Bu hafta sonu Paris’teyim. Havalar buz gibi.
Ermeni soykırım iddialarını kabul etmeyi suç haline getiren yasal düzenleme, Fransa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş.
İptal kararının getirdiği bir mutluluk havası var Fransa’daki Türklerde.
Demokrasinin beşiğinde tarihsel bir konuda görüş açıklanmasının yasaklanabilmesi anlaşılır bir şey değildi zaten.
Taraflardan birinin görüş açıklamasının yasaklandığı ortamda, sağlıklı tartışma nasıl yapılabilecek?
Soykırımın savunulması dünyanın her yerinde zaten suç.
Ancak belli bir olayda soykırım iddialarının doğru olmadığını iddia edenler görüş açıklayamayacaksa, doğru karara nasıl varılabilecek?
Özgürlük denilince Fransız devrimi akla geliyor da siyaset her şeyin önüne geçip, üzerine çıkabiliyor demek ki.
Yine de hukuk devletinin mekanizmalarının çalışıyor durumda olduğunu görmek iyi bir şey.
Bu tür davranışlar siyaset alanının zayıfladığı durumlarda ortaya çıkan karakteristik yanlışlardır.
Siyaset alanı zayıflarsa, siyaset alanında bir özgüven sorunu ortaya çıkarsa, konjonktür siyaseti teslim alıyor.
Siyaset savrulmaya başlayınca dirayetli ve belli değer yargılarını temel alan kararlar alınamıyor.
Aksine güncel tartışmaların siyaset üzerindeki baskısı taşınamıyor.
O anlık tartışmayı ortadan kaldırmayı amaçlayan sistemi ayakta tutan değer yargılarını geriye iten kararlar alınabiliyor.
Geçmişte bu kararların alınmasının nedeni siyaset alanının zayıflamasındadır.
Fransa’da aşağı yukarı bize benzer bir anayasal model var.
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor… Hükümet Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor ve parlamento tarafından onaylanıyor.
Yargı sistemi de bize benzer.
Zaten idari yargı sistemimiz Fransa’dan etkilenmiş.
Fransa siyaseti çok güçsüz hale gelmiş.
Yakın zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.
Çok ciddi belirsizlikler var.
Seçimin birinci turunda aşırı sağcı Le Pen’in birinci olacağı ancak ikinci tura Le Pen’in yanında kim kalabilirse onun ikinci turda Cumhurbaşkanı seçileceği konusunda herkes hemfikir.
Fransa’nın güçlü sol ve sağ partileri tüm etkilerini kaybetmiş.
Bu partilerin adaylarının ikinci tura kalabilmeleri mucizelere bağlı.
İkinci tura herhangi bir partinin desteği arkasında olmayan Macron’un kalacağı beklentisi yüksek.
Düşünün Fransa seçimlerinde ikinci turda aşırı sağcı Le Pen ile partisi olmayan Macron yarışacak.
Fransa’daki Türkler sosyalist aday Hamon’u destekleyecek gibi görünüyor ancak şans vereni görmedim.
Sağın adayı Fillon yolsuzluk tartışmaları içinde tüm şansını kaybetmiş.
Sosyalistler Holland döneminin etkisiz yönetimi nedeniyle dibe vurmuş. Halen Cumhurbaşkanı olan Holland bu nedenle aday değil.
Yerine aday olan Başbakan Vals ön seçimi kaybedince, sosyalistlerin adayı Hamon olmuş.
Bizdeki sistemin aynısı olan anayasal sistem, Fransa gibi kurumlaşmış bir devleti bile krizin eşiğine getirmiş.
Yönetimler güçlü olmadıkça hiçbir sorun çözülemiyor vesselam.