24 Haziran seçimleri içerde ve dışarda paradigmayı kökünden değiştirecektir.
İçerdeki en önemli etkisi anayasal sistemde ve kamu yönetim biçimdeki değişiklik olacaktır.
2002 yılından bu yana devam eden dönüşüm ve gelişim sürecinin birinci aşaması tamamlanmış, Türkiye eski yönetim modeliyle gelişmesinin tavan noktasına ulaşmış, o nedenle gelişiminde bir duraklama dönemine girmişti.
Bu duraklama dönemi Türkiye’ye yönelik küresel sistematik saldırıların etkisi ile refah algısında kısmi bir geriye gidiş görüntüsü oluşturdu. Şunu da kabul etmek lazım. Türkiye’nin eski yönetim döneminin gelişim limitlerine dayanması, küresel güç odaklarına müdahale için cesaret te verdi.
Türkiye adeta yeni bir milli kurtuluş savaşı bilinci ile küresel saldırılara karşı koyarken, bir taraftan da miadı dolan yönetim biçiminde tarihinin en köklü revizyonunu yaptı, sallandı ama yıkılmadan yeni döneme geçiş tamamlandı.
Yeni dönem Türkiye’nin ayağındaki prangalardan kurtulması nedeniyle yeni bir sıçrama dönemi olacaktır.
Kamu yönetiminde bürokratik işlem aşamaları kısalacak ve işlemler hızlanacaktır. Küresel ölçekte siyasi dayanıklılık testinden en ağır şekilde geçerek düz bir yola giren Türkiye sermaye için yeni sığınma alanı olacaktır.
Bu dönemde Türkiye’nin potansiyelini kavrayan, yeni Türkiye’nin iş modellerine adapte olabilenlerin öncülük ettiği yeni sermaye sınıfı oluşacaktır.
Defalarca söyledim bir kez daha söyleyeyim. Beş yıl sonra Türkiye’nin en zengin on kişisi şu anda zenginlik sıralamasında ilk on bin kişi arasında bulunmayanlar arasından çıkacaktır.
Zenginliğin kaynağı değişmiştir. Zenginliğin kaynağı artık ne bilgi, ne teknoloji, ne de networktür. Artık zenginliğim kaynağı entegrasyondur. Siyasi zenginliğin kaynağı da artık siyasi entegrasyon projeleridir. Ekonomik büyümenin de kaynağı entegrasyon projeleridir. Ölçek o kadar büyüdü ki, hiçbir üretim projesi bu ölçek içinde tek başına öncü bir rol ve pozisyon alamaz.
Entegrasyon çağında üretimdeki rekabetin birinci koşulu uzmanlaşma olacaktır. Entegrasyon projeleri, parça üretiminde uzmanlaşmış birimlerin kabiliyetlerini birleştirerek ürünleştirme projeleridir. Örneğin Boeing büyük bir entegrasyon projesidir. Nihai ürün olan ticari uçağın binlerce parçasının nerdeyse tamamını üretimde uzmanlaşmış üretim noktalarından tedarik edip, onları bir proje etrafında bir araya getirerek son ürüne dönüştürür. Nihai ürün olan ticari uçağın parçalarını kendi üretme konusunda da herhangi bir motivasyona sahip değildir.
Diğer yandan üreticiler de büyük bir entegrasyon projesinin akreditasyonu olmadan yaşama imkanı bulamayacaktır.
Siyasi projeler de üretim yani insan yetiştirme ve tek tipleştirme projeleri değil, bir entegrasyon planı çerçevesinde grupların bir arada bulunmasını sağlama projelerine dönüşecektir.
Entegrasyon süreci iki yönlü bir süreçtir. Bir tarafıyla entegrasyon merkezinin, alt üretim noktalarıyla iyi ilişki içinde olmasını zorunlu hale getirirken, bir tarafıyla da alt üretim noktalarının yaşamak için entegrasyon merkezleriyle ilişki içinde olmasını zorunlu kılmaktadır. Yeni dönemde bu symbian yani yapışık ve karşılıklı olarak birbirini besleyen ilişki siyasi entegrasyonların temel modeli haline gelecektir.
Onun için sivil toplum yeni yönetim modelinin merkezini oluşturacaktır. Çoğulcu bir bakış açısı ile toplumun farklı kesimlerinin bir arada yaşatılmasını amaçlayan entegrasyon projeleri başarılı olacak, izole tek tip entegrasyona kapalı olan yapılar etkinliğini ve sonuç itibariyle varlıklarını sürdüremeyecektir.
24 Haziran seçimleri, tüm enerjisini Türkiye’nin diz çöktürülmesi planı için özgüleyen küresel sömürü düzeninin kimyasını da bozmuştur. Burada da yeni bir dönemin kapısının açıldığını inşallah göreceğiz.
Uzun ince bir yolculuk olarak tarif edilmişti Ak Parti. Artık uzun ama son derece geniş bir yola girmiş bulunuyoruz.
Bunun nimetlerini idrak etme zamanındayız.
Elhamdülillah. Yolumuz açık..
Yaşar Baş