Ak Parti Türkiye genelinde oylarını artırsa da, büyükşehirlerde kaybetmesi nedeniyle seçimi kaybetmiş algısına hapsedildi.
Seçim analizlerinde sandık gerçekleri maalesef gözden kaçırılıyor.
Seçim öncesindeki endişeler neyse, sandık gerçeklerine hiç bakmadan ön yargılar seçim analizlerine dönüşüyor.
Seçim öncesinde hepimiz ekonomik sorunların ve göç dalgasının en önemli yumuşak noktalarımız olduğunu düşünüyorduk.
Buna karşılık güçlü bir siyaset diline sahip olmamızı ve muhalefetin kaybetme psikolojisini toparlayacak güce sahip olmamasını da en önemli avantajlarımız olarak görüyorduk.
Sandık sonuçları bunun tam tersini gösterdi bize. Sandık sonuçlarını geçmiş yıllar sonuçları ile karşılaştırmalı olarak değerlendirdiğimizde ekonomik tablonun ve göç gibi genel politikaların seçim üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı görülüyor.
Kaybetmeye mahkûm muhalefet psikolojisinin ise bizim için bir dezavantaja dönüştüğünü görüyoruz. Muhalefetin yine kaybedersek biteriz psikolojisi siyaset değerlerini baskılayan bir kazanma arzusunun en temel motivasyon haline dönüştü. Buna bağlı olarak da muhalefet bloğunda kazanma motivasyonu temelinde bir bloklaşma olduğunu görüyoruz.
Seçim analizlerini Ak Partinin oy kaybetme nedenleri üzerinden açıklayan her kim varsa kusura bakmasın ama sallıyor.
Bu seçimde Ak Parti oy kaybetmedi. Ak Parti oyunu büyük ölçüde korudu hatta belli bölgelerde artırdı.
Ancak Ak Parti bu seçimde muhalefetin tek blok halinde davranmasını engelleyemedi hatta belli ölçüde de bu bloklaşmanın oluşmasına neden oldu.
İstanbul ve Ankara sonuçları üzerinden yapılan hatalı okumalar yine çok daha hatalı önerilere dönüşüyor.
Geçmişe ilişkin bir referans noktası bulup, o referans noktası üzerinden yeni bir başlangıç önerilerini duymaya başlıyoruz.
Kimi 2002 ruhu diyor, kimi 1994, 1453’e hatta 1071’e gidelim diyenler de var.
Bu okuma ve bu okuma üzerinden geçmiş bir döneme dönüş önerisi bir akıl tutulmasıdır.
Tarihin hiçbir döneminde gerideki bir referans noktasına dönerek inşa edilen başarı hikâyesi yoktur.
Siyasi hareketlerin kendi köklerini ve referans noktalarını unutmaması çok önemlidir ama çözüm yönümüzü geri dönmede değil ileriye dönmededir.
Ak Parti 2002 yılında büyük bir momentumla sıçradı. Bu sıçramanın sağladığı enerji öyle ya da böyle bitecek. Bitme zamanı bu zaman mıdır? Ondan emin değilim. Bittiğini söylemek için bir geriye gidil görmek lazım. Şu anda bir geriye gidiş var diyemeyiz.
Yeni bir momentum için enerjinin bittiğini ve geriye gidişin başladığını görmek şart değil. Çünkü geriye dönüş hareketi başladığında, yeniden sıçrama hareketinin enerjisini içerden bulmak zorlaşıyor.
Ak Parti en tepe noktada iken, yukarıya doğru yeni bir sıçrama hareketi yapmalı.
Yönünü gerideki bir referans noktasına değil, ileriye doğru bir hedefe döndürmeli.
Hayatında bir kez Ak Parti’ye oy verenlerin oranı yüzde yetmişin üzerinde.
Ak Parti yeni bir siyaset dili inşa ederek, geçmişte kendisine oy vermiş insanları terör örgütleriyle birlikte bir muhalefet bloğuna hapsolmaktan kurtarmalı.
Bunun formülü ise geçmişte değil gelecektedir.
Yaşar BAŞ