Çok büyük bir arınma ve hesaplaşma süreci yaşıyoruz. Çok yönlü, çok yüzlü, çok planlı, çok alçak, çok hain bir saldırı dalgası bu. Dünyanın hiçbir ülkesi bu kadar çok yönlü saldırganlığa maruz kalmamıştır.
Türkiye bu kadar ağır saldırılarla boğuşmakta iken, batının parlatılmış kavramlarının özünü koruma konusunda bildiğiniz bütün batılı ülkelerden de daha başarılı bir uygulama çizgisi tutturdu.
Bildiğimiz usuller, maruz kaldığımız alçaklığı tanımlamakta yetersiz kalıyor. Türkiye’nin mücadelesi aynı zamanda evrensel hukuk literatürünü geliştiriyor. Türkiye kabul edilen evrensel yargılama değerleri içinde kalarak mücadelenin nasıl sürdürüleceğinin de çerçevesini oluşturuyor.
Bu kadar ağır ve çok yönlü saldırılar karşısında bilinen usullerin revize edilmesi, temel değerlere bağlı kalınarak yeni yöntemler geliştirilmesi de gerekiyor.
15 Temmuz’daki büyük ihanetin sonrasında, maruz kaldığımız saldırıyla orantılı karşılıklardan biri olarak adli işlemler hızlandırıldı.
Savcılıklar tarafından kamu davaları büyük bir hızla açıldı. Eğer adli işlemler yeterli hızda olmasaydı, kamu düzeninin sağlanması ve korunmasında ciddi sorunlar olabilirdi. O nedenle 15 Temmuz’un hemen sonrasında kamu davalarının hızlıca açılmasının eleştirilecek bir tarafı yok.
Yargılamalar başladı ve artık yavaş yavaş sonuçlanıyor. Mahkemeler bazı dosyalarda savcılıklarca toplanan delilleri yeterli görüyor ve mahkûmiyet kararı veriyor. Bazı dosyalarda savcılıklar tarafından terör örgütü bağlantısı için yeterli görülen deliller, mahkemeler tarafından terör örgütü bağlantısı için yeterli görülmüyor. Bu durumda beraat kararı veriliyor.
Delil yetersizliğinden beraat kararı verilen birçok dosyada, aslında suçlanan kimsenin FETÖ örgütü ile bağını gösteren bazı işaretler bulunuyor. Hatta bazı dosyalarda güçlü işaretler bulunuyor. Sanığın FETÖ mensubu olduğuna dair güçlü işaretler bulunan ancak mahkemelerin kabulüne göre yeterli delil bulunmayan durumlarda; mahkemelerin bazıları, bu hususlar üst mahkemece değerlendirilsin diyerek mahkûmiyet kararı veriyor. Ama genellikle ve büyük bir ağırlıkla delil yetersizliği sebebiyle beraat kararı veriliyor.
FETÖ mensubu olduğuna dair güçlü işaretler olduğu halde, delillerin yetersiz görülmesinin tek nedeni savcılıklar ile mahkemeler arasında delillerin değeri ve örgütün tanımı konusunda oluşan görüş farklılıklarıdır. Savcılıklar topladıkları delilleri yeterli görüyor. Mahkemeler bazı delilleri yetersiz görüyor.
Topladığı delilleri kamu davası açmak için yeterli gören savcılık, soruşturmayı daha fazla derinleştirmeye gerek görmüyor. Oysa topladığı delillerin yetersiz sayılacağını bilse, belki soruşturma işlemlerine devam edip mahkemece kabul edilecek delillere ulaşması da mümkün olacak.
Delil yetersizliğinden beraat kararı üzerine teorik olarak savcılığın soruşturma işlemlerine devam edebilmesi elbette mümkün. Ama uygulamada iş yükünden boğulan savcılıklarca, iddianame düzenlenerek kapatılan soruşturma dosyasının istisnai durumlar dışında yeniden açıldığını görmek mümkün değil.
Savcılıklar ile mahkemeler arasındaki bu görüş farklılıkları sebebiyle kamuoyunda FETÖ’cü olarak bilinen birçok kimse beraat etmeye yani aklanmaya başladı. Haliyle mahkemece hakkında beraat kararı verilince, memur ise göreve iade, ticaret yapıyorsa mal varlığının iade edilmesi gerekiyor. Kamuoyunda FETÖ’cü bilinenlerin beraat etmesi, FETÖ mücadelesine olan inancı zayıflatıyor.
Hatta giderek artmaya başlayan bu olaylar nedeniyle adliyelerdeki çalışma barışı da risk altına girmeye başladı. Kamuoyunda FETÖ’cü bilinenler hakkında beraat kararı veren mahkemeler, savcılıkları özenli soruşturma yapmamakla suçluyor. Bazı savcılar da beraat kararı veren hakimlerin yeterli duyarlılığa sahip olmadığı düşüncesinde.
Problemi çözmek için iki yolun arasını bulmak gerekiyor. Mahkemeler, savcılıklar tarafından açılan davalarda delilleri yetersiz gördüğü ancak sanığın FETÖ’cü olduğu konusunda mahkûmiyete yeterli olmayan bir şüphe bulunduğu durumlarda sanık hakkında beraat karar vermek yerine dosyanın savcılığa iadesine karar verebilmeli.
Mahkemelerin iddianamenin iadesi gibi bir karar verme yetkisi var ama iddianame değerlendirilmesinde inceleme kriterleri son derece sınırlı ve davanın esasına yönelik bir karar verilebilmesi mümkün değil.
Suçlanan kimsenin FETÖ’cü olmadığı kanaatine ulaşıldığı durumlarda elbette beraat kararı verilmeli. Savcılığa iade kararı delillerin mahkûmiyete yeterli olmadığı ancak FETÖ şüphesinin tamamen ortadan kalkmadığı durumlarda olmalı.
Bu şekilde hakkında güçlü şüpheler bulunan ve kamu vicdanına göre FETÖ’cü olduklarına inanılan kimselerin kolay yoldan beraat ederek aklanmalarının önüne geçilmiş olur.