Önceki haftanın Cuma gününü bir hatırlayın. Artarda tahliyeler. Arkasından sosyal medyada kopan fırtınalar. Olan bitenden yeteri kadar haberdar olamayanlar yeni bir darbe girişimi bile zannettiler.
Türkiye’nin birçok yerinden tahliye kararı verilmiş. Ancak en çok tartışılan İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gökçe Fırat ile birlikte toplam yirmi bir kişi hakkında verdiği tahliye kararı oldu.
HSYK çok büyük bir sosyal medya kaosunu çok başarılı ve kararlı bir operasyonla kontrol altına aldı. 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliye kararı verilen duruşmasında görev yapan savcı ile hakimleri açığa aldılar. Hiç eyyam yapmadılar. Doğrudan ve ortaya çıkan dalgayı kontrol altına alabilecek kadar ölçülü bir müdahale yaptılar.
Aynı güne rastlayan tahliye kararlarının bütünü hakkında bir yorum yapabilmek için her bir kararı ayrı ayrı incelemek lazım.
Tahliye sayısından yola çıkılarak yapılan komplo teorilerine asla ve kat’a katılmıyorum.
Sanıyorum FETÖ dosyalarından tutuklu olanların sayısı yaklaşık kırk beş bin civarında. Türkiye’nin değişik yerlerinden verilen kararlarla aynı gün tahliye edilenlerin sayısını bilmiyorum ama üç yüz elli civarında olduğu sosyal medyada ifade edilmişti.
Bu sayı toplam tutuklu sayısının yüzde birinden daha az. Mahkemelerin önceki tutuklama kararı verenlerden yüzde birlik farklı değerlendirme yapma opsiyonu olduğunu kabul etmezseniz işlerin yürümesi mümkün olmaz.
Sosyal medyada konu sayılar üzerinden tartışıldığı için bu sayısal değerlendirmeyi yaptım. Yoksa konunun istatistiklerle anlamaya çalışılması da hiçbir şekilde doğru bir bakış açısı olamaz.
25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Gökçe Fırat ile birlikte toplam yirmi bir kişinin tahliye edilmesi tartışmaların odak noktasını oluşturdu.
Tahliye olan her bir sanık hakkındaki iddiaların neler olduğunu bilmiyoruz. Ancak Gökçe Fırat adlı kişinin suç sayılan eylemleri internet ortamında yayınlandı. Adam elinde urgan Cumhurbaşkanı’nı tehdit ediyor. Tutukluluk süresi henüz altıncı ayını yeni doldurmuş. Bu adamı serbest bırakıyorsanız bir tek kişinin tutuklu kalmaması lazım o zaman. Elinde urgan Cumhurbaşkanını idamla tehdit eden adamı serbest bıraktığınız zaman, verdiğiniz diğer tahliye kararlarının tamamına olan inanç kaybolur. Diğer tahliye edilen sanıklarla ilgili iddia ve delilleri tam olarak bilmiyorum ama bildiğimiz Gökçe Fırat ile ilgili karar böyleyse diğerlerini siz anlayın artık.
Yargı mensupları içinden geçtiğimiz atmosferi iyi anlamalılar ve yaptıkları görevin gerektirdiği dikkat ve özeni göstermeliler. Bir tek karar Türkiye’nin kimyasını bozmaya yetiyor. Bu sorumluluğun farkına vararak davranmaları gerekiyor.
Tarihin en alçak ve en kanlı darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçmemiş. Alçakların darbe tehditleri havalarda uçuşuyor. Milletin öfkesi hâlâ yatışmamış.
Yargı mensupları yaşadığımız atmosferin gerektirdiği dikkati göstermezlerse Türkiye de zarar görür ama esas zararı da kendileri görür.
Hangi kararın hangi spekülasyonları tetikleyeceğini kestiremezsiniz. O zaman her bir kararda ve her bir işlemde azami özeni göstermek gerekiyor. Hiç kimsenin ne var bunda demeye hakkı yok.
HSYK gereken hız ve yeterlilikte kararlar almasaydı tartışmaların nereye gideceğini ve hangi kaos senaryolarının konuşulmaya başlanacağını kestiremezsiniz. Spekülasyonların ve komplo teorilerinin önünü kapamada gereken sürat ve kararlılığı gösteren HSYK üyelerini gönülden tebrik ediyorum.
Anayasa değişiklik tasarısının büyük bir kısmı referandumun evet ile sonuçlanmasından sonra değil 2019 yılının sonunda yürürlüğe girecek. Yeni Anayasa’nın kabul edilmesi ile birlikte yürürlüğe girecek iki maddesinden biri HSYK’nın görevini sona erdiriyor.
En küçük menfaati etkilenenlerin küskünler tarafına geçmek için sıraya girdiği bir zamanda, HSYK üyelerinin aldığı inisiyatif benim gözümde çok çok daha büyük değer ifade ediyor.
Siyaset alanına bakın. Çok küçük istisnalar dışında herkes siyasi kararını, sonuçtan alacağı paya göre belirliyor. HSYK üyeleri ne en küçük bir küskünlük gösterdiler, ne de en küçük bir çıkar hesabı yaptılar. Vatanseverlik diyorsanız işte tam olarak budur.
HSYK üyeleri sadece dışardaki FETÖ karşısında inisiyatif almış olmadılar. Yargı camiasının içinden gelebilecek itiraz ve eleştirilere karşı da büyük bir cesaret gösterdiler. Tahliye kararları veren hakim ve savcıların açığa alınması kararını içerden eleştiren aklıevveller de, hangi nedenle olursa olsun olayların kontrolden çıkmasının nelere mal olacağını iyi bilmeliler. Sahip olabileceğimiz hiçbir şey kamu düzeninden daha değerli değil. HSYK’nın aldığı inisiyatif, her şeyden önce onların da işlerinde ve sosyal hayatlarında insan gibi yaşamalarının teminatı.
Görevlerini sona erdirecek bir anayasa değişikliği oylanırken, oylamaya etki edebilecek bir kaosun oluşmasını engellemek için gereken cesareti ve kararlılığı gösteren HSYK üyelerinin adını altın harflerle yazmak lazım.
HSYK Başkan vekili Mehmet Yılmaz zaten adını altın harflerle yazdırmıştı. Bu sefer de hem gereken dirayeti gösterip alınması gereken kararların alınmasına öncülük ederek, hem de alınan kararı kamuoyu önünde büyük bir cesaretle savunarak ne kadar büyük bir adam olduğunu gösterdi.
HSYK üyelerinin gösterdiği fedakârlık ve yüksek kişiliğin arada kaynaması büyük haksızlık olur. Onun için altını çizmek istedim.
Yaşar BAŞ