Bu hafta Silivri FETÖ davalarından birine şikâyetçi TBMM Başkanlığını temsilen katıldım.
Gözlemim şu, yargı teşkilatı bu davalara bu koşullarda çok büyük bir performans ile hazırlanmış.
Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar yaygın, bu kadar hain, bu kadar ikiyüzlü, bu kadar yüzsüz bir örgüte rastlanmamıştır.
O kadar büyük bir dava yükü var ki, bu işin altından kalkmaya çalışırken bir yandan da milletin heyecanını ve hissiyatını da yönetmek zorundasınız.
Benim takip ettiğim dava Harp Akademileri dava dosyasıydı. İddianameyi yazan Cumhuriyet Savcısı Can Tuncay’ı tebrik etmek lazım. Kendisi ile hiçbir tanışıklığım yok ama bu kadar kapsamlı bir iddianameyi bu kadar sistematik bir şekilde suçlamalar ile deliller arasındaki bağlantıyı hiç koparmadan düzenleyebilmek için sadece çalışmak yeterli değil, aynı zamanda formasyon ve beceri de gerekir.
Bu işler hariçten gazel okumakla, bin sayfayı bulan iddianameden iki cümle çıkararak spekülasyon yapmakla olmuyor.
Eski bir akademisyen olarak yetmiş seksen sayfalık doktora tezleri gördüm. Bir tek davada en az on doktora tezi büyüklüğünde iddianameyi birkaç ay içinde yazarken, elindeki onlarca başka işi de aksatmadan yapabilen savcı arkadaşa madalya takılması gerekir.
Yeri gelmişken şunu da belirtmekte fayda var. FETÖ konusunda çok başarılı performans ortaya koyan böyle savcı arkadaşları ve bu iddianameyi yazan büroları yönetenleri ödüllendirecek bir sistemi de hayata geçirmek gerekir.
Bu davalarda şikayetçi yani müdahil kurumları bazı avukat arkadaşlar büyük bir iyi niyetle temsil etmeye çalışıyor. Bu işlerin birkaç avukat arkadaşın sırtında kalması o avukatların üzerine kaldırılması mümkün olmayan bir yük getiriyor.
Ayrıca sayıları binleri bulan davalarda on binlerce sanık ile ilgili konuları daha sistematik bir mekanizma kurarak takip etmekte fayda var.
Duruşmayı izleyince daha önce defalarca tekrarladığım cümleyi daha yüksek sesle bir kez daha söylemem gerekiyor.
Bu davaları izlemeyen, davalarda ortaya konulan emeği gözüyle görmeyen ve elliyle dokunmayan hiç kimse bir kelime bile konuşmasın.
Bir savcı muhtemelen aylarca çalışarak iftihar edilecek kadar başarılı bir iddianame yazmış. Şahsen iddianameye bakmaya başladığımda, bu yoğunluk içinde birtakım hataların da olabileceğini düşünüyordum. Şöyle bir yukardan aşağıya göz gezdirip, o gün için savunma yapan sanıklarla ilgili bölümlere bakınca olağanüstü başarılı ve hatta iftihar edilecek bir performans olduğunu ifade etmenin zaruret olduğunu düşündüm.
Mahkeme başkanı da çok başarılı bir yönetim gösterdi. Yarın dünyanın herhangi bir yerinde incelendiğinde hiç kimsenin söz edemeyeceği bir disiplin ve dirayet içinde yargılamayı sürdürdü.
Sanık vekilleri ilginç bir davranış içinde. Her fırsatı istismar etmek için fırsat aradıkları izlenimi oluştu bende.
Gün boyunca sadece iki kez seyirci sıralarından hainlere yönelik söz atıldığı ve mahkeme derhal durumu kontrol altına aldığı halde, sanık avukatlarından biri elli üç kez söz atıldığını söyledi. Biri duruşmanın sürdürülemediğine ilişkin önceden hazırladığı dilekçeyi verdiğini söyledi.
FETÖ’cüler, binlerce sanık içinde suçsuz olanlar varsa bunların ayıklanmaması için elinden geleni yapıyorlar. Bunu da gördüm.
Gördüğüm kadarıyla sanıklar önceden hazırlanmış yazılı metinleri okuyor. Savunmalar cin ali hikayeleri gibi. Adam diyor ki; Harp Akademileri Komutanı’na saldırı olacağı bilgisi geldi, onu savunmak için komutanın evine ve makamına gittik. Yav insanda biraz zeka kırıntısı olur. Bir askeri birliğin içindeki komutana saldırı nasıl olacak. Ama bunları da dinlemek yasa gereği. Yapılacak bir şey yok.
Dikkatimi çeken bir başka husus ise şu. Harp Akademileri gibi örgütün en üst düzey kadrosunun bulunduğu yerdeki ihanet dosyasında savunma yapan sanıkların hiç biri, kamuoyunda FETÖ kriterleri olarak adlandırılan ByLock, Bank Asya’ya para yatırma, FETÖ’cü okul ve dershanelerle ilişki, FETÖ’cü sivil toplum kuruluşları ile ilişki konusunda bir tek bağları yok. Demek ki örgüt, merkez kadrolarını daha en baştan takip edilebilecek mecralarda bulunmaktan alıkoymuş.
Ben şahsen takip ettiğim davada yargı teşkilatının performansına ilişkin manzarayı çok başarılı buldum.
Yaşar BAŞ