Türkiye yerleşmiş bir seçim hukukuna sahip. İtirazlar ve şikâyetler oluyor ama bunların tamamını karşılayacak mekanizmalar var.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerindeki bir ayı aşan belirsizlik seçim hukukunuzdan değil, sonuçların nerdeyse başa baş olmasından kaynaklanıyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun sekiz buçuk milyon oy kullanılan bir seçimde fark 12.000 civarına düşmüşse, yani altı bin oyla sonuç değişebilecek durumdaysa belirsizlik süresi uzar.
Bu süreç seçim sistemimiz açısından önemli bir test niteliği de kazandı.
Aritmetik olarak olabilecek en karmaşık durumu bile stabil bir şekilde ilerleyen süreçler içinde izleyebiliyoruz ve süreç dünyanın en güçlü iktidarlarından biri olan AK Partinin aleyhine işliyor.
Bu süreç sadece seçim sistemimiz bakımından değil demokrasimiz bakımından da çok önemli bir test oluyor.
Türkiye’nin ne kadar güçlü bir demokrasiye sahip olduğu, konuşulanların aksine özgürlük alanının ne kadar geniş olduğunu da bu süreç bize gösteriyor.
Dünyada kaç ülkede muhalefet iktidar karşısında bu kadar güçlü imkânlara sahip.
Muhalefet partileri nerdeyse terör örgütleriyle kol kola, terör örgütlerinin rehberliğinde bir cephe halinde seçime girebiliyor.
Sonucu değiştirecek fark binde yarımın bile daha altına inmiş durumda.
Dünyanın en güçlü iktidar partilerinden biri, dünyanın en büyük şehirlerinden birimin belediye başkanlığı seçimini binde yarımdan daha az farkla kaybediyor.
Hem de belediye başkanlığını kaybettiği şehrin yerel meclisinin üçte ikiye yakınını kazandığı halde.
Dünyanın bir başka yerinde bu aritmetik içinde iktidar partisi seçim kaybeder mi?
Şimdi iktidar partisi mahkeme kapılarında hak arayışında.
Mahkemelerin verdiği kararların büyük çoğunluğu da iktidar partisinin aleyhine.
Hem de hukuka aykırı olarak iktidar partisinin aleyhine karar veriliyor.
Muhalefet partileri aklına estiği gibi yargı organlarını tehdit edebiliyor, iktidara karşı darbe tehdidinde bulunabiliyor.
Dünyanın hiçbir yerinde demokrasi ve özgürlük alanı bu kadar geniş değildir.
Türkiye bu seçim döneminde seçim sistemi, demokrasi, temel haklar ve özgürlükler alanında rüştünü bir kez daha ispat etmiştir.
Aynı zamanda bu seçimler hukuk devletinin ne kadar güçlü olduğunu da gösterdi.
Mahkemeler dilediği kararları veriyor. İktidar aleyhine verilen kararlar nedeniyle iktidar tarafından bir tek tehdit yok.
Muhalefet her gün bir başka şekilde yargı organlarını aşağılıyor ve tehdit ediyor.
Bu muhalefet örneğin Almanya veya Fransa’da yargı organlarını bu kadar kolay tehdit edebilir miydi?
Veya;
Dünyanın bir ülkesinde terör örgütleriyle seçim cephesi kurmak bu kadar kolay olabilir miydi?
Olabilirdi diyen varsa Türkiye dışında bir denesin de sonuçlarını görsün bakalım.
Yaşar BAŞ