Büyük olaylar yaşıyoruz. Büyük bedeller ödüyoruz. Kritik dönemeçlerden geçiyoruz. Dimdik ayaktayız. Çok büyük deneyim kazandık, kazanıyoruz. Çok büyük cesaret kazandık, kazanıyoruz.
Daha önceden de yazdım. 15 Temmuz’da milletimiz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, onun eliyle kurulan refah düzenine sahip çıktı. Tarihte benzeri görülmemiş bir dayanıklılık gösterdi.
Güvenliğimiz millet olarak sahip olduğumuz dayanıklılığın garantisinde. Dayanıklılığımızın kaynağı refah ve huzurumuz.
İhanet çetelerinin hedefinde onun için ekonomimiz var.
Milletimizin sahip olduğu refah duygusu sarsılırsa, dayanıklılığının da çökeceğini hesaplıyorlar. Dayanıklılığımız çökerse artık her türlü dış müdahaleye açık hale geleceğimizi hesaplıyorlar.
Bu kaçıncı hesap. Bu kaçıncı defa duvara çarpma.
Bu defa da duvara çarpacaklarından hiç kuşkum yok.
Şimdi safları sık tutma ve mevzileri güçlendirme zamanı.
Küçük hesapların zamanı değil.
Saldırganlıklara karşı koymak için ortaya çıkan refleksleri haksız çıkarların kaldıracı yapma zamanı hiç değil.
Eğer bir savunma duvarı örülecek, tek bir saf olarak milletimiz için ayağa kalkılacaksa, duvardaki her bir tuğlanın, saftaki her bir kişinin kritik önemi var.
Türkiye’nin ekonomik çıkarlarının korunması konusunda herkes duyarlılık sahibi olmalı. Ülkemizin repütasyonuna, ilişkilerine, sermaye kanallarına zarar verecek en küçük davranış ihanetin bir çeşidi olur.
Milletin toplam çıkarı, ekonomik işleyişin adalet ve hakkaniyet içinde, kurallara ve yükümlülüklere saygı çerçevesinde yürütülmesi ile sağlanabilir.
Bu milletin her bir ferdinin öncelikli görevi, ekonomik zeminin sağlamlaştırılması amacından bir an bile ayrılmamaktır.
Yatırımlar durmamalı. Kabuğumuza çekilme zamanı hiç değil. Özellikle de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkemize kazandırılması öncelikli hedefimiz olmalı. Bunun için yapılması gereken fedakârlıkların tamamı yapılmalıdır.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımı bir taraftan ekonomik büyümeyi desteklerken, bir taraftan da yabancı ülkelerin ülkemizde korunması gereken çıkarları olmasını sağlar. Bu yönüyle de doğrudan yabancı sermaye yatırımları bir güvenlik aracıdır. Türkiye’nin ekonomisine saldırıda bulunacak olanların, bu ekonomi içinde kendi çıkarları da bulunmakta ise, saldırganlığa katılmaları daha zor olacaktır, hatta saldırganlığa karşı bizimle birlikte mücadele etmek zorunda olurlar.
Bu bakımdan doğrudan yabancı sermaye yatırımları konusunda atılan adımlar özenle korunmalı ve desteklenmelidir.
Yeni bir dünya düzeninin başlangıcındayız. Yaşadığımız ardışık saldırılar, yenidünya düzeninde yer bulma savaşının uzantıları.
Kurulan yenidünyada fırsatları doğru analiz edip, küçük çıkar hesaplarına kapılmadan kendimize yer bulmamız gerekir.
Körfez, Arap Suud bölgesinde bizi bekleyen büyük fırsatlar için hazır olmalıyız.
Batılı dünya düzeninin ayaklarına kapanmamıza hiç gerek yok. Karalar bağlayıp içimize kapanmamıza da gerek yok. Çevremizde yeteri kadar fırsat var.
İstikbalimiz ve istiklalimizin birçok ayağı var ama temel ayağı ekonomidir ve bu fırsatlardır.
Yaşar BAŞ