Ankara’da CHP’li Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında, CHP’li eski milletvekili Sinan Aygün’ün dile getirdiği yüz kızartıcı rüşvet iddiasını eski bir AK PARTİLİ milletvekili AK PARTİLİ Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında ileri sürseydi sizce Türkiye’de neler olurdu?
Bülent Arınç’ın yer, zaman, kişi ve durum ifade etmeyen parsel parsel sattın iddiası nedeniyle olan biteni hatırlayın, bazı ahlak yoksunlarının böyle havada bir suçlamadan yola çıkarak neler yapılmasını istediklerini gözünüzün önüne getirin sonra da delilli belgeli mide bulandırıcı rüşvet tehditleri olsaydı neler olacağını oradan anlayın.
Ankara Büyükşehir Belediyesi, CHP’li eski milletvekili Sinan Aygün’e bir yapı ruhsatı veriyor. Bir meslek odası bu ruhsat aleyhine dava açıyor. İdare Mahkemesi ruhsatı iptal ediyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi iptal kararı hakkında istinaf yoluna başvuruyor. Ankara Bölge İdare Mahkemesi ise İdare Mahkemesi kararını kaldırarak ruhsatın hukuka uygun olduğuna karar veriyor. Bu arada, bir başka meslek odası da aynı ruhsat hakkında bir başka dava açıyor. İdare Mahkemesi yeni davada da ruhsatın iptaline karar veriyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi aynı konuda açılan diğer davayı kazandığı için yani Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin görüşü diğer davada açıklandığı için, bu davada da istinaf yoluna başvursa davayı kazanacağı kesin. Dava belediyeye karşı açılmış ama iptali istenen ruhsat Sinan Aygün’e ait. Yani istinaf yoluna başvurma yetkisi belediyede, Sinan Aygün’de böyle bir yetki yok. İşte belediye, bu yetkiyi kullanmak için Sinan Aygün’den tehditle rüşvet istiyor. Sinan Aygün, anladığım kadarıyla önce bu talebi kabul ediyor gibi yapıyor ve belediye de yasa gereği yapması gereken başvuruyu yapıyor. Ancak başvuru yapıldıktan sonra istedikleri parayı Sinan Aygün’den alamayacaklarını anlıyorlar. İşte tam burada ahlaksızlıkta varılabilecek en son nokta gerçekleşiyor ve Mansur Yavaş’ın belediyesi yaptığı istinaf başvurusunu geri çekiyor.
Yolsuzluğu da bir tarafa bırakın bir belediye aynı konuda açılan diğer davayı kazandığı halde, kendi aleyhine mahkemeden karar çıkarmak için yapılmış başvurusunu nasıl geriye çekebilir ki? Ben on yıla yakın bir süre memur olarak bir kamu kurumunun avukatlığını yaptım. Hayatım bu tür olayları ve davaları takip etmekle geçti. Bir kamu kurumunun mahkemelerdeki temsil sorumluluğunun ne olduğunu da çok iyi bilirim. Bir kurumu temsil yetkisi demek kurumun namusunu temsil yetkisi demektir. Düşünün ki bir kamu kurumunu temsil yetkisi verilen kişi kurumun namusunu pazarlıyor ve pazarlık şartı gerçekleşmeyince de temsil ettiği kurumun namusuna bizzat kendisi tecavüz ediyor.
Bunu ben dile getirmiyorum. Bunu dile getiren, Ankara Belediye Başkanı ile aynı partiden yani CHP’den milletvekilliği yapmış ve halen kız kardeşi aynı partinin yani CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olan Sinan Aygün söylüyor. Bu iddialarda dile getirilenler doğruysa bildiğiniz bir namus pazarlama ve tecavüz var ortada. Temsil ettiği kurumun namusunu pazarlama ve istediği gerçekleşmeyince yapılan bir tecavüz. Eğer, devlet böyle bir tecavüz karşısında suskun kalırsa, artık namustan ve adaletten hiç kimse söz edemez.
İddialar karşısındaki savunmaya bir bakın hele. Ben mi görüşmüşüm, parayı ben mi istemişim diyor, Sinan Aygün FETÖ’cü diyor Mansur. Bir de sen mi isteyecektin yani. Eğer FETÖ kumpası ile cezaevine girmiş ve daha sonra senin partin CHP’den milletvekili olmuş Sinan Aygün FETÖ’cü ise senin genel başkanın FETÖ imamı o zaman. Böyle bir ahlaksızlık iddiasını hiç kimse yüzsüzlükle örtemez.
Bu iddiaların çok daha hafifi bir AK PARTİLİ belediye başkanı hakkında yapılsa o belediye başkanı şu anda cezaevindeydi. AK PARTİ çoktan tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk etmişti. İç İşleri Bakanlığı o şikâyetin yapıldığı gün belediye başkanını açığa almıştı. Yeni dünyanın İslamcı aydınları da iktidarın getirdiği ahlaki yozlaşmadan, paradigmanın iflasına kadar kitaplar dolduracak derin teorik analizlerini bitirmişti. Melih Gökçek hakkındaki hiçbir nesnel dayanağı olmayan parsel parsel sattın iddiasından kitaplar dolusu ahlak felsefesi dersi çıkaranların Ankara Büyükşehir Belediyesindeki bu ahlaksızlık karşısında nasıl davrandığını da izleyin.
Eğer bu kadar büyük bir ahlaksızlık iddiasını bir yüzsüzlük örtecek ise Türkiye’de görevden alınan ne kadar belediye başkanı varsa haksızlığa uğramış olur. Eğer bu kadar vahim iddialar varken Mansur hâlâ görevde kalırsa, görevden alınan ne kadar belediye başkanı varsa özür dileyerek görevine iade etmek gerekir.
Yaşar BAŞ