Yargı üzerinden yürütülen güncel tartışmalara bir ek olsun diye söylemiyorum bunu.
Yargı uygulamaları hukuka bağlı devlet görünümünün temel ölçülerinden.
Bu nedenle yargı uygulamalarının izlenmesi ve sürekli tartışma alanında tutulmasının anlaşılabilir bir tarafı var.
Ancak bu tartışma nesnel ve rasyonel ölçüler üzerinden yürütülmeli.
Hatta yargı alanındaki tek tartışma siyasi sonucu olan konulara ilişkin olan tartışmalar da değil.
Yargının iş yükünün yüzde biri bile siyasi gündemde yer alacak konular değildir ama tartışmanın tamamı o küçük alan üzerinden yürüyor.
Alacaklı var, borçlu var, iflas eden var, iflas edenden alacağı batan var, konkordato var, boşanma var, nafaka var, cinayet işleyen var, uyuşturucu satan var yani var oğlu var. Daha on binlerce konu sayarım.
Hiç kimsenin ilgisini çekmeyen, gündemine gelmeyen on binlerce olayda yapılan yargılamalar bazılarının hayatında bir daha asla geriye döndürülmeyecek sonuçlar üretiyor.
Yargı elbette önüne gelen ihtilafta bir karar veriyor. Bunun sonucunda birinin istediği oluyor biri de davayı kaybediyor.
Verilen her karar elbette doğru olmuyor ama onun da kanun yolları var.
Yargılama görevi yapanlar da yanılabilir. Bu tarafına da hiç itirazım yok. Ama yanılgı bazen o kadar ağır oluyor ki, akıl ölçülerine sığmayacak kararlar nedeniyle haksızlığa uğrayanın adalete olan inancı zedeleniyor.
Ağır hata veya suiistimal iddiası varsa veya iddia yoksa bile bir tespit olursa yargı mensuplarının denetimini yapacak organlar da var. Hatta HSK Teftiş Kurulu’nun denetim performansının göz kamaştıracak düzeyde olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama her şeye rağmen hiç kimse bir yargısal ihtilaf tarafından daha güçlü bir motivasyonla işleri takip edemez.
Hâkim veya savcı yanılabilir. Bir yanılgı rahatlıkla tolere edilebilir. Ancak hâkim veya savcı birine başka, birine başka karar vermişse işin mahiyeti değişir. Böyle bir tutarsızlığın olup olmadığını en iyi takip edecek kişi ihtilafın tarafı olan kişidir.
Ancak haksızlığa uğradığını iddia eden kişinin, haksızlık olduğunu iddia ettiği yargısal kararın herkese uygulanan bir rutin mi yoksa sadece kendisine yönelik kişiye özel bir haksızlık mı olduğunu bilme hakkı var.
Bunun için açık yargılamaya konu her türlü işlem ve karar vatandaşların erişimine açılmalı. Bir vatandaş herhangi bir davanın duruşmasına gidip izleme hakkı yok mu? Var. Madem yargılama açık olmak zorunda ve açık duruşmaya giden vatandaşın yargılamaya konu olan tüm işlem ve kararları öğrenmesinde bir engel yok. Öyleyse vatandaş bizzat duruşmasına katılmadığı ama açık duruşmalarda yargılamaya konu edilmiş dosyaların tüm bilgi, belge ve kararlarına erişebilmeli.
Erişebilmeli ki, kendisi hakkında bir karar veren yargı mensubu aynı mahiyette başka olaylar hakkında nasıl karar vermiş görmeli. Eğer rutin bir yanlışlık varsa, bunu kanun yolları ile düzeltmenin yollarına bakmalı. Birine farklı birine farklı uygulama varsa da, bunun ne anlama geldiğini sorgulayabilmeli. Yargı mensupları da karar verirken verdikleri kararın vatandaşların tamamı tarafından görüleceğini bilmeli ve tutarlı davranma konusunda dikkatli olmalı.
Emin olun vatandaşın hak arayışından daha etkili bir denetim mekanizması yok. Hak arayışının önünü açmak işin vatandaşın yargısal verilere ulaşımının önü tamamen açılmalı.
Yaşar BAŞ