Önce Cumhurbaşkanı açıkladı, sonra HSYK Başkan vekili, sonrasında da Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, şeytanın örgütünün askerlerine pişmanlık için kapının aralık olduğunu, bu fırsatı kullanmaları gerektiğini hatırlattı.
İnancımız da hukukumuz da, suç işleyen herkese, bu suçun dünyevi etkilerini ortadan kaldırmak ve zarar görenlerle helalleşmek koşuluyla pişmanlık ve tevbe kapısını aralık tutuyor.
Pişmanlığın ve tevbenin nasuh yani temiz bir tevbe olması ve işlenen suç ile ortaya çıkan bireysel ya da toplumsal hasarın ortadan kaldırılmasına dönük samimiyet taşıması gerekir.
Aksi politik bir davranış olur, ne dünyevi ne de uhrevi bir değer taşımaz.
Şeytanın örgütünün en büyük kötülüğü, bütün kavramları kirletmesidir.
Aklınıza hangi çözüm gelirse, arkasından şeytanın ordusu tarafından bunun nasıl istismar edilebileceğine ilişkin bir şüphe de geliyor.
Akla takılan şüphelerin hiç kimseyi yolundan döndürmemesi gerekir.
Dünyanın en karanlık örgütünün, içerden gelecek bilgiler olmadan çökertilmesi mümkün değil.
İçerden bilgi almanın tabiatından kaynaklanan bazı riskler de var.
Devlet kurumları büyük bir cesaretle bu riskleri de üstleniyor. Çözüm için risk alanlara tolerans sınırlarının biraz genişletilmesi gerekir.
Şeytanın örgütü, etkin pişmanlığı değersizleştirecek manüpilasyonlar için hemen hareketlenecektir.
Devlet samimi bir şekilde, acele alınan kararlarda bir hata yapılmışsa bunu düzeltmenin yollarını açtı. Şeytanın örgütü bu işi, bütün itirazları değersizleştirecek ve etkisizleştirecek tek merkezden yönetilen bir itiraz kampanyasına dönüştürdü.
Doğal olarak insanların kafası karışıyor.
Ama kabul edelim ki, tek sermayesi istismar olan şeytanın ordusunun tek amacı da zaten kafaları karıştırmak.
Allah bu süreçleri yönetenlere güç kuvvet versin, basiretini açık tutsun. Suçsuz insanların meşru taleplerini değersizleştirecek kampanyalar içinde çok büyük bir dirayet ve sükûnetle hareket ediyorlar.
Şimdi etkin pişmanlık yolunu değersizleştirecek kampanyalara başlayacaklardır. Etkin pişmanlık adı altında ilgisiz insanları da suçlayabilirler. Bu manipülasyon, hatta provokasyonlar, etkin pişmanlık kanalının kapatılmasına yol açmamalı.
Kafalarımızı karıştıracak istismarlara yine şahit olacağız.
Burada kabahati etkin pişmanlık yöntemine bulmamak, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyenlerin cesaretini kıracak bir öfke dalgasına dönüştürmemek gerekir.
Onlar sadece etkin pişmanlık kavramını değil ki, bize ait kutsal ne varsa hepsini istismar ettiler.
Onların istismar ettikleri kavramlardan uzaklaşarak doğru yolu bulmamız mümkün değil.
Onlar neyi istismar ederek değersiz hale getiriyorlarsa, bizim o kavramın özüne sahip çıkıp değerini korumak için mücadele etmemiz gerekiyor.
Aksi takdirde reaksiyon ekseninde onların kuyruğuna takılıp gezmeye başlarız.
Allah aklımızı da korusun.
Aklımızı da istismar ettiler, vicdanımızı da, inancımızı da istismar ettiler, vatan sevgimizi de, Allah’ımızı da istismar ettiler, Peygamberimizi de, yardım duygumuzu da istismar ettiler, cemaat kavramını da.
İstismar etmedikleri ne var ki.
Savunmalarına bakıyorsunuz. Suçsuz bir insan nasıl savunma yapabilecekse onu yapıyorlar. Gerçek suçsuz insanların savunmasının değersizleşmesini, her şeyin değersiz hale geldiği zombiler toplumu istiyorlar da onun için.
Bizi bir arada tutan değerlerin tamamının ortadan kalkmasını istiyorlar.
Onun için, onlar istismar etti diye hiç bir kavram değerini kaybetmemeli.
Bu örgütle mücadele edenler de onun için Allah’ın ve tarihin huzurunda büyük bir imtihanla karşı karşıya.
Bir yandan açık bir istismara tanık olup, bir yandan da bütün alçaklıkların dayanağı haline getirilen kavramların özüne sahip çıkmak gibi bir tarihsel ve manevi sorumluluk altındalar.
Şundan da eminiz ki, bu alçaklar pişmanlığı da istismar edecekler, tevbeyi de.
İstismarlara bakılarak etkin pişmanlıklar değersizleştirilmemeli.
Bu örgütle bağlantısı olanlar da şunu açık olarak görmeli.
Şeytanın örgütü kripto ana kadroyu gizleyerek yurt dışında krallar gibi yaşatırken, örgütün piyadeleri olarak gördüğü ve savaş alanına terk ettiklerinin cezaevlerinde kalmasını, bu şekilde milletin karşısında blok olarak bekletilmesini istiyor.
Devlet, kendi sorumluluğu içinde kendi kurallarını uygulamak zorunda.
Devlet, şeytanın örgütünün askeri olanlara, cephe değiştirmek için fırsat sunmaktan fazlasını yapamaz.
Eline beyaz bayrağı alıp, devletin şefkatine sığınmak için açılan bu son kapıdan geçmeyenler artık olan bitenin vebalini de üzerine almış olur.
Bu örgüte bir şekilde kapılanların bir vebali de şu tarafta var.
Gerçek suçlu olanlar tespit edilemezse, suçsuz olanlar bedel öder. Suçsuz olarak ceza çeken her kim varsa, bunun vebali de üzerinizde kalır.
Açılan bu kapı uçurumdan önceki son çıkış. Bunu görmeleri gerekir.
Bu kapıdan umut verici geçiş olursa, devlet başka adımlar atmak için de motive olur.
Bu herkes için tarihsel bir sorumluluktur.
Yaşar BAŞ