini verir.
Referandumda dünyanın demokratik ülkelerinde yaşanan süreçlerden farklı ne yaşandı ki. Dünyanın her yerinde iktidarda bulunanlar bir takım avantajlar kullanır. Bu avantaj siyasetten beklentisi memnuniyetsizliklerimin yarattığı etki ile dengelenir. Dünyada iktidar olup da, iktidarda olmanın kolaylıklarının hiç kullanılmadığı bir seçim oldu mu şimdiye kadar.
Muhalefetin kendisini ifade etmedeki başarısızlığının faturasını iktidara çıkarmaya hakkı yok. Hangi projeniz vardı da millet bundan haberdar olamadı.
Seçim günü işlemlerinde de seçimin sonucunu etkileyecek hiçbir hata yoktur. Türkiye’nin son derece temiz bir seçim geleneği var. Bu seçimde de bu geleneği bozacak bir davranış olmadı. YSK seçim günü işlemlerinin eksiksiz olması konusunda yeterli tedbirleri almamış. O anlaşılıyor. Bu ciddi hata konusunda YSK kendi durumunu gözden geçirmeli. Ancak eksiklik ortaya çıktıktan sonra aldığı karar çok çok yerinde bir karardır. Tersi bir kararda iptal edilen çok sayıda oy daha büyük tartışmaları beraberinde getirirdi. Emin olun sandık kurullarının yaptığı eksik mühürleme nedeniyle vatandaşın oyu geçersiz olsa, koparılacak kıyameti düşünemiyorum bile. Dolayısıyla mühürsüz pusula ve zarfları geçerli sayan YSK kararı son derece yerindedir.
Muhalefet YSK kararı konusunda pozitif hukukun sağladığı tüm yollara başvurabilir. Her türlü siyasi eleştiriyi de yapabilir.
Ancak anayasal ve yasal meşruluk konusunda kullandığı söylem sadece terör örgütlerini memnun edecek bir söylemdir.
Referandumu tanımayacaklarını söylüyorlar. Tanımazsanız ne olacak ki? Türkiye’yi mi karıştıracaksınız.
İnsanlar refah, düzen ve güven istiyor. Siz terör örgütlerini sokağa çağırıyorsunuz. Bu söylemlerle daha şimdiden hayır oyu verenleri de pişman ettiniz.
7 Haziran’da millet sizin için bir fırsatın kapısını açtı. Milleti pişman ettiniz. 1 Kasım’da millet buna refleksini gösterdi. 16 Nisan’da millet acaba aklınızı başınıza almış mısınız diye küçük bir kapı araladı. Görüyoruz ki siz hâlâ eski havalardasınız.
Bu kafa dünyanın hiçbir yerinde iktidar olamaz.
Millete kaos değil, güven vaat edin. Savaş değil huzur vaat edin. Bizi tehdit etmeyin.
Türkiye’yi karıştırmak o kadar da kolay değildir. Bunu denemeyin.
Yaşar BAŞ