Söylenebilecek olup da söylenmeyen hiçbir şey kalmadı.
Edirne’den Kars’a, Samsun’dan Adana’ya, Artvin’den Muğla’ya, Hakkari’den Tekirdağ’a, İzmir’den Van’a, İstanbul’dan Ankara’ya söylenecek her şey söylendi.
Referandum bizde yapılıyor ancak dünyanın geriye kalanının gündeminin birinci maddesinde bizim referandum var. Dünyanın geriye kalanı da söylenmeyen bir tek söz bırakmadı.
Mekke de konuştu, Vatikan da. Tel Aviv de konuştu, Kudüs de. Siyonist İsrailliler de konuştu, mazlum Filiştinliler de. Bağdat da konuştu, Kerkük de. Londra da konuştu, Medine de. Moskova da konuştu, Halep de. Kahire de konuştu, Ramallah da. Gazze de konuştu, Şam da. Viyana da konuştu, Astana da. Erivan da konuştu, Bakü de. Atina da konuştu, Lefkoşa da. Washington da konuştu, Riyad da.
Arakan da konuştu, Myanmar da. Cidde de konuştu, Tahran da. İslamabad da konuştu, Delhi de. Pekin de konuştu, Tokyo da.
Roma da konuştu, Katar da. Berlin de konuştu, Kuala Lumpur da. Roterdam da konuştu, Rabat da.
Doğudakiler de, Batıdakiler de, güneydekiler de, kuzeydekiler de konuştu.
İslam ümmetinin de birinci gündem maddesiydi referandum, Hıristiyanların da, Siyonistlerin de. Konuşmayan ve konuşulmayan kalmadı.
Katiller ve zalimler de konuştu, mazlumlar da. Hainler de konuştu millet sevdalıları da. Allah’ın dostları da konuştu, düşmanları da.
Esad da konuştu, Kral Salman da. Merkel de konuştu, Aliyev de.
Pensilvanya’daki Şeytan da konuştu, 15 Temmuz şehitlerinin aileleri de konuştu, milli direnişin gazileri de. Kandil’deki hainler de konuştu, Konya’daki Allah dostları da. Aleviler de konuştu, Sünniler de. Laikler de konuştu, şeriatçılar da. Milliyetçiler de konuştu, millet düşmanları da. Baronlar da konuştu, eli toprak kokan analar da. Kemal Kılıçdaroğlu da konuştu, Recep Tayyip Erdoğan da.
Hiçbir zaman hiçbir şey bu kadar açık seçik ve net konuşulmamıştı. İlk defa herkes ne istediğini açıktan söyledi.
Bazıları ‘bu millete pranga vurdurmayacağız’ dedi bazıları da ‘hayır’ dedi.
Kimin ne konuşacağını aşağı yukarı biliyorduk biz. Herkesin bu kadar açık davranacağını tahmin etmiyorduk. Hainlerin arasındaki ittifakı biliyorduk da, ta gözümüzün içine soktular bu sefer.
Şimdi tercih zamanı. Kimin kiminle beraber olacağına karar vereceğiz.
Banan sorarsanız Susanna Tamarro’un dediği gibi yapın.
Bilge bir babaannenin uzaklardaki torununa yazdığı hayata dair mektupların sonuncusunun son cümlesindeki gibi.
“Önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilmediğin zaman, herhangi birine, öylece gitme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git.”
Yaşar BAŞ