Pennsylvania’lı şeytanın örgütü her taşın altından çıkıyor.
Cezaevlerinde yer kalmadı. Operasyonlar ve tutuklamalar öyle anlaşılıyor ki daha da sürecek. Sürmeli de.
Bu arada adliyelerin terör soruşturmaları dışında işleri de var. Bazı aksaklıklar olmakla birlikte, dörtte biri terör örgütü üyeliği nedeniyle meslekten çıkarılan adliye teşkilatı, öyle travmatik bir kayboluş yaşamıyor. İşler yürüyor. Bazı sarsıntılar doğal olarak olacaktır. Önemli olan kontrolün kaybolmaması ki, bunun emaresi bile yok.
Terör soruşturmalarında görevli olan hâkim ve savcıların toplam sayısı, adliyede görevli hâkim ve savcı toplamının yaklaşık yüzde onundan daha az. Savcılarda bu oran yüzde onun biraz üzerinde. Hâkimlerde ise yüzde beşin de altında.
Dolayısıyla terör soruşturmalarının yükü, adliyenin genel işleyişini bozacak düzeyde değil.
Ancak terör soruşturmalarını yürüten hâkim ve savcılar çok ciddi zorluklarla karşı karşıya. Terör soruşturmaları, bu suçları soruşturacak savcılar ve yargılayacak hâkimler açısından insan gücünün sınırlarını zorlayan bir iş yükü getiriyor.
Kısa sürede kırk bin sınırına dayanan tutuklu ve çok sayıda adli kontrol altındaki şüphelilerin soruşturmalarının tamamlanması ve iddianamelerin düzenlenerek yargılamaların sürdürülmesine dönük henüz bir hesaplama yapılmamış görünüyor. Veya bir hesaplama yapılmış ise de, bu zamana kadar harekete geçildiğini gösteren belirti yok.
Şüpheli sayısı şu anda yüz binlere ulaşacak. Benim kişisel değerlendirmeme göre beklediğim şüpheli sayısı, 2015 yılındaki toplam sanık sayısının yirmide birine tekabül eder.
Soruşturmalar artık sadece il merkezlerinde yapılıyor. Yargılamalar da il merkezlerinde yapılacak. İstanbul’da üç, Ankara’da üç, diğer il merkezlerinde birer ağır ceza mahkemesi bu davaların tamamına bakacak. Yani yüz binlerce civarında sanığın yargılanacağı davalara bakacak toplam mahkeme sayısı 85. Bu rakamlara diğer terör örgütleri ile ilgili açılan davalar dâhil değil.
Sanıkların tamamı aynı dosya kapsamında yargılanmayacak. Ama sanık sayısı bin ve üzeri davalar olacak.
Ergenekon ana davasında, toplam sanık sayısı 274’tü. Davada sadece sanık savunmaları yaklaşık dört yıl sürdü.
Ana darbe davasında muhtemelen sanık sayısı beş bini aşacak. Bugünkü usul kuralları ile yargılama sürdürülür ise, sadece sanık savunmalarının alınması ve çapraz sorgulamalarının tamamlanması yaklaşık on yıldan fazla sürer.
Bu davalar on yıldan fazla sürerse emin olun çok ciddi istismarlar olur.
Yargılama hukukumuzun, bu davaları hızlı bir şekilde sonuçlandıracak şekilde revize edilmesi gerekir.
Sanık sayısının azaltılmasına ilişkin taleplerin ve düşüncelerin tamamı, yargılamaların içinden çıkılamaz hale gelmesi kaygısından kaynaklanıyor.
Siyaset tarafı, bu soruşturmaların sosyolojik etkilerini hesap ederek çizilmesi gereken bir sınır varsa bu sınırı çizebilir. O tarafı ayrı bir konu.
Sağlam bir alt yapı hazırlamak ve makul bir sınır çizmek yerine, oluşabilecek karmaşadan kaçmak için suçların bir kısmının görmezden gelinmesini savunmak ceza adaletini zedeler.
Yargılamaların hızlandırılmasına yönelik düzenlemeler yapılır ve bu soruşturmalar ve davalar hızlı sonuçlandırılırsa, ileri sürülen kaygıların tamamı giderilmiş olur.
Hızlı soruşturma ve yargılamanın birinci şartı, yeteri kadar hâkim ve savcının bu soruşturmalarda görevlendirilmesinden geçer.
Ayrıca büyük davaların ağır ceza heyetlerinde görevli hâkim sayısı artırılıp, savunmaların aynı anda çok sayıda naip hâkim tarafından ayrı ayrı alınmasının yolu açılmalı bence.
Yargılamada heyet değişikliği olduğu takdirde, eski yargılama tutanakları okunarak yargılamaya devam edilebiliyor, soruşturma aşamasında sadece savunma almak için ilave savcı görevlendirilebiliyor değil mi? Ağır ceza heyetine çok sayıda hâkim de görevlendirilebilir, bu hâkimlerin her biri ayrı ayrı sanık savunmalarını alır, farklı hâkimler tarafından alınan savunma tutanakları heyet tarafından okunarak yargılamaya devam edilebilir.
Çok doğru bir şekilde duruşmada iddianame okunmasından vazgeçildi. Son savunma için tüm sanıkların hazır bulundurulması zorunluluğundan da vazgeçilmeli. Bu davaların sanıklarına, duruşmalarda alınan kararlar belirli bir tarih aralığı bırakılarak tebliğ edilmiş sayılmalı. Duruşmaya bizzat katılmayanlar, belirli bir tarih aralığı içinde duruşmada alınan kararları izlemek zorunda olmalı. Yani hükmen tebliğin yolu bir şekilde açılmalı. Aksi takdirde sadece tebliğ evrakları çuvallar dolusu olur, örneğin dört bin sanıklı bir davada, bu örgütün şeytani planları da dikkate alındığında sadece nihai kararın tebliğ edilmesi yıllar alır.
Kaçakların da, gıyaplarında hüküm kurulacak şekilde mevzuat değiştirilmeli.
Sadece bu davalar için de değil. Örneğin İstanbul’da binlerce daimi arama dosyası var. Her şey tamam olduğu halde, sadece bir sanığın savunması alınamadığı için sonuçlandırılamayan davalar var. Suçsuz olan sanıklar hakkında kararlar da geciktirilerek mağdur ediliyor.
Savunma için bir kimse hakkında yakalama kararı çıkarılmasından vazgeçilip, kendisine tebligat ulaşıp da gelmeyen veya tebligat yapılamayan kimseler hakkında hüküm kurulmasının yolu açılmalı. Bir hak kaybı olmaması için, gıyabında yargılama yapılarak hüküm kurulan kimse, hüküm çerçevesinde yakalanıp da savunması alındıktan sonra, eski hüküm hakkında yeniden yargılama yapılması konusunda mahkemeye takdir yetkisi bırakılması yeterli olur.
Şeytanın örgütünün planlarından birinin de bu yargılamaları sürüncemede bırakmak olduğunu düşünüyorum. Yargılamalar yıllar sürer ise, bu yıllar sürecek istismar demektir.
Darbeci olduğunu itiraf eden adam hakkındaki hüküm niye geciksin ki. Hemen verilsin ki, tartışmalar da bitsin. Suçlu suçsuz hangisi belli olsun.
Türkiye’nin saygınlığını artıracak çözüm burada bence.
Yaşar BAŞ