Beyoğlu sokaklarında bir namus yoksununun, başörtülü kıza yaptığı iğrenç saldırıyı ve sonrasındaki yüzsüzlüğünü gördük izledik.
Olay ile ilgili işlemleri hızla tamamlayan emniyet ve adliye görevlilerini tebrik ediyorum.
Bu iğrenç olayı sıradan bir tahrik olarak görmemek ve olayı küçümsememek gerekir.
Hayâsızlığın dibine vurmuş saldırganın davranışlarındaki öfke patlamasını fark etmişsinizdir.
Ellerinde fırsat olsa dini değerlere bağlı insanları gaz odalarına tıkacak bir cinnet hali, Nazi kalıntılarını kıskandıracak bir yüzsüzlük var.
Ucu bucağı bir belediye seçimini kırk bin dümenle kazanmalarının ortaya çıkardığı bastırılmış kine bakın hele. Olmaz ya, farz edin ki bu maskaranın desteklediği aday Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazansaydı. Deli danaların ipinden boşanmasına benzer görüntülerle karşılacağımızı gösteriyor bu örnekler.
Bu saldırı bir mini etekliye yapılsaydı, dünyanın yarısından fazlası ayağa kalkmıştı.
Bir belediye seçimlerini kaybetmenin neden olduğu özgüven kaybını da gösteriyor saldırı videosu.
Saldırıya uğrayan genç kız kendini savunacak bir refleks gösteremiyor, etraftakiler izliyor, medya haberi üçüncü dördüncü sıradan veriyor, hatta bazıları hiç görmüyor, şarkıcı Sıla’yı arayan Bakanımız düşük profilli bir Twitter paylaşımı ile sınırlı kalıyor, siyasetçilerin sıradan kınama mesajları var, Ekrem’in gündemine hiç giremiyor konu.
Oysa hiç tanımadığı tesadüfen yolda karşılaştığı birinin sadece ve sadece yaşam biçimine duyduğu nefretin körüklediği namussuz saldırı son dönemlerde tanık olduğumuz en ağır insanlık suçlarından biridir. İnsanlık suçunun işlenmesi için gaz odalarına tıkıp kitlesel imha aşamalarıma kadar işin gelmesi gerekmiyor.
Bu kadar rezil bir insanlık suçu karşısında Ak Partinin en sert tepkiyi gösterecek özgüvene sahip olması, bu iklimi inşa edip hiçbir şey olmamış gibi kenardan seyreden müptezellere de gereken cevabı verebilmesi gerekir. Elbette bu cevabı verenler var ama kendini bir sütrenin geri tarafına saklayanlar da var.
Elbette bu insan müsveddesi rezil, Türkiye’nin laik hayat tarzını benimseyenlerinin tamamını temsil etmiyor.
Ancak kendini laik ilan edenler, mini etekliye yönelik en küçük bir şiddete karşı dünyayı ayağa kaldırırken, başörtülüye karşı yapılan bu rezili saldırı karşısında hiçbir şey olmamış gibi davranırlarsa, kusura bakmasınlar ama bu rezillikten hoşlandıkları sonucunu çıkarmak işin zeki olmaya gerek yok.
Samimi görüşümü söyleyeyim. Şahsen Ahmet Hamdi Çamlı’yı izlediğimde vermiş olduğum oyun hakkıyla temsil edildiği hissine kapılıyorum. Benim bir seçmen olarak oy verdiğim herkesten beklentim Ahmet Hamdi beyin gösterdiği özgüveni göstermesidir.
Yerel seçim sonuçlarının altında ezilip, kendini sahanın dışına atanların izlediği siyasetin bizi götüreceği yer iktidar değil.
Büyük bir özgüvenle alçaklığın, namussuzluğun, yalancılığın, vandallığın karşısında durabilmeliler.
Ahmet Hamdi beyin tabiriyle, tantanacıların karşısında ezilip bükülerek varacağımız bir nokta yok.
Türkiye her türlü inancın birlikte yaşama fırsatı yakaladığı dünyanın en hoşgörülü ülkesi.
Benim şahsen, başkalarının yaşama haklarına saygı sınırlarını aşmayan yaşama biçimlerine karşı hiçbir husumetim yok.
Eğer huzur içinde yaşayacaksak birbirimizin tercihlerine saygı duyacağız.
Bu tür rezillikler hangi mahalleden gelirse en fazla ses o mahalleden çıkmalı ki, karşı mahallenin kendini savunmasına ihtiyaç kalmasın.
Başörtülü kızımıza yapılan rezil saldırıya bıyık altından gülenler bilsin ki; kafalarının arkasından bir türlü atamadıkları kinin ne kendilerine, ne karşı mahalleye, ne bu millete, ne de insanlığa sağlayacağı bir fayda yok.
Yaşar BAŞ