İnsanlık ilk devlet düzenine geçerken şiddet kullanma yetkisini merkezi otoriteye devretmişti. Merkezi otoritenin şiddeti kullanma biçimi zaman içinde gelişti, kurallara bağlandı ve yürütme organından bağımsız denetim mekanizmaları oluştu. Toplum hayatının düzenlenmesinde henüz şiddet dışında bir araç geliştirilemedi. Ancak şiddetin bireysel ve kontrolsüz bir şekilde kullanılmasını ortadan kaldıracak mekanizmaları inşa edebildi. Şiddet kullanma yetkisini merkezileştirerek kurallara bağlayan modern devlet meşrulaştırılmış şiddet tekeli haline geldi.
Şiddet kullanma yetkisi kamu otoritesi tarafından belirli kurallara uygun olarak kullanılıyor ve kamu otoritesinin uygulamaları bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenebiliyorsa buna hukuk devleti diyoruz.
Devlet şiddeti dediğimiz şey kaba şiddetten çok farklıdır. Devletin uyguladığı şiddetin adına ceza diyoruz.
Devlet toplumun değer yargılarına aykırı eylemleri suç olarak tanımlar ve eylemlerin ağırlığına göre suçlar için cezalar belirler. Bu anlamda suç toplumun değer yargılarına saldırıdır. Bazen suçun mağduru kişi olsa bile, kişiye karşı ihlali hukuka aykırı hale getiren toplumun değer yargılarıdır. Ceza ise değer yargılarına saldırılan toplum adına devletin gösterdiği tepkidir. Ceza hukukunun amacı toplumun infialinin karşılığını müeyyide olarak uygulamaktır. Ceza aynı zamanda suçluyu belirli sürelerle toplum hayatından hapse atarak tecrit ederek toplum güvenliğini korumayı ve suç işleyenin bu davranışı karşılığında uygulanan müeyyidenin tekrarlanmasından çekinerek ıslah edilip yeniden toplum hayatına kazandırmayı, diğer yandan da suçluya müeyyide uygulayarak suç işleme eğiliminde olanları caydırmayı amaçlar.
Cezalar ancak suçluluğu kesinleşenlere uygulanır. Hakkında suçlamada bulunulan herkes suçlu değildir. Suçlanan kimsenin gerçekten suçlu olup olmadığının öncelikle tespit edilmesi gerekir. Suçluluk tespit edilmedikçe de herhangi bir kimse suçlu sayılamaz ve müeyyide uygulanamaz. Bu temel ilkenin adına da masumiyet karinesi denir.
Hukukun temel ilkeleri bir günde oluşmuyor. İnsanlığın dramatik tarihsel tecrübesinin ürünü olan temel hukuk ilkeleri, adil bir toplumsal düzenin de temelini oluşturuyor.
Her kural, her ilke bir temel hukuki yararı korumak için vardır ve hukuk ilkelerinin korudukları hukuki yarardan bağımsız ele alınması bizi doğru yola götürmez.
Ceza hukukunun toplumsal infiali bastırma, toplum güvenliğini sağlama, suçluyu ıslah etme ve suç işleme potansiyeli olanları caydırma amaçları ile masumiyet karinesinin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Suç sayılan eylemin ağırlığı; toplumda ağır bir infial duygusu oluşturuyorsa ya da suçlunun eylemleri toplum güvenliğini tehdit ediyorsa, müeyyide uygulamak için uzun yargılama sonucunu beklemek başka ve ağır toplumsal sorunlara yol açar. Örneğin devletin suçluya etkili bir şekilde müdahale edeceğine dair inanç kaybolursa, suçtan zarar görenler veya infiale kapılanlar suçluya karşı bireysel şiddet uygulama yoluna giderler. Bu bakımdan devletin suça etkili bir şekilde müdahale ederek ceza adaletine olan inancı ayakta tutması gerekir.
Yukardaki temel ilkelerin bir sonucu olarak suçlunun yargılama faaliyetini sürdürmeye engel olacak örneğin kaçma veya tanıkları tehdit etme gibi suç delillerini yok etme şüphesi doğuracak eylemleri varsa da, yargılama sonucunu beklemeden birtakım tedbirlerin uygulanması gerekir.
Bu durumlarda suçlanan kimse hakkında suçluluğu kesin olarak tespit edilmemiş olsa da tutuklama kararı verilebilir. Tutuklama masumiyet karinesinin istisnasıdır. Ancak bir temel kuralın istisnasını uygulamak için suçun işlendiği konusunda olağan şüphe yetmez. Kuvvetli suç şüphesi olması ve diğer tutuklama nedenlerinin varlığı konusunda da kuvvetli delil bulunması gerekir. Belirli suçlarda öngörülen cezanın ağırlığı nedeniyle sadece suç işlendiği konusunda kuvvetli şüphe olması yeterli sayılabilir; ki literatürde buna katalog suçlar denir.
Yeri gelmişken ifade edelim. Bir ceza soruşturmasının başlaması için şüphe doğuran emare yeterlidir. Soruşturmanın yargılamaya dönüşmesi için en azından makul şüphe gerekir. Tutuklama için kuvvetli şüphe ve bu şüpheyi doğrulayan somut olgular gerekir. Cezalandırmak için ise her türlü şüpheden arındırılmış kesin delil gerekir.
Bir kimse kesin bir mahkeme kararı ile suçlu olduğu tespit edilene kadar suçsuz sayılmalıdır ama bir devletin de toplumun sinir uçlarına dokunan veya toplum güvenliğini ağır şekilde ihlal edilmesine karşı etkili müdahale zorunluluğu vardır.
Bu nedenle gerekli olduğunda temel ilke olan masumiyet karinesinden ayrılarak toplum düzeni ve güvenliği için tutuklama tedbiri uygulayabilir.