Dün, Adnan Menderes’in ölüm yıldönümü idi.. Üç İhlas bir Fatiha okuyup, Adnan Menderes ile bu millet için hayatını vakfetmiş isimsiz kahramanların ruhuna bağışlayalım.
Adnan Menderes Eylül ayının On Yedisinde saat 13.21’de idam edildiğinde aslında darağacında sallanan onun cesedi değil milletin onuruydu, şerefiydi ve kaderiydi.
O gün o saatte darağacına çekilen milletin tarihiydi, gelecek tasavvuruydu.
Adnan Menderes bu milletin yiğit evlatlarının ne ilkiydi ne de sonuncusuydu.
Bizim tarihimiz aynı zamanda büyük liderlerin hüzünlü hikayelerinin tarihidir.
Küresel çıkar sistemi tarafından diz çöktürülmek istenen milletimizi ayağa kaldıran büyük öncüler ağır ve dramatik bedeller ödediler.
Sultan Abdulhamid’in, Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın, Necmettin Erbakan’ın bir millete adanmış ömürleri göz yaşartıcı hikayelere dönüştü.
İlk defa milletimiz Recep Tayyip Erdoğan’la bu hüzünlü ağıtlar zincirini bir kahramanlık türküsüne dönüştürdü.
Küresel Drakula’nın son beş yıla sığdırılan saldırganlıkları tarihimizdeki ilk saldırılar değil.
Küresel çıkar odakları ve yerli işbirlikçileri büyük ihanetlerle milletin hayallerini teslim aldılar.
Her seferinde kendi özünden ve potansiyelinden yeniden doğan Türk milleti bu kez son saldırı dalgasına karşı ayakta kalmayı başardı.
Beş yıldan bu yana devam eden saldırıları yerle bir ettik. Evet büyük hasarlar da gördük ama ayakta kalmayı başardık.
Tarih bu defa varoluş mücadelesinin liderlik misyonunu Recep Tayyip Erdoğan’a yükledi.
Dün Sultan Abdulhamid’le, Adnan Menderes’le Turgut Özal’la, Necmettin Erbakan ile sürdürülen bugün Recep Tayyip Erdoğan ile devam eden bu mücadele, ne bir iktidar mücadelesidir ne de cihangirlik davası.
Bu mücadele bir insanlık mücadelesidir.
O nedenle geçmişte Adnan Menderes’i darağacına gönderenler, Adnan Menderes’i değil bu milletin var olma iddiasına kast ettiler.
Bugün de Recep Tayyip Erdoğan’a saldıranlar, bu milletin var olma iddiasına saldırıyor.
O nedenle mesele Recep Tayyip Erdoğan meselesi değil, mesele bu millete giydirilmek istenen deli gömleğine direnme meselesidir. Mesele Türk milletine diz çöktürme planlarına karşı inadına ayağa kalkma meselesidir.
İnancını ve enerjisini Malazgirt’ten Kosova’dan, Mercidabık’tan, Mohaç’tan, Preveze’den, Plevne’den Estergon’dan alan bu mücadele bir tek kişiye, bir tek olaya bir tek nedene indirgenemez.
Liderlerin şahsında bu mücadelenin gayesi büyük bir insanlık davasıdır.
Milletimiz Adnan Menderes’in darağacına çekilmesinin yıldönümünde şunu en yüksek sesle haykırıyoruz;
Bu sevda bitmez...
Bu sevdayı bitiremeyeceksiniz...
Bu millete deli gömleği giydiremeyeceksiniz...
Bu millete diz çöktüremeyeceksiniz...
Bu milleti yolundan döndüremeyeceksiniz...
Bu bayrağı indiremeyeceksiniz...
Bu ezanı susturamayacaksınız...
Yaşar Baş