Referandum ile kabul edilen anayasal düzen tümüyle 2019 sonunda yürürlüğe girecek.
Anayasa değişikliğinin hemen yürürlüğe girecek sadece iki maddesi var. Cumhurbaşkanına siyasi partiye üye olma yasağını kaldıran madde yürürlüğe girdi. Olması gerektiği gibi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’ye üye oldu.
Hemen yürürlüğe girecek diğer maddeye göre Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) görevi sona erdi. Yeni Anayasa ile Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kurulmuş oldu.
Yeri Anayasa ile hakimler ve savcılar arasındaki seçimi kaldırmak çok doğru bir tercih oldu.
Aslında 2014 yılında yapılan HSYK seçimi ile göreve gelen üyeler, Türkiye’nin yaşadığı büyük krizlerde kahramanca mücadele ettiler. Ancak anlaşıldı ki hakimler ve savcılar arasında seçim yapılarak, HSYK üyelerinin belirlenmesi birçok başka sorunu ortaya çıkarmaya müsait.
Anayasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte HSK seçimleri için gereken süreç işlemeye başladı.
HSK’ya Avukat, Öğretim Üyesi, Yargıtay ve Danıştay kontenjanlarından TBMM tarafından seçilecek toplam 7 üyenin seçimi ile ilgili takvim başladı. Anayasa gereğince yapılması gereken başvuru süresi 02.05.2017 Salı günü mesai bitiminde tamamlandı.
Mevcut HSYK’da görev yapan dört avukattan hiç biri, anayasaya göre mümkün olmasına rağmen yeniden adaylık için başvuruda bulunmadılar.
Yargıtay kontenjanından HSYK üyesi olan Alp Arslan ile Danıştay kontenjanından HSYK üyesi olan Emin Sınmaz adaylık için başvuruda bulundular.
HSYK’ın adli yargı kontenjanından seçilen 7 üyesi ile idari yargı kontenjanından seçilen ve halen görevde kalan 1 üyesi bulunuyor. HSK’da adli yargı mensupları arasından 3, idari yargı mensupları arasından 1 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Mevcut üyelerden hangisinin yeniden atanacağına, hangisinin yeniden atanmayacağına veya halen HSYK üyesi olmayanlar arasından kimlerin atanacağına Cumhurbaşkanı karar verecek.
Yaşadığımız süreç bize gösterdi ki, yargı alanında kullanılan yetkiler karakteri itibariyle diğer devlet yetkilerinden büyük bir farklılık gösteriyor.
Türkiye’nin yüzleştiği FETÖ belası ile mücadelede temel eksen yargı gücü. Yargı alanındaki en küçük aksaklıkla dakikalar içinde Türkiye’nin kimyasını değiştiriyor.
Bu bakımdan yeni dönem HSK üyeliği tam bir ateşten gömlek olacak.
Mevcut HSYK üyelerinin performansının altında kaldıkları takdirde kısa sürede çok ciddi eleştiriler olacaktır. Eleştirilerin oluşturduğu baskı altında görev yaparken yetki kullanımında ciddi sıkıntılar olur. Eğer sağlam bir çizgi tutturamazlarsa kısa zamanda etkinliklerini kaybederler. Etkinlik ve saygınlık kaybolduğunda akla hayale gelmeyen komplo teorilerini okumaktan yorulursunuz.
Hem onlar çok dikkatli olmalı, hem de biz soğukkanlı olmalıyız. Yeni görev alacak HSK üyeleri kaybederse, sadece onlar da kaybetmez. Hepimiz kaybederiz.
15 Temmuz o kadar büyük bir travma meydana getirdi ki, en küçük bir sallantı deprem ve tsunami korkularını tetikliyor. Bu korkuların etkisi ile insanların nerelere savrulduğunu yakından gördük.
Bir tahliye kararının bile ne kadar büyük tedirginlikleri tetiklediğini unutmamak gerekiyor.
Yaklaşık iki buçuk yıl sonra seçim var. Türkiye yeni bir tedirginlik dalgasını kaldıracak durumda değil.
Referandum sonuçlarının bazılarına umut vaat ettiği anlaşılıyor. Bazıları önümüzdeki seçimlere son fırsat gözüyle bakmaya başladı. Muhtemelen önümüzdeki dönemde tedirginlikleri kaşıyacak birçok provokasyona tanıklık edeceğiz.
Yeni HSK üyeleri olanı biteni anlamak için zaman bulamayacaklar. Daha ilk günden en kritik konular önlerinde olacak. İlk üç ayda birkaç önemli hata yaparlarsa korkarım ki ciddi sonuçları olur. Kendilerinin hata yapmalarına gerek yok. Türkiye’nin herhangi bir yerinde yaşanabilecek bir provokasyonu ön göremezler veya gerektiği hızla müdahale edemezlerse ciddi motivasyon kayıplarına neden olurlar. Görev dönemleri sonuna kadar da etkisinden kurtulamazlar.
Seçim yapacak olanlara akıl verecek durumda değilim. Olanları uzağından da olsa izleyen, yaşananlar nedeniyle bedel ödeyen biri olarak tek istirhamım HSK bir staj yerine dönmesin. En küçük bir hatanın çok ağır bedelleri olabilir. Özellikle de kritik zamanlarda hataların telafi edilmesi ağır bedellere neden olabilir. Onun için konuları çok iyi bilen, iyi tanınan, iyi bilinen yargının gündemini takip edebilen ve çözüm konusunda kafasında bir öneri bulunan, zor zamanlarda zorluk dereceli herhangi bir görev içinde test edilmiş insanlar arasından seçim yapılmasında fayda var.
Sonuç olarak her ne olursa olsun milletin sağduyusu galip gelir ama gerek yokken niye bedel ödeyelim?
Yaşar BAŞ