Defalarca söyledim bir daha söyleyeyim; Türkiye gibi potansiyeli olan bir ülkeye üç beş çapulcunun ağzıyla hiç kimse baskı uygulayamaz.
Bunu aklından geçirenler de hiçbir şekilde uzun süre devam ettiremez.
Devam ettirmeye çalışanlar sadece kendisi kaybeder.
Türkiye’ye saldırmanın ciddi maliyetleri olur.
Avrupalı devletlerin yöneticilerini Türkiye’de siyasetin kırılgan olduğuna ve bir baskı uygulanması halinde siyasi denklemin değişeceğine ikna ederek kandıranlar için bedel ödeme zamanı geldiğini görüyorsunuz.
Ablukaya dönüşen siyasi baskı için yırtınanlar bugün bizimle iletişime geçmek için sıradalar.
Göreceksiniz kısa süre sonra kendilerini kandıranlar birer birer bedel ödemeye başlayacaktır.
Çünkü batılı siyaset katışıksız çıkar ilişkileri üzerine kuruludur.
Sonuç vermeyen baskı baskı girişimleri, bu girişimde bulunan ülkeler için bir maliyete dönüşür. Ülkelerin ödediği her maliyetin de bir siyasi karşılığı olur.
Yanıltılanlar ödedikleri her bedelin hesabını kendilerini yanıltanlardan sormaya başlayacaktır.
Bir diğer husus da şudur; Batı kültüründe kaybedenin yaşama hakkı yoktur.
Kaybedenlerin ödeyecekleri bedellere tanıklık edeceğiz bundan sonra.
Aslında bu iş bu kadar da sürmezdi, Türkiye potansiyelini dış ilişkilerinde kaldıraç haline getirmeyi başarabilseydi daha ilk günden Türkiye düşmanları çok ağır bedeller öderlerdi.
Türkiye dış ekonomik ilişkilerinin sağladığı fırsatları ve potansiyeli kaldıraç haline getiremedi ama içerde bütünlüğünü koruyarak, çok sağlam bir duruş gösterdi.
Türkiye’nin bu sağlam duruşu saldırganların enerjisini tüketecektir demiştik ya aynen öyle oldu.
Atak yapmaktaki zaafiyetimizi sağlam bir savunma ile dengeledik, rakip blok çökmeye başladı.
Bundan sonra kademe kademe hareket alanımız genişleyecektir.
Ekonomik büyüme rakamlarının üst üste en az beş yıl rekor kıracağını göreceksiniz.
Türkiye potansiyeli ile Avrupalı toplumlar için bir tehdit değil umut olduğunu göstermeli.
Türkiye’nin oluşturacağı dalga, Avrupa’dan başlayarak yeni bir barış ve refah merkezi oluşturacaktır.
Bu bakımdan mayıs ayının ortasında imzalanacak tek kuşak, tek yol projesi çok iyi bir başlangıç olacak.
Doğu batı kuzey güney ekseninde yeniden yapılacak dünyanın merkezi artık Türkiye’dir.
Hiçbir konuya kısa ve dönemsel bir yaklaşımla bakmamalıyız.
Dünyanın geriye kalanı için bir merhamet kaynağı olmalıyız.
Dünyanın tamamında büyük ekonomik projelerin içinde olma potansiyeline sahibiz.
Bu potansiyeli sadece kendimiz için değil insanlık için de sonuna kadar kullanmalıyız.
Askeri kapasiteniz çok çok önemli ama biz refah ve adalet temelinde büyümeliyiz.
Dünyanın her yerinde bizim için büyük alanlar var; siyaset ve devlet yapısı bizim kadar dinamik ve dayanıklı yeryüzünde bir ülke daha yok.
Onun için içimizdeki boş tartışmalardan sıyrılıp gözümüzü dünyaya çevirmeliyiz.
Buna mutlaka çevremizden başlamalıyız.
Önce kendi çevremizde ihtiyaçlar ve kabiliyetlerin envanterini çıkarıp, bunları bir araya getirmeliyiz.
Yapacağımız sıçramanın ortaya çıkaracağı refahı paylaşmak için gelen herkese kapılarımızı açmalı ve adaletli bir paylaşım modeli oluşturmalıyız.
Türkiye’yi şimdiden yeni Cumhurbaşkanlığı seçimi atmosferine sokmak isteyenler var bu tuzağa düşmemek lazım.
Her seçim hainler için çözülmeyi erteleyen bir umut kapısına dönüşüyor.
Türkiye seçimi gündeminden çıkarıp, ekonomik büyümeye odaklanmalı ve refahı yükseltecek bir program ile yoluna devam etmeli.
Bir sonraki seçimin anahtarı refahın yükselmesidir.
Refah ne kadar yükselirse siyaset o kadar güçlenecektir.
Bunun için her şey çok çok müsait.
Son virajı iyi döndük; bundan sonra yolumuz sonuna kadar açık.
Yaşar BAŞ